DAVA : Taraflar
arasındaki "katkı payı ve katılma alacağı" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Kadıköy 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
23.11.2011 gün ve 2007/176 E.-2011/1000 K. sayılı kararın incelenmesi taraf
vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin
08.05.2012 gün ve 2012/2056 E., 2012/3981 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı-birleşen
dosyada davalı E. Ayşe G. vekili, evlilik içinde alınan ve davalı S. adına
tescil edilen Gelibolu ve Zekeriyaköy'de bulunan taşınmazlarla ilgili katkı
payı ve katılma alacağı isteğinde bulunmuş, ayrıca vekil edenine ait antika
yüzükle ilgili de talepleri olduğu bildirilmiş, birleşen dosyada vekil edeni
aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini ve aksi halde belirlenecek
miktarların karşılıklı takas ve mahsup edilmesini istemiş, 11.10.2011 tarihli
harcını da yatırdığı dilekçesi ile taleplerini 111.300 TL katkı payı, 148.700
TL katılma alacağı olarak ıslah etmiştir.
Davalı S. Mert Ş.
vekili, Zekeriyaköy'deki taşınmazda davacının katkısı olmadığını, Gelibolu'daki
taşınmazın annesi tarafından bedelsiz verildiğini, yüzüğün varlığının ve vekil
edeni tarafından alındığının ispat edilmesi gerektiğini açıklayarak davacının
davasının reddine karar verilmesini savunmuş, birleşen dava dosyasında ise,
evlilik içinde alınan ve E. adına tescil edilen iki adet araçla ilgili katkı
payı ve katılma alacağı isteğinde bulunarak birleşen dosyanın davalısı E.'dan
tahsilini istemiştir. Islah dilekçesine karşı cevabında ise katılma alacağı ile
ilgili talebin zamanaşımına uğradığını açıklayarak reddi gerektiğini
savunmuştur.
Mahkemece, davacı E.
Ayşe G. vekili tarafından açılan katkı payı alacağı davasının kabulü ile
111.300 TL katkı payı alacağının davalı-karşı davacı S. Mert Ş.'den tahsiline,
hüküm altına alınan katkı payı alacağından 100.000 TL'ye dava tarihi, 1.300
TL'ye ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacı E. Ayşe G.
tarafından açılan denkleştirme katılım alacağı isteminin kısmen kabulü kısmen
reddi ile 148.700 TL katılım alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi
ile birlikte davalı S. Mert Ş.'den tahsiline, fazlaya dair istemin reddine,
davacı E. Ayşe G.'lın yüzük ile ilgili talebinin vazgeçme nedeni ile reddine,
mahkememizin bu dosyası ile birleştirilen dava dosyasında davacı S. Mert Ş.
lehine 10.000 TL katılım alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile
birlikte davacıdan alınıp davalı-karşı davacıya ödenmesine, davalı karşı
davacının katkı payı davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile 7.200 TL katkı
payı alacağının davanın açıldığı 12.10.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile
birlikte E.'dan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine, tarafların hüküm
altına alınan alacakları ile doğacak yasal faizlerin karar kesinleştiğinde
karşılıklı olarak takas ve mahsubuna karar verilmesi üzerine hüküm
davalı-birleşen dosyanın davacısı S. Mert Ş. vekili ile katılma yolu ile davacı
birleşen dosyanın, davalısı E. Ayşe G. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkeme, davalı-karşı davacı vekilinin hükmün açıklanmasına ilişkin isteğini de
hükümde açıklanması gereken bir husus veya maddi hata olmadığı gerekçesi ile
reddetmiştir.
Taraflar 20.9.1990
tarihinde evlenmiş 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne
ilişkin hükmün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler
arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal
ayrılığı ( 743 sayılı TKM.nin 170. m. ), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği
boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ( 4721 sayılı TMK.nun 225/2. m. ) yasal
mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4721 sayılı
TMK.nun 202.m ).
Dava konusu mal
varlığı değerlerinden Sarıyer Zekeriyaköy'deki 1431 parselde 7 nolu dubleks
mesken kooperatif adına tapuda kayıtlı olup kooperatife S. Mert Ş. 22.5.2000
tarihinde ortak olarak girmiş ve kooperatif ortaklığını 26.7.2005 tarihinde A.
