Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5273 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2718 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile davalı A. Turizm Taşımacılık İnşaat Güvenlik Sistemleri Temizlik ve Gıda San.Dış.Tic.Ltd.Şti. tarafından istenilmekle,- temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımma ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davalı şirketin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE,2-Davacı tarafın davalı Belediye Başkanlığı yönünden kurulan hükme, davalı şirketin ise hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davalı belediye yönünden görevsizliğe, diğer davalı şirket yönünden ise kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi varılan sonuç da davanın niteliğine, tarafların sıfatına uygun düşmemiştir.Kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediyenin, kamu hizmetini " doğrudan kendisinin verdiği sırada, hizmet kusurundan dolayı açılan davaların idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 2.maddesi hükmü uyarınca tam vargı davası olarak idari yargı yerinde açılması gerekir. Ancak davalı belediyenin kamu hizmetini "bizzat kendisinin yapmadığı” özel hukuk ilişkisine girdiği diğer davalı yüklenici şirkete özel hukuk sözleşmesi ile yaptırdığı durumda ise, bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere verilen zararların giderilmesi amacıyla açılan davaların adli yargıda görülmesi gerekir.Ayrıca, Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araç yakıt giderleri genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dâhil edilemez.Somut olaya gelince, dosya içeriğinden alacak olarak istenilen bedelin bir bölümünün davacının kendi çalıştırdığı işçilere ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araçların yakıt giderlerine, bir başka deyişle genel idare giderlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi raporunda az yukarıda açıklanan hukuksal olgular göz ardı edilerek, zarar kalemleri sıralanırken genel idare giderlerine yer verilerek hesaplamaya dahil edilmiş, mahkemece de benimsenen bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Davacı kurumun onarım giderleri belgelerinde belirtilen miktarlar doğru kabul edilerek, eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilemez.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular . dikkate alınarak, hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapma söz konusu ise bunların kanıtlanması için davacı tarafın delilleri sorulup saptanmalı, bu konudaki gösterilecek deliller toplanmalı, özel olarak işçi tutup çalıştırıldığının ve harcama yapıldığının kanıtlanması halinde gerekirse bu yönden de zararın hesaplanması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmalı, davacı tarafın isteyebileceği gerçek zarar miktarı duraksamasız belirlendikten sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir. Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, davalı belediye hakkındaki dava yönünden de yargılamaya devam edilmesi, taraflardan delillerinin sorulup saptanması, gösterilecek delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre davanın esası yönünden bir hüküm verilmesi gerekirken, davalı belediye yönünden görevsizlik kararı verilmesi dahi isabetsiz, davacı ve davalı tarafların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen harçların istek halinde davacı ve davalı taraflara iadesine, 28.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.