Muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan sanık E.. K..'nın beraatine ilişkin, Tekirdağ 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 21.11.2008 gün ve 692-1161 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.09.2012 gün ve 2480-16475 sayı ile;“...Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;Muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun sanığının yediemin olarak aldığı hacizli malları aynen saklayıp koruma ve yetkili merci tarafından istendiğinde kendisine teslim edilen yerde iade etmekle yükümlü olması karşısında, sanığın hacizli eşyaları değiştirdiği adreste aynen muhafaza edip etmediğinin keşfen ya da zabıta marifetiyle araştırılması, muhafaza edildiğinin saptanması durumunda beraatine, aksi durumda hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 25.01.2013 gün ve 817-60 sayı ile;“...Esasında Yargıtay 4. Ceza Dairesince de bozma gerekçesinde muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun sanığın yediemin olarak aldığı hacizli malları aynen saklayıp koruma ve yetkili mercii tarafından istendiğinde kendisine teslim edilen yerde iade etme yükümlülüğüne aykırı davranması halinde oluşacağının kabul edildiği, dosya içinde mevcut icra dosyasında sanığa satış ilanının dolayısıyla hacizli malları satış yerinde hazır etmesi gerektiğine ilişkin bildirimin yapılamadığı, adresinden ayrılması sebebiyle satış ilanının tebliğ edilemediği, icra dairesi tarafından sanığın yeni adresinin araştırılmadığı, dolayısıyla yetkili mercii tarafından sanıktan hacizli mallların usulünce geri istediğinin ve sanık tarafından da bu malların iade edilmediğini kabul etmenin olanaklı olmadığı, dolayısıyla esasında mahkememizin beraat gerekçesiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin bozma gerekçesinde suçun oluşması için saptadığı hususların aynı olduğu, eksik inceleme ile beraat kararı verilmesinin söz konusu olmadığı, icra dairesi tarafından yediemin olan sanıktan usulünce hacizli mallar geri istendiği takdirde sanık tarafından bu malların eksiksiz olarak yedinde bulunduğu savunulduğu takdirde , keşfen ya da mahallinde zabıta marifetiyle bu hacizli malların sanığın yedinde bulunup bulunmadığının araştırılabileceği, dolayısıyla bu aşamada eksik incelemenin söz konusu olmadığı..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 27.05.2013 gün ve 159921 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan sanığın eksik araştırma ve yerinde olmayan gerekçeyle beraatına karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık adına duruşma davetiyesi çıkartıldığı, ancak davetiyenin tebliğ edilemediği, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanığın yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-Tekirdağ 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.01.2013 gün ve 817-60 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.