G. G.'a devretmiştir. Diğer dava konusu Gelibolu Güneyli Köyündeki 2901 parsel
ise erkeğin annesi A. Ş. adına tapuda kayıtlı iken 28.8.1996 tarihinde tapuda
satış yolu ile S. Mert Ş.'e devredilmiştir. Birleşen dosyada dava konusu edilen
34 ... 3390 plakalı araç 29.9.1999, 34 ... 2248 plakalı araç ise 26.7.2004
tarihinde E. Ayşe G. adına trafikte tescil edilmiştir. Dava konusu mal
varlıklarının edinme tarihleri itibariyle tarafların isteklerinin karşılıklı
olarak katkı payı ve katılma alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı E. vekili,
vekil edeni aleyhine açılan boşanma davasına karşı harcını da yatırdığı
12.12.2005 tarihli karşı davasında "edinilmiş mallara katılma rejiminin
tasfiyesi ile vekil edenimizin kendi hissesi olan 100.000 TL'nin vekil edeninin
banka hesabına geçirilmesini" istemiş, bu istek boşanma davasından tefrik
edilerek ayrı esasa kaydedilmiştir. Bilahare mahkemenin isteği üzerine 11.10.2011
tarihli dilekçesi ile isteğini açıklamış ve aynı zamanda ıslah isteğinde de
bulunmuş ve ıslah ettiği miktara ilişkin harcı da tamamlamıştır. Bu
dilekçesinde açıkça davanın açılması sırasındaki isteklerini katkı payı
alacağına özgülediklerini ve bu 100.000 TL katkı payı alacaklarının 111.300
TL'ye yükselttiklerini, bunun dışında 158.700 TL katılma alacağı talepleri
olduğunu, aleyhlerine açılan dava sebebiyle varsa 10.000 TL katılma alacağının
da takas edilmesini istediklerini açıklamış ve ıslah isteğinde bulunmuştur. Bu
dilekçeye karşı 19.10.2011 tarihli dilekçesi ile S. vekili, ıslah edilen
katılma alacağı ile ilgili 1 yıllık zamanaşımının geçtiğini açıklayarak
zamanaşımı definde bulunmuştur. Öncelikle davacının ( E. Ayşe G. ) 12.12.2005
tarihinde açtığı davasında davanın niteliği tam anlaşılamamakta ise de
11.10.2011 tarihli dilekçesinde açıkça bu miktarı ( 100.000 TL'yi ) katkı payı
alacağına özgülediklerini bildirdiğine göre mahkemenin taleple bağlı olması
kuralı da gözetilerek davacının isteğinin mal rejiminin tasfiyesinden
kaynaklanan alacak isteği olmakla birlikte 100.000 TL miktarındaki harcı
yatırılan talebinin tamamının katkı payı alacağı olarak kabul edilmesi gerekir.
Bunun dışında davacının ıslah dilekçesinde ayrıntılarını açıkladığı katılma
alacağı isteği de bulunmaktadır. Diğer yandan birleşen dosyadaki S.'ın
talebinin 34 ... 3390 plakalı araç bakımından katkı payı, 34 ... 2248 plakalı
araç yönünden ise katılma alacağı olduğu hususunda tereddüt yoktur.
Bu belirlemeden
sonra, dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları
karşısında ortak hesaptan çekilen para ile alınması halinde de yarı yarıya
taraflara ait olması gereken 34 ... 2248 plakalı aracın alım tarihi itibariyle
aksi ispatlanamadığından edinilmiş mal olarak kabul edilerek, katılma alacağı
hesaplanmasında, 34 ... 3390 plakalı araçla ilgili olarak da dava tarihindeki
değer ve tarafların gelirleri, kişisel tasarrufları ve erkeğin TKM.nin 152.
maddesinde yazılı evi geçindirme yükümlülüğü gözönünde bulundurularak
belirlenen katkı payı oranı ile çarpılarak bulunan katkı payı alacağı
miktarında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına, alınan bilirkişi
raporları ve yapılan hesaplamalar hüküm kurmaya yeterli görüldüğüne göre bu tür
davalarda uygulanması gereken hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi
ilkeleri karşısında hükmü katılma yoluyla temyiz eden davacı-birleşen dosyada
davalı E. vekilinin araçlarla ilgili temyiz itirazlarının tamamı yerinde
görülmemiştir.
