Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4881 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14202 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar; ortak mirasbırakanları ...’ün, 2130, 132 ada 11, 102 ada 30, 176 ada 9, ve 131 ada 6, 249 ada 36 ve 196 ada 21 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı gelinine devrettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan Kamile'nin tüm mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı; çekişmeli taşınmazların ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik edildiğini, akdi yükümlülüklerin yerine getirildiğini, ivazlı akit yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın kabulüne dair verilen karar Dairece "... elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, miras bırakan Kamile'nin, davalının eşi olan dava dışı ... isimli mirasçısı bulunduğu kayden sabit olup, ..., davacı sıfatıyla davada yer almamıştır. ...'nın, davalının eşi olması sebebiyle davacılar ile başka bir söyleyişle tereke ile hak çatışmasının bulunduğu açıktır. Hal böyle olunca, miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabul tarzı itibariyle de, çekişme konusu taşınmazlardan, 196 ada 21 parsel ve 249 ada 36 parsel sayılı 2 parça taşınmazın kayıt ve belgeye dayanılmaksızın kadastroca davalı adına tespit edildiği gözetildiğinde, anılan taşınmazların öncesinin tapusuz olduğu sabit olup, tapusuz taşınmazların miras bırakan tarafından devri halinde koşulların gerçekleşmesi halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı, muris muvazaası iddiasıyla açılan davalarda uygulanması gereken 1.4.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, davada tenkiste istenilmediği gözetilerek, çekişmeli 196 ada 21 parsel ve 249 ada 36 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle bu taşınmazlarında kabul kapsamına alınmış olmasının isabetsiz olduğu.." hususlarına değinilerek bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda 196 ada 21 ve 249 ada 36 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine, çekişmeli 2130, 132 ada 11, 102 ada 30, 176 ada 9 ve 131 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'ün 2130, 132 ada 11, 102 ada 30, 176 ada 9, ve 131 ada 6 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma aktiyle davalı gelini Neriman'a temlik ettiği sabittir.Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; mirasbırakan ...’ün 20.10.2003 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak davacılar ile davalının eşi ...'yı bıraktığı, murisin 5 parça taşınmazını gelini olan davalıya ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiği, yapılan araştırma sonucu temlike konu taşınmazlar dışında muris adına birden çok taşınmaz olduğu gibi murisin eşinden intikal eden başka taşınmazların da bulunduğu, bakım alacaklısı ile bakım borçlusunun edimleri arasında aşırı orantısızlık oluşmadığı, öte yandan tanık anlatımlarından; felç olan murisin ölünceye kadar her türlü ihtiyaçlarıyla davalı ... ile eşi ...'nın ilgilendiği anlaşılmaktadır.Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; murisin ölünceye kadar bakma koşuluyla davalı gelinine yaptığı temliki işlemlerin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, kabul kapsamında alınan 2130, 132 ada 11, 102 ada 30, 176 ada 9 ve 131 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.