DAVA : Sanık
Mehmet'in 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 489 Lira
adli para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu silahın 765 sayılı TCY'nın
36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesince
verilen 26.12.2005 gün ve 455-979 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 02.11.2009 gün ve
12138-13493 ile;
"... 1-)
5252 sayılı Yasanın 5/2. madde ve fıkrası uyarınca suç tarihi itibariyle
hükmolunan temel adli para cezasının 450 Türk Lirasından fazla olamayacağının
gözetilmemesi,
2-) 5237 sayılı
TCK'nun 7. maddesinde suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile
sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun
uygulanır ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunun 9/3. maddesinde de 'lehe olan hüküm önceki ve sonraki kanunların ilgili
bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle
karşılaştırılması suretiyle belirlenir' hükmü karşısında; 5237 sayılı TCK'nun
62. maddesinin 765 sayılı TCK'nun 59. maddesine göre lehe bir düzenleme kabul
edilerek ayrıca 5237 sayılı TCK'nun 50. maddesinin, 647 sayılı Yasanın 4.
maddesine göre lehe seçenek yaptırımlar taşıdığı gözönüne alınıp, 5252 sayılı
Yasanın 9/3. maddesine uygun olarak, denetime elverişli şekilde karşılaştırma
ve belirleme yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı
biçimde hüküm kurulması...",
İsabetsizliklerinden
bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairenin (
1 ) numaralı bozma kararına uyan, diğer bozma nedenine ise;
"...Mahkememizin 26.12.2005 tarihli kararının hüküm fıkrasında 'sanık
hakkında başkaca kanuni ve takdiri, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin
uygulanmasına yer olmadığına' şeklinde karar oluşturulmak sureti ile takdiri
indirici nedenlerin uygulanmayacağı ve hapis cezasının seçenek tedbirlerden
birisine çevrilmeyeceği belirtildiğinden, mahkememizce uygulanmayan yasa
maddelerinin karşılaştırılması söz konusu olmayacağından bu bozma gerekçesine
uyulması mümkün görülmemiştir...",
Gerekçesiyle
direnen Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesince 11.11.2010 gün ve 138-617 sayı
ile, sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira
adli para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu silahın 765 sayılı TCY'nın
36. maddesi uyarınca zoralımına karar verilmiştir.
Bu hükmün de
sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay
C.Başsavcılığının "bozma" istemli 08.09.2011 gün ve 224922 sayılı
tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanığın
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda,
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; lehe yasa değerlendirmesinin usulünce yapılıp
yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya
içeriğinden;
Kolluk
görevlilerince 15.04.2005 tarihinde yapılan aramada sanığın üzerinde ruhsatsız
tabancanın ele geçirildiği, ekspertiz raporuna göre, ele geçen silahın 6136
sayılı Yasa kapsamında yasak silahlardan olduğu ve sanık hakkında 6136 sayılı
Yasaya aykırılık suçundan kamu davası açıldığı,
Yerel mahkemece
26.12.2005 tarihli hükümle suç tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümleri lehe
kabul edilerek sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis
ve 489 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanık
hakkında takdiri indirim, paraya çevirme ve erteleme hükümlerinin
uygulanmadığı,
Özel Daire bozma
kararı sonrası, yerel mahkemece temel adli para cezasının fazla belirlenmesine
ilişkin ( 1 ) nolu bozma nedenine uyma kararı verildiği, ( 2 ) nolu bozma
nedenine ise; "takdiri indirici sebeplerin uygulanmayacağı ve hapis
cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmeyeceği önceki kararda
belirtildiğinden mahkememizce uygulanmayan yasa maddelerin karşılaştırılmasının
mümkün olmayacağı" gerekçesiyle direnildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Hukukunda
genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan yasanın uygulanmasıdır.
Sonradan yürürlüğe giren yasanın geçmiş suçlara uygulanabilmesi, lehe sonuç
doğurması halinde mümkündür. Şayet önceki ve sonraki yasalara göre hükmedilecek
cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise sonraki yasanın uygulanması olanaklı
değildir.
Ceza yasalarının
zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan
765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde benzer
biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi
olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen
suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin
istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması
"geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine
yer verilmiştir.
Lehe olan
yasanın belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddesinin; "Lehe olan hüküm, önceki
ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan
sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir" hükmü,
23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda
ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe yasanın belirlenmesi
amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan
yasalar ile sonradan yürürlüğe giren yasaların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir
bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların
birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir. Buna karşın, aynı konudaki
önceki ve sonraki yasa hükümlerinin uygulanmaması yönünde mahkemece iradenin
ortaya konulması halinde, uygulanmayan hükümlere ilişkin karşılaştırma
yapılmasının olanaklı olamayacağı ortadadır.
Bu bilgiler
ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinin
15.04.2005 olduğu olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCY'nın yürürlüğe
girmesinden sonra 26.12.2005 tarihinde verilen ilk hükümde ve direnme hükmünde
yerel mahkemece 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca temel ceza
belirlendikten sonra "başkaca kanuni ve takdiri, ağırlaştırıcı ve
hafifletici nedenlerin uygulanmasına yer olmadığı" gerekçesiyle kişiselleştirme
hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiştir. Böylece gerek 765 sayılı TCY
ile 647 sayılı Yasa, gerekse 5237 sayılı TCY açısından sanık hakkında takdiri
indirimin uygulanmamasına, cezanın seçenek yaptırımlara dönüştürülmemesine ve
ertelenmemeye yönelik iradesini açıkça ortaya koyan yerel mahkemenin bundan
sonra, bu kurumlar açısından ayrıca lehe yasa değerlendirmesi ve bu kapsamda
karşılaştırma yapma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, 5237
sayılı TCY'nın lehe kabul edilmesi halinde sanık hakkında ayrıca 53. maddesi
uyarınca hak yoksunluğuna da hükmedilmesi gerekeceği gözetildiğinde, yerel
mahkemece 765 sayılı TCY hükümlerinin sanık hakkında lehe kabul edilerek
uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla,
usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar
verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1-) Bakırköy 12.
Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2010 gün ve 138-617 sayılı direnme hükmünün
onanmasına,
2-) Dosyanın,
mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
21.02.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.