Dosya muhtevasına,
dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece
takdir edilerek karar verildiğine, dosya arasında bulunan banka dekontları ve
hesap ekstreleri ile havale edilen miktarlar gözetilerek Gelibolu'daki
taşınmazın bedelsiz değil erkeğin annesi tarafından satışla devredildiği kabul
edildiğine, çalışarak gelir elde ettiği anlaşılan kadının gelirini başka yerde
kullandığı ispat edilemediğinden alımlarda katkısı olduğunun kabulü
gerektiğine, yapılan katkı payı hesaplanmasında taraf gelirleri, kişisel
harcamaları ve TKM.nin 152. Maddesindeki erkeğin evi geçindirme yükümlülüğü
dikkate alınarak belirlenen katkı payı oranı ile dava tarihindeki taşınmaz
değerleri çarpılarak katkı payı alacağı bulunduğuna, bu hesaplamada
Zekeriyaköy'deki taşınmaz bakımından 1.1.2002 tarihine kadar yapılan ödemeler
de gözetildiğine, 111.300 TL bulunan katkı payı alacağı bakımından dava tarihi
ve ıslah tarihindeki değerlere ayrı ayrı faiz yürütüldüğüne, faiz yürütülmeyen
10.000 TL miktar için mahsuptan söz edilerek ıslah dilekçesinde faiz
istenmediğine, feragat sebebiyle reddine karar verilen antika yüzükle ilgili
harcı yatırılarak artırılan bir değer olmadığından harcı yatmayan değerle
ilgili vekalet ücreti takdir edilemeyeceğine, dava dilekçesinin açıklanması
niteliğindeki 11.10.2011 tarihli dilekçede ayrıca yargılama giderleri ve
vekalet ücretinden bahsedilmemiş olmasının, dava dilekçesinde açıkça yazılarak
istenen bu taleplerle ilgili davacının hakkını ortadan kaldırmayacağına,
taşınmazları veya hakkını alım tarihlerinde kocasına bağışladığına dair kadının
bağışlama iradesini içeren herhangi bir delil veya beyan da dosyaya
sunulmadığına, talep dikkate alınarak karşılıklı hükmedilen alacaklar ve
faizleri bakımından takas ve mahsuba karar verildiğine göre davalı-birleşen
dosyadaki davacı S. vekilinin aşağıda yazılı katılma alacağı dışındaki diğer
temyiz itirazları da yerinde değildir.
Davalı-birleşen
dosyanın davacısı S. vekilinin katılma alacağı ile ilgili temyiz itirazlarına
gelince; mahkemece yapılan değerlendirmede açılan davanın esas itibariyle belirsiz
davalar olduğu, TMK.nun 178. maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin boşanmadan
kaynaklanan maddi manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile ilgili olduğu,
aleyhe yorumlanamayacağı açıklanarak zamanaşımı defi reddedilmiş ve yazılı
şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının katılma alacağı isteğini ıslah
dilekçesinde 158.700 TL olarak bildirdiği ve harcını da ıslah ile birlikte
yatırdığı, dava dilekçesindeki yazılı miktar içinde katılma alacağı olmadığı,
dava dilekçesindeki 100.000 TL miktarın açıkça katkı payı alacağına
özgülendiği, dava 1 yıllık sürede açılmakla birlikte dava dilekçesinde katılma
alacağı olarak talep edilen bir miktarın olmadığının davacı E. vekili
tarafından açıklandığı, tarafların boşanmalarına ilişkin mahkeme kararının
kesinleştiği 13.10.2008 tarihinden ıslah dilekçesinin verildiği 11.10.2011
tarihleri arasında katılma alacağı bakımından 1 yıllık zamanaşımı süresinin de
geçtiği ve davalının ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde
bulunduğu ihtilafsızdır. Uyuşmazlık, davacının katılma alacağı talebi
bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak uygulanıp uygulanamayacağı
hususunda toplanmaktadır.
