6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık A.. K..'ın aynı kanunun
13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün
adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK'nun 231.
maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin,
Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2010 gün ve 197-420
sayılı hükmün kesinleşmesinden sonra sanığın deneme süresi içerisinde
kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan yerel
mahkemece 11.10.2012 gün ve 743-828 sayı ile, yeniden hüküm kurulmadan
10 ay hapis ve 25 gün adli para cezası olarak belirlenen önceki karara
atıf yapılmak suretiyle CMK 231/11. maddesi uyarınca hükmün
açıklanmasına, önceki hükümde tespit olunan 25 gün adli para cezasının
günlüğü TCK'nun 52/2. maddesi uyarınca 20 Liradan hesaplanarak sanığın
10 ay hapis cezasının yanında 500 Lira adli para cezasıyla
cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz
edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince
06.05.2013 gün ve 35695-13512 sayı ile; “Sanığın denetim süresi
içinde yeni bir suç işlemesi üzerine, mahkemece duruşma açılarak hükmün
açıklanmasına karar verilmiş ise de; CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. madde
ve fıkraları uyarınca denetime ve infaza olanak verecek şekilde yeni
bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hükmün
açıklanmasına denilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmiştir. Yerel mahkeme ise 22.10.2013 gün ve 529-721 sayı ile;
“...Mahkememizce hükmün açıklanmasına karar verilirken öncelikle bu
açıklamanın sadece 'hükmün açıklanmasına' şeklinde mi yoksa yeni bir
hüküm kurularak hükmün açıklanması şeklinde mi olacağı konuları
irdelenmiştir. Konuyu düzenleyen CMK'nun 231/5 ve devamı maddeleri
irdelendiğinde mahkememizce ulaşılan kanaat açıklama hükmünün sadece
şekli bir işlem olduğu, ilk hükümle ilgili esasa ilişkin bir
değerlendirilmeye girilemeyeceği yönünde olmuştur. Başka bir ifade ile
sanık deneme süresi içerisinde kasti bir suçtan mahkum olmuş ise
yapılacak işlem sadece önceki hükmü açıklamak olmalıdır. Önceki hükmün
sübutuna, suç vasfına, indirim ve artırım maddelerine dair uygulamalara
ilişme imkanı mümkün değildir. ... Hükmün açıklanmasına karar
verilmesi durumda Yargıtay’ca hem hükmün açıklanması şeklen incelenecek
hem de açıklanan ilk hüküm esas bakımından incelenecektir. İkinci kararı
veren hakim tarafından önceki kararla ilgili esasa ilişkin
değerlendirmeye girmek bir nevi Yargıtay’ın görevindeki bir hususta
yetki gaspı ile karar vermek olacaktır ki bu durum kanun koyucunun
amacına ters olacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
müessesesi bir nevi 765 sayılı TCK döneminde yürürlükte olan 647 sayılı
Kanunun 6. maddesindeki tecil müessesesine benzemektedir. Kanun koyucu
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda
sanığa bir şans tanımakta, denetim süresini iyi halli geçirmesi
durumunda hapis cezasının düşeceğini öngörmektedir. Buna aksi yönde
davranan sanığın ise hükmün açıklanması ile birlikte hapis cezası ile
karşı karşıya kalması bu müessesesinin getirdiği ilkelerin doğal sonucu
olacaktır. CMK'nun 231/5, 7 ve 11. maddelerinin açık düzenlemeleri
karşısında mahkememizce sadece önceki hükmün açıklanmasına karar
verilmiş olup önceki hükümdeki aykırılık veya noksanlıklara girilmesi
imkanının olmadığı düşünülmüştür. Bu hususlar kararın temyizi üzerine
ancak Yargıtay’ca incelenecek olup mahkememizin yasal sınırlar
içerisinde yapacağı incelemenin şekli bir incelemenin ötesine
geçemeyeceği değerlendirilmiştir. ... Yukarıda ayrıntılı şekilde
anlatıldığı üzere mahkememizin önceki kararında yeni bir hüküm
kurulmaksızın sadece önceki hükmün CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca
açıklanmasına ilişkin uygulamasının yerinde olduğu” gerekçesiyle ilk
hükümde direnilmesine karar vermiştir. Bu hükmün de sanık tarafından
temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma”
istekli 19.12.2013 gün ve 376596 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay
Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca
değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece denetim süresi
içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı kaldırılarak hükmün açıklanması sırasında
CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. maddeleri uyarınca denetime ve infaza
imkân verecek şekilde yeni bir hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin
belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; Kolluk
görevlileri tarafından yapılan aramada, sanığın üzerinde bir kutu
içerisinde 25 adet tabanca mermisi ele geçirildiği, yapılan yargılama
sonucu 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237
sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün adli para
cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi
uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle
dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece, yeni bir hüküm kurulmadan 10
ay hapis ve 25 gün adli para cezasına hükmolunup açıklanması geri
bırakılan hükme atıf yapıldığı, 25 gün adli para cezasının da 5237
sayılı TCK'nun 52. maddesi uyarınca 500 Lira adli para cezasına
çevrildiği, Anlaşılmaktadır. T.C. Anayasasının "Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü
fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır" şeklinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci
fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil,
gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde
bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230.
