Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 52 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 232 - Esas Yıl 2009





Tebliğname :2008/60139Yargıtay Dairesi : 1. Ceza DairesiMahkemesi : BEYOĞLU 2. Ağır CezaGünü : 04.10.2007Sayısı : 156-246Tasarlayarak kasten öldürme suçundan sanık B.K.’ın 765 sayılı TCY’nın 450/4, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2001 gün ve 374-183 sayılı re’sen temyize tabi olan hüküm, yerel C.savcısı ve sanıklar müdafii tarafından da temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.06.2002 gün ve 768-2423 sayı ile;“…2- Sanıklar B. ve V.. hakkında kurulan hükümle ilgili sair itirazlar yerinde değilse de,3- Sanıklar hakkındaki uygulamanın ölüm cezası ile başlatılması, 17 Ekim 2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve T.C. Anayasası’nın 38. maddesine; ‘savaş ve çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez’ hükmünü ekleyen 4709 sayılı Yasa ve TCY. 2/2. maddesi uyarınca TCK. 450. maddesince verilebilecek ölüm cezalarının hukuki dayanağının kalmaması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce ceza yasalarında yapılacak uyarlama ve değişimler çerçevesinde sanıkların öldürme suçlarıyla ilgili olarak yerel mahkemece yeniden hüküm kurulmasının zorunlu bulunması karşısında, re’sen kabili temyiz olan hükmün sanıklar müdafii ve C.Savcısının temyizi sebebiyle bozulmasına” karar verilmiştir.Bozmaya uyan yerel mahkemece 17.12.2002 gün ve 290-364 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 450/4, 31, 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandı¬rıl¬masına hükmolunmuş, re’sen temyize tabi hüküm, sanık müdafii tarafından da temyiz edil¬mekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.03.2004 gün ve 2466-617 sayı ile;“1- Vekâlet ücretinin eksik ve müdahil asil lehine hükmedilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların adam öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin cezayı azaltıcı takdiri tahfif sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle redde¬dilmiş, bozma üzerine incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında isabet¬sizlik görülmemiş olduğundan, sanık B.müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddiyle sanık V. hakkında re’sen incelenen hükmün onanmasına,Ancak; Sanık B.hakkında verilen hüküm yönünden bozmadan önce sanık lehine TCK.nun 59. maddesinin uygulanmış olması ve bozmaya uyulmasına rağmen bozma üzerine yapılan yargılama sonunda 4771 sayılı Yasa yanlış yorumlanarak TCK’nun 59. maddesinin uygulanmaması” isabetsizliğinden bozulmuştur.Bu bozmaya da uyan yerel mahkemece 01.06.2004 gün ve 134-179 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 450/4, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile ce¬za¬landırılmasına karar verilmiş, temyiz üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığınca 17.09.2004 gün ve 147391 sayı ile; 5218 sayılı Yasanın 2/a maddesi uyarınca mahalline iade edilmiştir.Duruşma açan Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 23.11.2004 gün ve 134-179 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 450/4, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, temyiz edilen bu hüküm de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.06.2005 gün ve 42038 sayı ile; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren yasaların değerlendirilmesi amacıyla mahalline iade edilmiştir.Lehe yasa değerlendirmesi yapan yerel mahkemece 15.12.2005 gün ve 432-453 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCY’nın 82/1-a, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, re’sen temyize tabi olan hüküm, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.03.2007 gün ve 6606-1432 sayı ile;“Sanık hakkında verilen 01.06.2004 günlü karardan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2005 tarihli yazısı ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK kapsamında yeni bir değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iade edilmesiyle yürütülen yargılama aşamasında verilen mahkumiyetin tür ve süresine göre sanığın duruşmada hazır edilmesi gerektiği gözetilmeden CMK’nun 196. maddesine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden bozulmuş, Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 04.10.2007 gün ve 156-246 sayı ile;“...Ortada CMK’nun 196. maddesine aykırılık teşkil edecek bir durum bulunmamaktadır. Zira maddenin 5. fıkrası zorunlu nedenlerle sorgusu yapılmış olmak koşuluyla sanığın duruşmada hazır bulundurulmayabileceğini