743 sayılı TKM.nin
yürürlükte bulunduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz konusu idi. Mal ayrılığı
rejimi için 743 sayılı TKM. de mal rejimi konusunda herhangi bir zamanaşımı
süresi öngörülmemişti. Ancak, 743 sayılı TKM.nin Borçların Umumi Kaideleri
başlığını taşıyan 5. ( 4721 sayılı TMK. m.5 ) maddesinde,
"Akitlerin
in'ikadına ve hükümlerine ve sükutu sebeplerine taalluk edip borçlar kısmında
beyan olunan umumi kaideler, medeni hukukun diğer kısımlarında dahi
caridir" amir hükmüne yer verilmiştir. Bu durum karşısında anılan madde
gereğince BK.nun zamanaşımına ilişkin uygun düşen hükmünün mal rejimleri
konusunda da uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu durum karşısında, TKM.nin
5. maddesinin yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi bakımından BK.nun 125.
maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun düşmektedir. BK.nun 125.
maddesinde; "Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı taktirde her
dava 10 senelik mürur zamana tabidir", denilmiştir.
Madde metninde sözü
edilen "her dava" sözcüğü her alacak olarak değerlendirilmektedir.
Aynı Kanunun 132/1-3 nolu bendinde ise, "Nikah devam ettiği müddetçe karı
kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı
işlemez" hükmüne yer verilmiştir.
4721 sayılı TMK.nunda
ise, zamanaşımına ilişkin hüküm yer almaktadır. Anılan Kanunun 178. maddesinde;
"Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma
hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar"
denilmiştir. Maddenin birinci bölümünden de açıkça anlaşılacağı üzere
"evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları..."
denilmektedir. Bu hükmün sadece boşanmanın feri niteliğinde bulunan nafaka,
maddi ve manevi tazminat ile benzeri-.hakları kapsadığını söylemek güçtür.
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan -dava hakları ibaresinin aynı
zamanda edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer
artış payını da kapsadığı düşünülmektedir. Halihazırda Daire uygulaması bu
yöndedir. 743 sayılı TKM.nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin
geçerli olduğu dönemde katkı payı alacağına yönelik tüm davalar sözleşme olsun
veya olmasın 743 sayılı TKM.nin ( 4721 sayılı TMK.nun ) 5. maddesinin
yollamasıyla BK.nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
TMK.nun 225/1. maddesi uyarınca mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka
bir mal rejiminin kabulüyle sona ermiş ( ki başka bir mal rejiminin kabulü
halinde sözleşme söz konusu olur ) ya da aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince
mahkemece evliliğin iptaline karar verilmesi hallerinde de 4721 sayılı TMK.nun
5. maddesinin yollamasıyla BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı
uygulanmaktadır. 01.01.2002 tarihinden sonra eşler arasında mal rejimi
konusunda yapılmış bir sözleşme söz konusu ise, yine 10 yıllık zamanaşımı
uygulanacaktır. TMK.nun 225/2. fıkrasında; "Mahkemece evliliğin ( ... )
boşanma sebebiyle sona ermesi..." halinde katılma alacağı bakımından
TMK.nun 178. maddesinde yer alan bir yıllık zamanaşımının uygulanacağı Dairece
kabul edilmektedir. Daha önce mal rejimine ilişkin davaların görüldüğü Yüksek
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinde de; 4721 sayılı TMK.nun 231. maddesine dayalı
katılma alacağı konusundaki kararlar oyçokluğuyla verilmiştir. Çoğunluk;
TMK.nun 5. maddesi yollamasıyla bu mal rejiminde BK.nun 125. maddesinde yer
alan 10 yıllık, azınlık ise; TMK.nun 178. maddesindeki bir yıllık zamanaşımı
süresinin uygulanmasını benimsemiştir ( 2.H.D. 05.02.2007 T. ve 9383/1228 E/K
).
Mal rejimleri
konusunda on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerektiği görüşünü
savunanlar; TMK.nun 178. maddesinin TMK.nun boşanma kısmında yer aldığı, bu
nedenle sadece boşanmanın eki niteliğinde bulunan davalar hakkında uygulanması
gerektiği, mal rejimleri konusunda uygulanmasının mümkün olmadığı, maddenin
kanunda yer alış biçiminin de buna engel olduğu gerekçesine dayanmaktadırlar.