maddesinde de; "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki
hususlar gösterilir: a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan
ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde
bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve
açıkça gösterilmesi. c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç
oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta
ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62.
maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi;
yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet
yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin
belirlenmesi. d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî
para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik
tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul
veya reddine ait dayanaklar. (2) Beraat hükmünün gerekçesinde,
223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine
dayanıldığının gösterilmesi gerekir. (3) Ceza verilmesine yer
olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü
fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi
gerekir. (4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında
başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede
gösterilir", "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği
hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise; "(1) Hükmün başına, 'Türk
Milleti adına' verildiği yazılır. (2) Hükmün başında; a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin,
Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun,
vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın
açık kimliği, c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı, Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse
açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur. (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun
nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi
tarafından hükmün altına yazılır. (6) Hüküm fıkrasında, 223.
maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin,
verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme
olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve
merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. (7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir", Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşıoy da dahil
olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık,
sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık”
bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin
veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın,
mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiinin adı ve soyadı
ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer,
tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve
süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde,
iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe"
kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme
esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç
arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak
suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde
açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)"
kısmında ise CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı kanunun 223.
maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nun 61. ve 62.
maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri
ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı kanunun 53 ve devamı maddelerine
göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak
güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para
cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik
tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul
veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep
etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise
kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer
vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
26.05.2010 gün ve 197-420 sayılı ilam ile, sanığın 6136 sayılı Kanuna
aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62.
maddeleri uyarınca mahkumiyetine ve 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi
uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
deneme süresi içerisinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle
dosyayı ele alarak yeniden esasa kaydeden yerel mahkemece; “Sanık
hakkında mahkememizin 2010/197 esas, 2010/420 karar sayılı ilamı ile
verilen ve sonuç olarak 10 ay hapis ve 25 tam gün adli para cezasına
ilişkin CMK 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına” şeklinde
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf
yapılmak suretiyle, yeniden usulüne uygun hüküm kurulmadan karar
verildiği görülmektedir. 5271 sayılı CMK'nun 230 ve 232. maddeleri
uyarınca hüküm fıkrasında; “223. maddeye göre verilen kararın ne
olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve
kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüte
yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkan
verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın
varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm
kurulmalıdır. Bu nedenle yerel mahkemece 5271 sayılı CMK'nun 232/6.
maddesi uyarınca denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka
kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni
bir karar verilmeyip, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen
hükme atıf yapılması usul ve kanuna aykırıdır. Bu itibarla, yerel
mahkeme direnme kararının, denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde
bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek
nitelikte yeni bir hüküm kurulmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Kütahya 1.
Asliye Ceza Mahkemesinin 22.10.2013 gün ve 529-721 sayılı direnme
kararının, denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın
varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir
hüküm kurulmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA, 2- Dosyanın,
mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.