Tebliğname: 2013/138142Yargıtay Dairesi : 12. Ceza DairesiMahkemesi : ANKARA 6. Ağır CezaGünü : 14.02.2013Sayısı : 54-30Bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan sanığın 5237 sayılı TCK'nun 85/2, 22/3, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca dokuz yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin üç yıl süreyle geri alınmasına, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2011 gün ve 286-335 sayılı hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 26.11.2012 gün ve 28255 - 25172 sayı ile;"1- Kazanın, sanığın saç yüklü çekici ile gündüz 18.30 sularında kuru asfalt yolda yedinci takviye vitesle giderken, direksiyon hâkimiyetini kaybederek bariyerlere ve sebze satıcılarının tezgâhları ile bu tezgâhtan alışveriş yapmak için sağa park etmiş araç ile tezgâh yanında bulunan ölen ve mağdurlara çarpması şeklinde meydana gelmiş olması, sanığın; 'olay yerine yaklaştığımda yokuştan aşağıya inerken yol tamir kısmını geçmemi müteakiben yavaş yavaş aracın vitesini yükselttim, önce dört, daha sonra beş ve altıya yükselttikten ve yedinci takviyeye taktıktan sonra bir anda aracın kontrolden çıktığını hissettim, araç sağ tarafa yaslandı, devamlı sağa gidiyordu, bariyer demirlerine sürtünerek hareket halindeydi' şeklindeki ifadesi dikkate alınarak, olayda seyir hatası ya da teknik arıza olup olmadığı, kazanın kesin nedeninin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi açısından kusurluluk durumunun bir kez de teknik üniversite veya karayolları fen elemanlarından oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor aldırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile hüküm tesisi,2- Kabul ve uygulamaya göre de;Adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında dosya kapsamı ile bağdaşmayan, yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile 5237 sayılı TCK'nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 14.02.2013 gün ve 54-30 sayı ile; "Yargıtay’ın 1 nolu bozma kararında, sanığın savunması esas alınarak sanığın 7. vitese kadar vitesi taktıktan sonra aracın kontrolden çıktığı, teknik arıza olup olmadığı, seyir hatası olup olmadığı yönünden yeniden rapor alınması talep edilmişse de mahkememiz kararında bu husus ayrıntılı tartışılmış olup, aşağıda esas alınan gerekçelerde belirtildiği, sanık savunmasında süratinin 80 km civarında olduğunu, kaza yerinde 100–150 metre sonra durabildiğini, bilirkişi O. A.’ın düzenlemiş olduğu raporda mahallinde yapılan keşif üzerine raporu düzenlediği, ilk çarpma noktasından sonra 240 metre yol almış olduğu, çarparak durabildiği, en önemlisi frene basmak sureti ile hızını düşürebileceği gözönüne alındığında yerde fren izinin bulunmadığı, teknik arıza olması yönünden makine mühendisi bilirkişi raporunda bu konunun değerlendirildiği, araçta herhangi bir sorun olmadığı, takometrede hız limitinin 80 km olduğu, araç yükünün 26.890 kg olduğu belirtilmiştir. Ayrıca şahitler de herhangi bir korna sesi gelmediğini belirtmişlerdir. Kusur oranının belirlenmesinde bilirkişiler her ne kadar kendilerine ait görevleri yerine getirerek rapor düzenlemiş iseler de, mahkememizce olayın vahameti, meydana geliş şekli gözönüne alınarak Karayolları Trafik Kanunu yönünden, hukuk mevzuatı açısından bilirkişilerin düzenlemiş olduğu raporlarla birlikte bir denetleme yapmak üzere mahkememiz görüşlerini ayrıca belirtmiştir. Kısaca burada belirtilen gerekçelerde anlatıldığı gibi yükün 26.890 kg olduğu, sanığın vitesin son kademe olan 7. vitese taktığı, açıkça sanık tarafından beyan edildiği gözönüne alındığında, yük kapasitesi, yol durumu, fren yapılmamış olması ve sürate ilişkin 7. vitese takılması, 80 km hızla gitmesi hususları değerlendirildiğinde, yeniden bilirkişi raporu alınmasını gerektiren bir husus söz