Kanun sistematiğine göre gerçekten TMK.nun 178. maddesi boşanma kısmında yer
almaktadır. Ne var ki, TMK.nun 158 ve 179. maddeleri de aynı bölümde yer
almakta olup, TMK.nun 158/2. fıkrasında; "Eşler arasındaki mal rejiminin
tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır",
Mal Rejiminin Tasfiyesi başlığını taşıyan 179. maddesinde de, "mal
rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler
uygulanır" denilmektedir. O taktirde bu maddelerin yer alış biçimine hangi
gerekçe gösterilmelidir. Buna benzer bir çok hüküm bulmak mümkündür. O halde bu
gerekçe tek başına on yıllık zamanaşımının uygulanmasının gerekçesi olamaz.
Ancak, tali bir gerekçe olarak değerlendirilebilir. Bundan ayrı, istek sahibi
için çok zorunlu ve yaşamsal bir değer taşıyan, aynı zamanda boşanmanın fer'i
niteliğinde olan nafaka, maddi ve manevi tazminat davaları ve benzerleri
bakımından daha kısa süre olan bir yıllık, mal rejimi bakımından ise oldukça
uzun bir süre sayılan on yıllık zamanaşımının kabulünün bir çelişki
oluşturacağı açıktır.
Yargıtay ve Daire
uygulaması gereğince uygulanması gereken zamanaşımı süresi boşanma hükmünün
kesinleştiği tarihten itibaren başlar. Bugünkü koşullarda bir boşanma davasının
temyiz süreci de dahil en az 4-6 yıl sürdüğü bilinmektedir. Kesinleşmeden
itibaren on yıllık sürenin son yılı ya da gününde mal rejimine ilişkin davanın
açıldığı da gözönünde tutulduğunda sosyal problemin asgari 15-20 yıla
taşınacağı da bir gerçektir. Bir yıllık zamanaşımı süresinin çok kısa olduğu
ancak, on yıllık zamanaşımı süresinin ise çok uzun olduğu ve sosyal problemi
uzun süre ayakta tuttuğu ve başka sosyal problemlere de yol açtığı ya da
açacağı gözardı edilemez.
Mal rejimine ilişkin
zamanaşımı konusunda doktrinde de tam bir görüş birliği bulunmamaktadır.
Çoğunluk görüşünü benimseyenler; farklı açılardan olayı değerlendirmekle
birlikte on yıllık zamanaşımının uygulanacağını savunmaktadırlar. Azınlık ise;
olayda bir yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini ileri sürmekteler. Yani
TMK.nun 178. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığını ileri sürenler iki
gerekçeye dayanmaktadırlar. Birincisi sözü edilen madde TMK.nun mal rejimleri
bölümünde değil, kanunun sistematiği açısından TMK.nun boşanma kısmında yer
almaktadır. İkincisi ise, TMK'nun 178. maddesi boşanmanın eki niteliğinde
bulunan nafaka, maddi ve manevi tazminatlarla ilgili olup bunlar hakkında
uygulanır. Mal rejimine ilişkin davalar ise boşanmanın eki ( fer'i )
niteliğinde davalar olmadığını söylemekteler. Konunun çok tartışmalı olduğu ve
henüz bir birlikteliğin gerek doktrinde ve gerekse uygulamada sağlanamadığı
görülmektedir. Taraflar arasında görülen boşanma davasının kesinleştiği
13.10.2008 tarihinden ıslah dilekçesinin tarihi olan 11.10.2011 tarihine kadar
TMK.nun 178. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi gemiş bulunduğuna
ve davalı S. vekili ıslah dilekçesi ile talep edilen katılma alacağı miktarı
bakımından süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğuna göre, davacı E.'nın
dava konusu ettiği mal varlığına ilişkin katılma alacağı miktarı zamanaşımına uğradığından
mahkemece 148.700 TL katılma alacağı bakımından davanın reddine karar verilmesi
gerekirken bu kısım bakımından da yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar
verilmiş olması doğru olmamıştır. Davalı-birleşcn dosyanın davacısı S.
vekilinin temyiz itirazları aleyhine hükmedilen katılma alacağı açısından
yerindedir... ),
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel
Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan
ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; katkı payı ve
katılma alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın
kabulüne dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce
yukarıda yazılı gerekçeyle katılma alacağı yönünden kısmen bozulmuş; Yerel
Mahkemece, "katılma alacağına ilişkin davanın Borçlar Kanununun 125.
maddesinde öngörülen on ( 10 ) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve ıslah tarihi
itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gibi, esasen bu tür davaların
belirsiz alacak davaları olduğu" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hükmü temyize, davalı-davacı vekili getirmektedir.
