Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5003 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11176 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, görevsiz İcra Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde, müvekkilinin dava dışı borçlu.... Şti.'den olan çeke dayalı alacağını tahsil amacıyla iki ayrı icra takibi başlattığını, bu takipler nedeniyle borçluya ait menkuller üzerine haciz konulduğunu, davalının da bonoya dayandırdığı alacağı sebebiyle aynı menkuller üzerinde haczinin bulunduğunu, hacizli menkullerin satışı nedeniyle tanzim edilen sıra cetvelinde davalı alacağının kendi alacaklarının önünde yer aldığını ve bu sebeple satış bedelinden pay alamadıklarını, ancak davalının bonoya dayalı alacağının gerçekte olmayan muvazaalı bir alacak olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın müvekkilinin alacaklısı olduğu takip dosyalarına ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, muvazaa iddiasının gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.İcra Hukuk Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı ile dava dışı borçlu şirket arasında takibe konu bonoların ticari bir ilişki karşılığı verilmediği, davalı yanca dava dışı borçlu şirketten olan bonoya dayalı alacağın gerçek bir alacak olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın kabulü ile sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın yargılama giderleri ve vekalet ücreti dahil olmak üzere davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, arta kalan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.Somut olayda, davalının alacaklı olduğu 2012/7408 Esas sayılı dosyada, 15.12.2011 tanzim tarihli, 50.000,00'er TL bedelli ve 15.01.2013 tarihinden başlayarak vade tarihleri birbirini takip eden 5 adet bonoya dayalı olarak 08.06.2012 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine başlandığı, bedeli paylaşıma konu menkul mallar üzerine 28.07.2012 tarihinde haciz konulduğu; davacının alacaklı olduğu 2012/9835 Esas sayılı dosyada 17.09.2012 tarihli ihtiyati haciz kararına dayalı olarak 18.09.2012 tarihinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine başlandığı, ödeme emrinin 22.09.2012 tarihinde tebliğ edildiği, ihtiyati haczin 03.10.2012 tarihinde kesinleştiği; yine davacının alacaklı olduğu 2012/10852 Esas sayılı dosyada ise, 04.10.2012 tarihinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine başlandığı, ödeme emrinin 17.10.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça 20.11.2012 tarihinde haciz konulduğu anlaşılmıştır.Bu durumda mahkemece, davalının alacağının dayanağı olan bonoların en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinin, davacının alacağının dayanağı olan çeklerin her birinin en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarihler olan ihtiyati haciz, takip ve bankaya ibraz tarihinden daha önce olduğu, bu durumda davalı alacağının daha önce doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de, sonraki tarihte doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, 28.02.2013 olan dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında 03.04.2013 olarak yazılması da doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.