konusu olmadığı, bilirkişi raporları ve Karayolları Trafik Kanunu hükümleri gereğince sanığın eyleminin hukuki durumunun açıkça ortada olduğu ve kusurlu olduğu, kusur sebebi ile gerekli olan hızını düşürmediği, tedbirleri almadığı, süratli olduğu ve bilinçli taksire ilişkin unsurların oluştuğu" direnerek sanığın ilk hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.Bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.05.2013 gün ve 138142 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan sanığın kusur durumunun tespiti amacıyla yeniden bilirkişi raporu alınmasına gerek olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Sanığın; otuz üç yıldır şoför olarak çalıştığını, suça konu çekicinin kendisine ait olduğunu, Karadenizereğlisi'nden aracına rulo saç yükleyerek yola çıktığını, olay yerine yaklaştığında yokuş aşağıya inerken yol tamir kısmını geçtikten sonra aracın vitesini yükselttiğini, önce dört, sonra beş, altı ve son olarak yedinci takviyeye aldığını, ardından bir anda aracın kontrolden çıkıp sağa doğru kaydığını hissettiğini, bariyerlere sürtünerek ilerlediğini, aracı durdurmak için frene bastığını ancak frenin boşta olduğunu, daha sonra yolda bulunan şahısları uyarmak için kornaya bastığını, farları yaktığını, camdan kafasını çıkararak çekilmeleri için bağırdığını, aracın bariyerlere sürtünerek yol aldıktan sonra tezgâhlara çarptığını ve bariyerden çıkarak durduğunu, ölene çarptığını görmediğini, olay sırasında hızının seksen kilometre civarında olduğunu, aracın beş ay önce muayenesini yaptırdığını, yirmi gün önce de servise gösterdiğini, kontrollerini mutat biçimde yaptırdığını, rot veya direksiyon milinin çıkmış olabileceğini, ancak neden çıktığını bilmediğini savunduğu,Katılanların, ölenin aracını emniyet şeridi içerisine park ettiğini, çarpma öncesi herhangi bir fren ya da korna sesi duymadıklarını söyledikleri,Tanıkların; sanığın çarptığı otomobilin emniyet şeridinin içerisinde bulunduğunu, çarpma neticesinde yolun içerisine savrulduğunu, kaza öncesi korna ya da fren sesi duymadıklarını, ancak sanığın aracının bariyerlere sürtünmesiyle çıkan gürültüyü duyduklarını beyan ettikleri,Soruşturma aşamasında olay yeri incelemesinde hazır bulunan ve motor tamircisi olarak çalışan bilirkişinin; aracın yedinci viteste bulunduğunu, direksiyon milinin kırılmış olduğunu, milin direksiyon ile tekerler arasında bağlantıyı sağladığını, tekerlerin sağa sola hareket etmesinin bu mil sayesinde olduğunu, bakımının yapılmaması nedeniyle kırılabileceğini, aracın süratli olmasından dolayı çıkmasının mümkün olmadığını, milin çıkması ya da kırılması halinde şoförün araç üzerinde hâkimiyet kuramayacağını, aracın fren borularında herhangi bir arıza bulunmadığını belirttiği,Jandarma görevlisi bilirkişinin; sanığın direksiyon hâkimiyetini kaybederek aracının sağ yan kısmıyla yolun sağındaki demir bariyerlere sürtmesiyle çekici ve römorkun kontrolden çıkarak yüz metre ileride trafiğe engel olmayacak şekilde banket içerisinde park halindeki otomobilden inmiş olan yaya haldeki şahıslara çarptıktan sonra, yüzon metre ilerleyerek yolun sağında bulunan manav tezgâhlarına ve tezgâhların yanında park halinde bulunan kamyonete çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini, çekici ve römorkun ilk çarpma noktasından itibaren ikiyüzkırk metre daha yol alıp yol kenarındaki bariyerlere ve park eden kamyonete çarparak durabildiğini, çekici ve römorkun kontrolden çıkıp bariyerlere çarpmasında etken ne olursa olsun frene basmak suretiyle hızının düşürülebileceğini, asfalt zemin üzerinde fren izinin tespit edilemediğini, sürücünün yoldan çıkıp bariyerlere çarpmasına ve kontrolün tamamen kaybedilmesine araç mekaniği ile ilgili teknik bir arızanın sebep olabileceği hususunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, kazanın oluşunda sanığın, sürücülere ait asli kusurlardan; "park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma" kuralını ihlal ettiğini, diğer araç ve yayaların herhangi bir kural ihlallerinin bulunmadığını ifade ettiği,Makine mühendisi bilirkişinin; olaya neden olan çekici üzerinde yapılan incelemede, ön kısmının hasarlı olduğu, sol ön rotun yerinden çıktığı, ucunun yerde olduğu, araç lastikleri üzerinde frene bağlı oluşabilecek bir sürtünme izi olmadığı, çekicinin havalı fren sistemine sahip bulunduğu, tekerlerinde yapılan incelemede körük ve halatlarında bir sorun bulunmadığı, römorkun çekiciye bağlı, fren tertibatı bulunduğu, römorkun tekerlerinde yapılan incelemede, körük ve halatlarında bir sorun olmadığının gözlemlendiği, olay yeri, yol zemini ve yol güzergâhında yapılan incelemede, çekici ve römorkun bariyere ilk çarpma noktası, çarpma öncesi ve duruş noktasına kadar zeminde herhangi bir fren ve kaza öncesi çıkmış olabileceği iddia edilen rotun zemindeki sürtünme izine rastlanılmadığı, sürücünün, aracı durdurabilmek için frene bastığını, ancak frenin boşta olduğunu, rot veya direksiyonun kontrolünü sağlayan milin çıkmış veya kırılmış olabileceğini savunduğu, çekici ve römorkun incelenmesinde, hava fren sistemine sahip olan çekici ve römorkta herhangi bir fren arızasına rastlanılmadığı, frenin boşta olması halinde fren tertibatının kendisini kilitleyeceği ve bu durumda zeminde sürtünme izlerine rastlanabileceği, çekicinin sol rotunun sol teker bağlantı yerinden çıktığı ve zeminle temas halinde bulunduğunun görüldüğü, rotun taşıtlarda direksiyon ile tekerler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk olduğu, çekicinin son bakımının kazadan onbir gün önce yaptırıldığı, bakım kapsamında körük kaldırma ventili, hava ve hava kurutucu filtreler ile klima filtresinin değiştiğinin ibraz edilen faturadan anlaşıldığı, çekicinin önce sağ bariyere çarptığı, akabinde elli üç metre bariyer dışı intikalden sonra ikinci kez bariyere çarptığı, römorkta bulunan saç rulonun yolun sağına savrulduktan sonra çekici ve römorkun bariyerlere sürtünerek kırksekiz metre ileride bulunan yaya maktule ve araçlara çarptıktan sonra yüzon metre ileride duruşa geçtiği, aracın sol rotunun sürücünün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi öncesi yerinden çıkmamış olup, direksiyonun sağ manevra ile en son duruş yeri olan bariyer ve ağaçlara çarpmasıyla çıktığının anlaşıldığı, gerek olay anında trafik zabıtasınca yapılan tespit ve gerekse olaydan bir gün sonra yapılan keşifte, zeminde herhangi bir lastik sürtünme izi ile rotun yere temasıyla bırakabileceği ize ve araçta kaza öncesi herhangi bir teknik arızaya rastlanmadığı, çekici ve römorkun istiap haddinin 27.000 kilogram kapasitesinde bulunduğu, olay günü çekici ve römork ile birlikte toplam ağırlığı 26.690 kilogram olan üç adet saç rulo yüklendiği, çekicinin hız kadranında süratinin olay anında seksen kilometre olduğunun tespit edildiği, her ne kadar olayın meydana geldiği yer meskûn mahal dışı olup, hız limiti doksan kilometre ile sınırlandırılmış ise de, sanığın hafif virajlı ve eğimli yolda seyir halinde bulunduğu, sürücülerin kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yolda ilerlerken, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken hızlarını azaltmak, süratlerini kullandıkları aracın yük ve teknik özelliklerine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorunda oldukları, sanığın sevk ve idaresindeki araçta bulunan ve istiap haddine yaklaşan yük ile iniş eğimli yolun durumunu göz önünde bulundurarak uygun bir hızla seyrini sürdürmesi gerektiği, direksiyon hâkimiyetini kaybetmesine iniş eğimli yolda seksen kilometre hızla seyirle çekiciye bağlı yarı römorktaki