Davaya konu edilen,
Sarıyer Zekeriyaköy 1431 parselde 7 nolu dubleks meskenin davalı-davacı koca
adına kooperatife üyelik suretiyle edinildiği 1.1.2002 tarihinden, kooperatif
hissesinin elden çıkarıldığı 26.7.2005 tarihine kadar ödemelerin devam ettiği
taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk
Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
yürürlüğünden sonra edinilen mallar konusunda, evlilik birliğinin boşanma ile
sonuçlanması halinde, eşler arasında katılma alacağına ilişkin davalarda
zamanaşımı süresinin TMK 178. maddesi uyarınca bir yıl mı, yoksa aynı Kanunun
5. maddesi yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 146. maddesi ( eBK m. 125 )
uyarınca on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre ıslah edilen kısmın
zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkeme ilk karar
gerekçesinde; zamanaşımı savunmasını ret ederken uygulanacak zamanaşımı süresi
tartışması yanında, katılma alacağı davalarının esasen "belirsiz
alacak" davaları olduğunu ve zamanaşımı savunmasının bu nedenle de kabul
edilmediğini belirtmiş ve özel Dairecc bu hususun tartışılmamış, uygulanacak
zamanaşımı hükmü ( TMK m. 178 ) yönüyle mesele ele alınmış ve salt bu nedene
hasren bozma yapılmış olması karşısında, Yerel Mahkeme'nin terditli olarak;
gerek uygulanacak zamanaşımı süresi itibariyle, gerekse de davanın bir belirsiz
alacak davası olduğundan bahisle direnmesinin "yeni hüküm"
niteliğinde olup olmadığı önsorun olarak tartışılmış ve oyçokluğu ile önsorun
olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasının
incelemesinde; uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden uygulanacak mal rejiminin
niteliği Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmeli değildir. Çekişme;
eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen
mala ilişkin katılma alacağı yönünden uygulanacak zamanaşımı süresi
konusundadır.
Taraflar arasında bir
sözleşme bulunmaması nedeniyle, Kanuna göre belirlenecek olan; Kanun'daki
düzenleme şekliyle "artık değere katılma" alacağı olarak ifade edilen
ve uygulama ile öğretide "katılma alacağı" olarak adlandırılan eşler
arasındaki bu alacak 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu ile kabul edilen "edinilmiş mallara katılma" rejimine
ilişkin bir kavram olup, TMK'nın 231 maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacağın açıklanan bu
niteliğine göre, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığa dönülecek
olursa; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'na bakıldığında, yasal mal rejimi olarak
kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına özgü olarak
bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir ( KILIÇOGLU, Ahmet: "Katılma
Alacağında Zamanaşımı", Fırat Öztan'a Armağan, C. I, Ankara 2010, s. 1289;
ACAR, Faruk: Aile Konutu, Mal Rejimleri, Eşin Yasal Miras Payı, 3.B, Seçkin
Yayınevi, Anaka 2012, s. 275; SONSUZOĞLU, Elif: Medeni Kanun'da Mal Rejimi
Düzenlemeleri ve Vergi Hukukundaki Etkileri, Legal Yayıncılık, İstanbul 2006,
s. 50; ÖZUGUR, Ali İhsan: Mal Rejimleri, 5. B., Seçkin Yayınevi, Ankara 2008,
s. 82 ). Bu nedenle edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma
alacağına uygulanacak zamanaşımı konusu tartışmalara neden olmuştur. Hukuk
Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler TMK m.
