Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4998 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4146 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/12/2010NUMARASI : 2008/178-2010/344Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar, miras bırakan kardeşleri E.K.'ın, kayden maliki olduğu mesken vasıflı 4 nolu bağımsız bölümünü ölünceye kadar bakım akti ile davalı kardeşine temlik ettiğini, başka mal varlığı bulunmayan miras bırakanın gerçek amacının mirastan mal kaçırmak olup, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis istemişlerdir. Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, temlikin ivazlı olması sebebi ile tenkisi istenemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, miras bırakanın kardeşi, davalının da bir başka kardeşi olduğu, miras bırakan tarafından mesken nitelikli 4 nolu bağımsız bölümün 08.03.1996 tarihinde ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile davalıya temlik edildiği, davacının, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasıyla eldeki davayı açtığı, murisin başka mal varlığının da bulunmadığı anlaşılmaktadır.Öncelikle, belirtmek gerekir ki, gerçekten ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi; taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen şekle bağlı bir sözleşme türü olup, Borçlar Kanununun 511. maddesinde tanımlanmıştır. Miras bırakanın, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla aslında bağışlamak istediği tapulu taşınmazını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiği takdirde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında ifadesini bulan muris muvazaasından söz edilebilir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir deyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılmasına bağlıdır.Bilindiği üzere; bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlikin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinimin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Murisin yaşı, fiziki, genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri değerlendirmede dikkat edilmesi gereken hususlardandır.Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; Ölünceye Kadar Bakım Akdinin 08.03.1996 tarihinde yapıldığı, miras bırakanın 26.05.2008 tarihinde öldüğü, bu süre zarfında davalının bakım borcunu yerine getirmediği iddiasıyla bir dava açılmadığı, artık bu durumda murise davalı tarafından bakıldığının bir bakıma kabul edilmesinin zorunlu olduğu gözetildiğinde, temlikteki asıl amacın, mirasçıdan mal kaçırmak değil; gerçek bir ölünceye kadar bakıp gözetme olduğu şeklinde değerlendirilmelidir. Kural olarak, tüm mal varlığının veya buna yakınının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle ilgilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği tek taşınmazın devredilmesinde amacının bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüş, gerçekten tek taşınmazı olan kişilerin ölünceye kadar bakım akti yapmayacakları sonucunu doğurur ki, bunun yasanın teminatı altındaki ticaret ve akit yapma serbestisi ile bağdaşabileceği söylenemez. Öte yandan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; tüm bu olgular ve ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapıldığında bahis konusu temlikin muvazaa ile illetli olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.