Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5283 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 393 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasında görülen sıra cetveline itiraz davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 15.10.2014 gün ve 1764 Esas, 6313 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.- KARAR -Davacı vekili, müvekkilinin alacaklı olduğu senet bedelinin ödenmemesi üzerine dava dışı borçlu hakkında yaptığı icra takibi neticesinde borçlu adına kayıtlı araç üzerine haciz konularak açık artırma yolu satıldığını, yapılan sıra cetveli sonucunda ilk sırada rehin alacaklısı olan davalı ...'e ödeme yapılmasına karar verildiğini, kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırların ancak zilyetliğin alacaklıya devri sureti ile rehnedilebileceğini, ancak rehne konu aracın borçlunun zilyetliğinde olduğunu, bu sebeple rehin işleminin geçersiz olduğunu, ayrıca eski bir araç üzerine takibin başlamasına yaklaşık bir hafta kala rehin tesis edilmiş olmasının işlemin muvazaalı olduğunu açıkça ortaya koyduğunu ileri sürerek, muvazaalı ve geçersiz rehin tesis işleminin kaldırılmasını ve sıra cetvelinin iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, yapılan işlemin geçerli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 15.10.2014 tarih ve 1764 E., 6313 K. sayılı ilamıyla, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra "Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır." hükmü ile de nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasının gerektiği, İİK'nın 142/1. maddesinde "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir." hükmünün düzenlendiği, bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulünün gerektiği, Dairenin 04.06.2013 tarih ve 3440 E., 3763 K. sayılı ve 15.09.2014 tarih ve 2019 E., 5643 K. sayılı ilamlarının da bu yönde olduğu, somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlığın davalı ve borçlu arasındaki ilişkide düzenlenen rehin sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığından kaynaklandığı, 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkemenin (alacağın sıra cetveline göre düşen hissenin miktarına bakılmaksızın ) HMK'nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu,(Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:738) 6100 sayılı HMK'nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK'nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususunun somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re'sen gözetilmesi gerektiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirildiği ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağının hükme bağlandığı, ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğunun belirtildiği, bu durumda, mahkemece, davanın nispi ticari dava olmadığı ve dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu gözetilerek; 6100 sayılı HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı belirtilerek, davacı vekilinin temyiz itirazları incelenmeksizin re'sen bozulmuştur.Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 5,20 TL harç ve takdiren 248,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 06.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.