178'deki zamanaşımı süresinin bu dava da uygulanması gerektiğini belirtmiş
iseler de bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
Katılma alacağının
niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve dolayısıyla boşanmanın
bir fer'î olmadığı ( CEYLAN, Ebru: Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki
Sonuçları, Galatasaray Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2006; s. 68; KILIÇOGLU,
s. 1292 ); "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan bir
dava" da olmadığı, kaldı ki edinilmiş mallara katılma rejiminin
tasfiyesinin boşanmanın değil mal rejiminin sona ermesinin bir sonucu olduğu
kabul edilmektedir ( DURAL, Mustafa/ÖĞÜZ, Tufan/GÜMÜŞ, Alper: Türk Özel Hukuku,
C.III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, istanbul 2005, s. 391 ). Zira boşanmanın
fer'ileri; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan maddi-manevi
tazminat ( TMK m. 174/1-2 ) ve nafaka ( TMK m. 175 ) gibi hususlardır.
Belirtmek gerekir ki; TMK m. 178'in salt boşanmanın fer'î niteliğindeki
tazminat ve nafakayı kapsadığı madde gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır.
Boşanma olgusu; salt
mal rejiminin sona ermesini, dolayısıyla katılma alacağı gibi taleplerin
gündeme gelmesini sağlayan harici bir olgudur ( ERDEM, Mehmet: Özel Hukukta
Zamanaşımı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 203;KILIÇOĞLU, s. 1291;
ACAR, s. 284 ). Ancak ifade etmek gerekir ki; katılma alacağını gündeme
getiren; eş söyleyişle katılma alacağını talep edilebilir hale getiren tek
harici olgu boşanma değildir ( TMK. m. 225 ).
Öğretide, mal
rejimlerinden doğan davaların boşanmanın fer'î olmadığı kabul edilmekle
birlikte; mal rejiminin tasfiyesinin aile hukukunun bir parçası olduğu, bu
nedenle katılma alacağı davalarında, zamanaşımı süresinin TMK. m. 178'e göre
belirlenmesinin isabetli olacağı da savunulmaktadır ( ACAR, s. 284; ÖZUGUR, s.
82 ). Bu düşünce tarzının, esasen bir kıyas olmayıp, genişletici bir yorum
olduğu ileri sürülse de, maddenin Kanun sistematiği içinde bulunduğu yer nazara
alındığında, bu fikir zamanaşımında kıyas yasağına takılacaktır.
4721 Sayılı Türk
Medeni Kanunu sistematiği incelendiğinde; 178. maddenin, Kanunun "İkinci
Kitap, Birinci Kısım, İkinci Bölüm-Boşanma" düzenlemesi içinde,
"Boşanmada tazminat ve nafaka" kenar başlığı altında yer aldığı
görülür. Oysa katılma alacağı TMK, "İkinci Kitap, Birinci Kısım, Dördüncü
Bölüm-Eşler Arasındaki Mal Rejimi" düzenlemesi kapsamında ( TMK m. 231 vd.
) yer almaktadır.
Mal rejiminin
"boşanma" dışındaki sebeplerle sona ermesi halinde, katılma
alacağında zamanaşımı süresinin TBK m. 146 ( eBK m. 125 ) uyarınca on yıl
olacağı genel kabul gören bir husustur ( ANIL, Yaşar Şahin/TANER, Yonca: Eşler
Arasındaki Mal Rejimleri, Legal Kitabevi, İstanbul 2011, s. 191-193;
DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391 ). Özel Dairede, yukarıya metni alınan kararında
belirttiği üzere, mal rejiminin boşanma dışındaki hallerde; yani eşlerden
birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona ermiş ya da aynı
maddenin ikinci fıkrası gereğince mahkemece evliliğin iptaline karar verilmesi
hallerinde 4721 sayılı TMK.nun 5. maddesinin yollamasıyla TBK m. 146 ( eBK m.
125 ) uyarınca on ( 10 ) yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul
etmektedir.
Mal rejiminin boşanma
nedeniyle sona ermesi halindeki zamanaşımı süresini, salt TMK. m. 178'deki
"evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları"
ifadesine dayandırmak kanun koyucunun amacına da uygun düşmez. Zira, kanun
koyucu mal rejimleri için ayrı ve özel bir zamanaşımı süresi öngörmek
isteseydi, bunu ayrıca düzenler ve salt boşanma ile sınırlı olarak değil de mal
rejiminin diğer sona erme halleri ( TMK m. 225 ) için de öngörürdü ( KILIÇOGLU,
s. 1292 ). Şu halde katılma alacağında zamanaşımı süresinin TMK m. 178 uyarınca
belirlenmesine imkân bulunmamaktadır.