yükün iniş eğimli yolda çekiciye baskı yapmasının neden olduğu, çekiciye bağlı römorkta bulunan yükün çekiciye baskı yapması sonucu sola hafif virajlı yolda çekicinin ilk olarak sağ bariyere çarptığı, römorkta bulunan yükün çekiciye baskı yaptığını bildiği için bilerek fren tedbirine başvurmadığı, frene basması halinde römorkun çekiciyi altına almasının kaçınılmaz olacağı, sanığın otuz üç yıldır şoför olarak çalıştığını beyan ettiği, yani tecrübeli bir sürücü olduğu, tecrübeli olmakla bu hususu bildiğinden fren tedbirine başvurmadığı ve yolun sağında bulunan bariyere ilk çarpma noktasından itibaren direksiyonu sola çevirme tedbirine başvurduğu, bariyerlere çarpmaksızın kaplamada elli üç metre intikalden sonra tekrar sağdaki bariyerlere çarptığı ve akabinde sürtünerek aracının hâkimiyetini tamamen kaybettiği, her ne kadar sanık müdafii müvekkilinin araçtan inmediğini ve atlamayarak kontrol etmeye çalıştığını belirtmiş ise de, ilk çarpma anında seksen kilometre, kontrolden çıktıktan sonra ise hızı daha da artan bir araçtan sürücünün atlamasının beklenebilecek bir durum olmadığı, sanığın aracındaki yükün iniş eğimli yolda tehlikeli ve çekiciye baskı yaptığını bilmesine rağmen uygun bir hızla seyretmemesi, sevk ve idaresindeki çekici ve bağlı olan römorkla seyri sırasında yola gereken dikkatini vermemesi, iniş eğimli ve virajlı yolda süratini asgari hadde düşürmemesi, kontrollü bir hızla seyretmemesi, hızını kullandığı aracın yük ve teknik özelliklerine, görüş, hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmaması, sevk ve idare hatasıyla direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi sonucu neden olduğu olayda tamamen kusurlu olduğu, tecrübeli olmakla meydana gelebilecek tehlikeyi öngörebilecek durumda olduğu, çekiciye bağlı römorkta bulunan yükün iniş eğimli yolda çekiciye baskı yapmasını bilmesine rağmen gelecek tehlikeyi önlemek için hızını bilgi ve becerisine güvenerek asgari hadde düşürmemesi, gereken özeni göstermemesi ve neticenin meydana gelmemesi için tedbir almaması nedeniyle bilinçli taksir şartlarının oluştuğu kanaatini bildirdiği,Ankara Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Adalet Komisyonunca hazırlanan bilirkişi listesinde kayıtlı bulunan emekli trafik polisi bilirkişinin sanık müdafiinin talebi üzerine hazırladığı raporda; takometre cihazının incelenmesinde kaza öncesi son hızının yetmişyedi kilometre olduğu, sanığın mola ve istirahat saatlerine riayet ettiğini, her ne kadar kazanın meydana gelmemesi için zamanında fren tertibatını kullanmamış ise de kontrolden çıkan aracı durdurabilmek için bariyerleri kullandığı, ikinci çarpmada bariyerin süratini keseceğini düşünerek çekicinin tampon kısmı ile kırksekiz metre bariyerlere sürtünerek ilerlediği, kullandığı araca uygun yeterli sürücü belgesine sahip olduğu halde, kazanın meydana gelmemesi için zamanında fren tertibatını kullanmadığı veya kullanamadığı, kurala uygun olarak park edilmiş araçlara arkadan ve yandan çarptığı, bilinçli taksir olayının gerçekleşmediği, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana geldiği, kazanın oluşumunda sürücü asli kusurlarından; "park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma" kuralını ihlal ettiği ve tamamen kusurlu olduğunu belirttiği,Yerel mahkemece; sanığın eylemi neticesinde bir ölü ve birden fazla yaralanma olayının meydana gelmesi, sanığın eylemdeki tutum ve davranışları ve kusuru göz önünde bulundurularak temel cezanın altı yıl olarak belirlendiği, bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasıyla yarı oranında artırım yapıldığı, "geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonra, yargılama sürecindeki davranışları gibi hususlar gözönüne alınarak, takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına" karar