Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4932 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4098 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/10/2009NUMARASI : 2009/348-2009/492Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 1155 ada 16 parsel sayılı taşınmazın maliki iken oğlu Ö.'in kredi çekebilmek için taşınmazın davalı annesine devri gerektiği konusunda kendisini ikna etmesi üzerine tapuyu davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, davalı eşi ve oğlu Ö. tarafından hileye düşürüldüğünü ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı, taşınmazın devrinin bankadan kredi almak amacıyla yapılmış zorunlu bir işlem olduğunu, taşınmaz için davacı eşine bedel ödemediğini, eşinin taşınmazı tefecilere satmasını önlemek için iade etmediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava,tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.HUMK’nun 13/1.maddesi gereğince taşınmazın aynı ile ilgili davaların, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği, öte yandan, çekişmenin birden fazla taşınmazla ilgili olması halinde aynı yasanın 13/2.maddesi hükmü uyarınca taşınmazlardan, herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı tartışmasızdır. Taşınmazın bulunduğu yerden maksat ise tapuda kayıtlı olduğu yer değil, fiilen içinde bulunduğu mülki sınırdır. Hemen belirtilmelidir ki, anılan yetki kuralı kesin ve kamu düzeniyle ilgili olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen (kendiliğinden) gözetilmesi gerekir. Buna göre, mahkemenin yetkili olup olmadığının saptanması açısından, taşınmazın hangi yerin idari sınırları kapsamında kaldığının tespiti önem taşır. Bunun içinde mülki (idari) sınırnamelerin önceden sağlanması, mahallinde uygulamalı olarak keşif yapılması zorunludur.Ne varki, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma ve uygulama yapılmış değildir.Hal böyle olunca, mahallinde keşif yapılarak taşınmazın hangi yer mülki sınırları içerisinde kaldığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, yetki hususunun açıklığa kavuşturulması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,bozma nedenine göre işin esası hakkında inceleme yapılmasına şimdilik gerek bulunmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.