Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5086 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4880 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, dava dışı borçlu ...'la müvekkili bankanın ... Şubesi arasında imzalanan Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında borçluya aylık taksit ödemeli ticari kredi kullandırıldığını ve gayri nakdi çek kredisi kapsamında çek yaprağı verildiğini, kullandırılan kredilerin teminatı olarak ...'ın maliki olduğu taşınmaz üzerine birinci dereceden 200.000,00TL'lik üst sınır ipoteği tesis edildiğini, söz konusu taşınmazın davalı ... tarafından yapılan takip sonucunda satıldığını, sıra cetveline esas olmak üzere alacaklarını sehven 51.500,00 TL olarak bildirdiklerini, oysa dava dışı borçlunun müvekkiline satış tarihi itibariyle 53.006,99 TL muaccel borcu ile gayri nakdi çek kredisinden kaynaklanan 13.500,00 TL banka riskinin mevcut olduğunu, alacakları birinci dereceden üst sınır ipoteği ile teminat altına alınmış olduğundan 08.10.2010 tarihli sıra cetvelinde rehinle teminat altına alınan alacağın tamamının esas alınması gerektiğini ileri sürerek, 53.006,99 TL muaccel alacak ve çek yasal yükümlülük tutarlarından kaynaklanan 13.500,00 TL riskin bankada açılacak vadesiz bir hesaba depo edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ... vekili, uyuşmazlığın mutlak ticari nitelikli olmadığını, nispi ticari dava sayılabilme yönünden de müvekkili idarenin tacir olmadığı gibi uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığını, İİK'nın 142/3. maddesi gereğince esas takibin yapıldığı icra dairesinin yargı çevresinde bulunduğu ...Asliye Hukuk Mahkemelerince bakılması gerektiğini, müvekkilinin yapılan taksimatla ilgisinin bulunmadığını, dolayısıyla mükellefin 13.10.2010 tarihi itibariyle gecikme zammı dahil 22.237,90 TL vergi borcu bulunduğundan 6183 sayılı Yasa'nın 21. maddesi gereğince satış bedelinden vergi alacağının tahsili zorunlu olacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu ... arasında kredi sözleşmesi düzenlendiği ve kullandırılan kredi teminatı olarak ...'ın maliki olduğu taşınmaz üzerine davacı banka lehine birinci dereceden 200.000,00 TL üst sınır ipoteği tesis olunduğu, davalı ... tarafından icra dosyasında bu taşınmazın haczedilerek satışına karar verildiği, ...İcra Hukuk Mahkemesi'nin 05.07.2013 tarih ve 2013/189 E., 2013/755 K. sayılı ilamıyla 08.10.2010 tarihli sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş ise de, işbu dosyadaki davanın, alacağın esasına ve miktara ilişkin olup, icra hukuk mahkemesi kararı mahkemeyi bağlamayacağından davacı bankanın, dava dışı kredi asıl borçlusu ...'tan 08.10.2010 talep tarihi itibariyle 68.038 nolu ... taksitli ticari kredisinden dolayı, 53.006,99 TL alacaklı olduğu, davacı bankanın 5288 nolu ticari hesabı ile ilgili olarak dava tarihine kadar çek lehtarları tarafından herhangi bir talebin olmadığı, davacı banka tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı, ancak 14 adet çek yaprağının halen bankaya ödenmediğinden dava tarihindeki toplam karşılığı olan 7.500,00 TL tutarı için bedellerinin faiz getirmeyen bir hesapta bloke edilmesini talep hakkı doğduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 08.10.2010 tarihli sıra cetvelinin iptali ile davacı alacağının aynı sıraya 53.006,99 TL olduğunun yazılmasına, ayrıca 14 adet çek yaprağı karşılığı toplam 7.500,00 TL'nin şarta bağlı alacak olarak aynı sıraya yazılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir.1-Davacı taraf 08.10.2010 tarihli sıra cetvelinde alacaklarının sehven yanlış bildirilen 51.500,00 TL olarak alındığını, oysaki satış tarihi itibariyle borçlu ...'ın 53.006,99 TL kredi borcu, gayrinakdi çek kredisi kapsamında da 38 adet çekten kaynaklanan 13.500,00 TL riskinin bulunduğunu ileri sürerek, sıra cetveline itiraz etmiştir.Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK’nın mad.142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde (İİK’nın mad. 142/son) ileri sürülmelidir.Somut olayda, davacı tarafın, alacağıyla ilgili 100. madde bilgilerini yanlış bildirdiği ve çek yapraklarından kaynaklanan riskinin üst sınır ipoteği kapsamında bulunduğu, davacıya daha az pay ayrıldığı iddiasına dayalı istemi, icra müdürünün paylaştırma yapılırken davacı alacağın İİK'nın 138. madde hükmü kapsamında hesaplanmasına ilişkin takip hukuku kurallarını yanlış uygulamasına yönelik olup; davalılar alacağının hiç ya da gösterilen miktarda bulunmadığına yönelik olmadığından, itiraz davalılar alacağının doğumuna ve miktarına yönelik değil, davacının kendi alacağı ile ilgili sırasına ilişkin olup, ( üst sınır ipoteği kapsamı ile ilgili inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğuna ilişkin ilkelerin) ayrıntıları Dairemizin (emsal nitelikli) 10.12.2014 tarih ve 10197 E., 8047 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere, icra mahkemesi görevlidir. Bu durumda mahkemece, İİK'nın 142/son maddesi gereğince icra mahkemelerinin görevli olduğu gözönünde bulundurularak, HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.3-Kabule göre, sıra cetveline yönelik şikayetlerde İcra Mahkemesi, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, diğer anlatımla alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için icra müdürüne talimat vermesi (İİK. m.17/I) gerektiğinden, iptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekir.Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise, kıyasen uygulanması gereken İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerekir. Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hüküm, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğurur ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulmalıdır.Mahkemece, açıklanan ilke doğrultusunda eda hükmü kurulması gerekirken, itirazın esasa ilişkin olduğu kabul edilmesine rağmen çelişkili olarak sıra cetvelinde sıraya yönelik şikayetlerde kurulması gereken hüküm şekline uygun olarak "sıra cetvelinin iptaline" karar verilmesi de doğru olmamıştır.Öte yandan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK'nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra "Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır." hükmü ile de nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir. Mezkur Yasa'nın 5/1. maddesi uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.İİK'nın 142/1. maddesinde "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin 04.06.2013 tarih ve 3440 E., 3763 K; 15.09.2014 tarih ve 2019 E., 5643 K; 15.10.2014 tarih ve 1764 E., 6313 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkeme (alacağın sıra cetveline göre düşen hissenin miktarına bakılmaksızın ) HMK'nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:738). Ne var ki, Somut olayda dava, 6102 sayılı TTK'nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce 19.10.2010 tarihinde açılmış olup, davalılar tacir olmadığı gibi, (tacir olsalar dahi) davacı ile davalılar arasında doğrudan bir ticari ilişki de bulunmamaktadır.Bu durumda, dava, mutlak ve nispi ticari dava niteliğinde değildir. Dava tarihi itibariyle asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasında, işbölümü ilişkisi bulunmaktadır. Davanın alacağın esas ve miktarına ilişkin olduğu, icra mahkemesinin görevli olmadığı sonucuna varan mahkemece, kararı temyiz eden davalı ... vekilinin süresinde yaptığı iş bölümü itirazının kabulü ile ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna varılması ve buna göre hüküm kurulması gerekirken, esasa girilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.