verildiği,Anlaşılmaktadır.Türk Ceza Kanununun 85. maddesinde taksirle öldürme suçu; "Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir.Taksir, öğreti ve yargısal kararlarda; failin suç tipindeki neticeye yönelik kast içerisinde olmadan ve fakat zorunlu olduğu özeni gösterdiği takdirde neticenin meydana gelmesi mümkün bulunmayan hallerde tespit edilmiş suç tipini hukuka aykırı olarak ihlal etmesi hali olarak tanımlanmıştır. (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümleri, c. 2, s. 336; Turan Tufan Yüce, Ceza Hukukunun Temel Kavramları, s. 59; Faruk Erem, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, c. 1, s. 501)Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Olay günü sanığın sevk ve idaresindeki çekici ve bu çekiciye bağlı saç rulo yüklü römork ile seyir halinde iken, meskun mahal dışında bulunan olay yerine geldiğinde, gündüz vakti, havanın açık ve yağışsız, zeminin asfalt ve kuru, hafif virajlı, iniş eğimli, görüş mesafesinin uygun olduğu, görüşü engelleyici bir etkenin bulunmadığı, tek yönlü, çift şeritli, demir bariyerlerle bölünmüş ve emniyet şeridi bulunan yolda, yokuş aşağıya döndüğünde vitesini sırasıyla üç, dört, beş, altı ve son olarak da yedinci vitese aldıktan sonra direksiyon hâkimiyetini kaybederek önce yolun sağındaki bariyerlere çarptığı, bir süre yol dışına çıktıktan sonra tekrar asfalt içerisine döndüğü, elli üç metre yol aldıktan sonra tekrar bariyerlere çarptığı, bu sırada römorkta bulunan saç rulolardan birinin araçtan savrulduğu, ardından kırksekiz metre daha sürüklenip yolun sağındaki bariyerlerin dışında bulunan tezgahlardan sebze almak amacıyla emniyet şeridinde durup aracından inen ölene ve yaralananlara, ardından ölenin aracına, daha sonra elektrik direğine ve yolun kenarındaki tezgâhlar ile tezgahların bitiminde bulunan kamyonete çarpıp, bariyerlere çarpma noktasından ikiyüzkırk, araç ve yayalara çarpma noktasından yüzon metre ileride bariyerlerin bitiminde yoldan çıkarak durabildiği, çarpma neticesi bir kişinin öldüğü, bir kişinin hayati tehlike geçirecek, bir kişinin vücudunda kemik kırığı oluşacak, bir kişinin de basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı, sanığın sevk ve idaresindeki çekici ve buna bağlı römorkör ile eğimli yolda seyir halinde iken, hızını yol durumu ile kullandığı aracın yük ve teknik özelliklerine uydurmadığı, istiap haddine yakın bir yük bulunan aracı iniş eğimli yolda, yedinci viteste ve seksen kilometre hızla kullandığı, soruşturma aşamasında olay yeri incelemesinde hazır bulunan ve motor tamircisi olarak çalışan bilirkişinin; suça konu çekicinin direksiyon milinin kırılmış olduğunu, milin direksiyon ile tekerler arasında bağlantıyı kurduğunu, tekerlerin sağa sola hareket etmesinin mil sayesinde olduğunu, milin aracın bakımının yapılmaması nedeniyle kırılabileceğini, aracın süratli olmasından dolayı çıkmasının söz konusu olamayacağını, milin çıkması ya da kırılması halinde şoförün araç üzerinde hâkimiyet kurmasının mümkün olmadığını, aracın fren borularında arıza bulunmadığını, jandarma görevlisi bilirkişinin; çekici ve römorkun kontrolden çıkıp bariyerlere çarpmasında etken ne olursa olsun, frene basmak suretiyle hızının düşürülebileceğini, zeminde fren izi tespit edilemediğini, sürücünün yoldan çıkıp demir bariyere çarpması ve kontrolün tamamen kaybedilmesine araç mekaniği ile ilgili teknik bir arızanın sebep olabileceği hususunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, makine mühendisi bilirkişinin ise; çekici üzerinde yapılan incelemede, sol ön rotun yerinden çıktığı ve ucunun yerde bulunduğu, lastiklerinin üzerinde frene bağlı olarak oluşabilecek sürtünme izi olmadığı, çekicinin havalı fren sistemine sahip bulunduğu, tekerlerinin körük ve halatlarında bir sorun