belirtmektedir. Dosyamızda sanığın sorgusu yapıldığı gibi, bozma kararları sebebiyle müteaddit kereler savunması da alınmıştır.Bunun yanında 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’ nun 7/2. maddesi uyarınca yapılacak değerlendirme sonucu verilecek karar, sanık lehine olan kanunu belirlemek o lehe olan kanunu uygulamaktır. Yani değerlendirme sonunda sanığın cezasında ancak ve sadece indirim veya iyileştirme yapılabilir. Bu uygulamanın sanık aleyhine sonuç doğurması yasal olarak mümkün değildir.Kaldı ki sanık duruşmaya kendi tercihi sonucu katılmamıştır. Bu bakımdan sanığın bu yönde uygulama yapılacağı duruşmaya katılmamasının adil yargılama hakkını ihlal ettiği söylenemez.Bütün bunların yanında sanık B. K. bozma üzerine yapılan duruşmaya da gelmemiştir. Adına çıkarılan çağrı kâğıdı da tebliğ edilememiştir. Tüm duruşmalara katılan müdafii Av. ....... müvekkilinin nerede olduğunu ve yeni adresini bilmediğini ifade etmiştir. Bu durumda Yargıtay bozma kararı doğrultusunda sorgusu yapılmış, savunması alınmış, tutuklu iken tahliyesine karar verilmiş bir sanığın karar celsesinde duruşmada zorunlu olarak hazır edilebilmesinin tek yolu hakkında yakalama emri ve tutuklama kararı çıkartmaktır ki, bu durumun haklarını korumak istediğimiz sanığı ne derece mağdur edeceği ve bu şekildeki rutin bir uygulamanın özellikle büyük şehirlerde olmak üzere tüm mahkemelerde, dosyaları karara bağlanmasını ne derece güçleştireceği izahtan varestedir ” gerekçesiyle direnme kararı vermiş, TCY’nın 53. maddesindeki uygulamayı bu kez “Sanığın 5237 sayılı TCK’nun 53/l-a-b-d-e bentlerinde öngörülen haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, c bendinde düzenlenen haklardan da 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına” şeklinde yapmıştır.Re’sen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyizi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 08.07.2008 gün ve 60139 sayılı tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.10.2009 gün ve 6759-6117 sayı ile; yerel mahkeme hükmünün direnme kararı olduğundan dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIYargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yargıtay C. Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesinde düzenlenen yetkiye dayanılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmaksızın mahalline iadesi sonrası yapılan yargılamada, tutuklu bulunmayan sanığın duruşmada hazır edilmesinin zorunlu olup olmadığına ilişkin ise de, yerel mahkemece usulüne uygun olarak direnme kararı verilip verilmediği hususu Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak öncelikle değerlendiril¬melidir.İncelenen dosya içeriğine göre;Sanık hakkında yerel mahkemece 23.11.2004 tarihinde verilen hükme ilişkin dosyanın lehe yasa değerlendirilmesi yapılması amacıyla Yargıtay C.Başsavcılığınca mahalline iade edildiği, yerel mahkemece 25.07.2005 tarihinde düzenlenen tensip tutanağında duruşmaya sanığın da çağrılmasına karar verildiği, tutanağın altında “5 dav. çıktı” şeklinde zabıt katibi notunun bulunduğu, ancak sanığa ait tebligat parçasının dosyada bulunmadığı, yerel mahkemece sanığın yokluğunda ancak vekaletnameli müdafiinin huzurunda 25.12.2005 tarihli oturumda karar verildiği, Özel Dairenin 13.03.2007 tarihli bozma kararı üzerine de yerel mahkemece 07.05.2007 tarihinde düzenlenen tensip tutanağında sanığın davetiye ile çağrılmasına karar verildiği, ancak sanığın adresten ayrıldığı için tebligatın yapılamadığı anlaşılmaktadır.Görüldüğü gibi, bozmadan sonra tensip tutanağıyla başlayan yargılama sürecinde bozma ilamının gereği eylemli olarak yerine getirilmiş bulunduğundan, verilen kararın direnme hükmü niteliğinde olduğunun kabulü olanaksızdır.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış kararlarında vurgulandığı üzere, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayan¬mak,d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak, suretiyle verilen hüküm; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.Somut olayda, bozma nedenine karşı eylemli uyularak gereğinin yerine getirilmiş olması karşısında, Ceza Genel Kurulunca uyuşmazlık konusunda herhangi bir değerlendirme yapılması olanaklı görülmediğinden, dosyanın eylemli uyma nedeniyle incelenmek üzere Özel Daireye gönderil¬mesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;Saptanan eylemli uyma nedeniyle dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.03.2010 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.