Bu durumda katılma
alacağında zamanaşımı sürelerinin belirlenmesi katılma alacağının hukuki
niteliğine göre belirlenecektir. Uygulanacak zamanaşımı bakımından da,
öncelikle özel hukuktaki zamanaşımı süreleri üzerinde durmakta yarar vardır.
Uygulanması ve
dolayısıyla ele alınması gereken zamanaşımı ıskati ( düşürücü ) zamanaşımı
olup, özel hukuktaki teknik anlamı ile borcu sona erdirmeyen, ancak kanunda
belirlenen sürelerin geçmesi ile alacaklının alacak ve dava hakkı karşısında
borçlunun geçen süreyi ileri sürerek borcu ifadan kaçınma hakkı kazanmasıdır (
HGK. 05.05.2010, E.2010/8-231; K.2010/255 ). Bu niteliği ile zamanaşımı maddi hukuka
ilişkin bir kurum olsa da; hem esasa, hem de usule ilişkin yönleri
bulunmaktadır ( YILMAZ, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin
Yayınevi, Ankara 2012, s. 867 ).
Bu açıklamalar
ışığında katılma alacağının niteliğine baktığımızda; katılma alacağının
kanundan doğan bir ( parasal ) alacak hakkı olduğu görülür ( AKINTÜRK,
Turgut/ATEŞ KARAMAN, Derya: Türk Medeni Hukuku: Aile Hukuku, C. 2, 14. B., Beta
Yayınevi, İstanbul 2012, s. 174; ZEYTİN, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma
Rejimi ve Tasfiyesi, 2. B, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 234; YETİK, Nurten:
Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, 3. B, Bilge Yayınevi, Ankara 2008,
s. 128; KIRMIZI, Mustafa: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Aile Konutu,
Yargın Hukuk Yayınları, İstanbul 2012, s. 245 ). Bu niteliği gereğiyle; katılma
alacağının doğumuyla bu alacak artık temlik edilebilir, haczedilebilir ve
rehnedilebilir ( GUMUŞ, Mustafa Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel
Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2008, s. 380 ). Katılma
alacağı kanundan doğan bir alacak olduğundan, TMK m. 5 yollaması ile Borçlar
Kanunu genel hükümlerinin bu alacak bakımından da uygulanacağı açıktır ( ŞIPKA,
Şükran: "Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde, Tasfiyeyi ve Katılma
Alacağını Talep Hakkına İlişkin Zamanaşımı Süreleri", Bilge Öztan'a
Armağan, Turhan Kitabevi, Ankara 2008, s. 843 )
01.01.2002 Tarihinde
yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nda, yasal mal rejimi olan
edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı
süresi konusunda Türk Medeni Kanunu'nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve
niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre,
olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 ( eBK
m. 125 ) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; "kanunda aksine bir
hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir" ( 6098
Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125 ) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde, katılma
alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146 ( eBK m. 125 ) uyarınca on ( 10 ) yıl
olarak uygulanmalıdır ( DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391; ŞIPKA, s. 846; KILIÇOĞLU, s.
1294 ).
Eldeki olayda;
tarafların 20.9.1990 tarihinde evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01. 2002
tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına ( TMK m. 231 vd.
) ilişkin bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle
sonuçlandığı ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu
anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle
Kanunda öngörülen ( TBK m. 146; eBK m. 125 ) on yıllık zamanaşımı süresinin
geçmediği kabul edilmelidir.
Özel Dairenin;
davacı-davalının katılma alacağına ilişkin ıslahın TMK m. 178 uyarınca bir ( 1
) yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel
mahkemece "davanın on ( 10 ) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi
olduğu" şeklindeki gerekçe ile direnmesi, yukarıdaki açıklamalar nedeniyle
yerinde olup onanmalıdır.
Ne var ki, Özel
Dairece bozma kapsamında kalan işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları,
hükmün zamanaşımı süresi yönünden bozulması nedeniyle incelenmemiş olduğundan,
diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi
gerekir.
SONUÇ : Yukarıda
açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan dayalı-davacı vekilinin diğer
temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE
gönderilmesine, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta
olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/1.maddesi uyarınca
tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.