bulunmadığı, römorkun çekiciye bağlı ve fren tertibatı bulunduğu, olay yeri, yol zemini ve yol güzergâhında çekici ve römorkun bariyere ilk çarpma noktası, çarpma öncesi ve duruş noktasına kadar bir fren ve kaza öncesi çıkmış olabileceği iddia edilen rotun sürtünme izine rastlanmadığı, sürücünün aracı durdurabilmek için frene bastığını, ancak frenin boşta olduğunu, rot veya direksiyonun kontrolünü sağlayan milin çıkmış ya da kırılmış olabileceğini savunduğu, çekici ve römorkun incelenmesinde, hava fren sistemine sahip olan çekici ve römorkta herhangi bir fren arızasına rastlanılmadığı, frenin boşta olması halinde tüm fren tertibatının kendisini kilitleyeceği ve bu durumda zeminde sürtünme izlerine rastlanabileceği, çekicinin sol rotunun sol teker bağlantı yerinden çıktığı ve zeminle temas halinde bulunduğunun görüldüğü, çekicinin son bakımının kazadan onbir gün önce yaptırıldığı, sol rotunun sürücünün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi öncesi yerinden çıkmamış olup direksiyonun sağ manevra ile en son duruş yeri olan bariyer ve ağaçlara çarpmasıyla çıktığının anlaşıldığı, gerek olay anında trafik zabıtasınca yapılan tespit, gerekse olaydan bir gün sonra yapılan keşifte zeminde herhangi bir lastik sürtünme izi ile rotun yere temasıyla bırakabileceği ize ve araçta kaza öncesi herhangi bir teknik arızaya rastlanılmadığının bildirildiği anlaşılmakta olup, bilirkişi raporlarının delil değerlendirme aracı olduğu, somut olayda da hükme esas alınan bilirkişi raporlarının dosya içeriğiyle uyumlu ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu göz önüne alındığında, yerel mahkemece mevcut bilirkişi raporlarına dayalı olarak hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Diğer taraftan Ceza Genel Kurulunca yerel mahkemenin somut olayda eksik araştırma olmadığına ilişkin direnme gerekçelerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış olduğundan ve Özel Dairelerin kabule göre yapmış oldukları bozmaya karşı direnilmesi mümkün olmadığından, sanık hakkında takdiri indirim hükümlerinin uygulanmamasının isabetli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesine geçilmemiştir.Bu itibarla, yerel mahkeme hükmündeki direnme gerekçesi isabetli olduğundan dosyanın hükmün esasının incelenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan on Genel Kurul Üyesi; "yerel mahkemece sanığın kusur durumunun belirlenmesi amacıyla yeni bir bilirkişi raporu alınması ve bu yönüyle direnme hükmünün bozulması gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.02.2013 gün ve 54-30 sayılı kararındaki direnme gerekçelerinin İSABETLİ OLDUĞUNA,2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.11.2013 tarihinde yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 26.11.2013 günü yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Bonodaki metne itiraz - Takibin durmasına neden olabilir mi?
Alacaklı vekili tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu vekilinin borca itirazı üzerine icra mahkemesince takibe konu senet nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama gerekçe gösterilerek HMK 209/1 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına kar
Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde bağlayıcılığı
Taraflar
arasındaki "maddi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair
verilen 17.12.2009 gün ve 2008/252 E. 2009/308 K. sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.
Hukuk Daires
İŞ KAZASI • BAKİYE ÖMÜR • MADDİ TAZMİNAT İLK PEŞİN DEĞER • MANEVİ TAZMİNAT
KARAR1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı A. Elektropanc Elektromekanik San. Müh. Taah. Ve Tic.A.Ş.'nin tüm; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2- Dava, geçird
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?