Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4868 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16542 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, bedelin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, asıl dava bakımından tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar birleşen davanın davacısı ... vekili ile davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl ve birleşen dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedel isteklerine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası ...'ın 201 ada 3 parsel (geldisi 110 nolu parsel) sayılı taşınmazdaki payını 21.04.1967 tarihinde eşi olan mirasbırakan annesi ...'a bağışladığını, muris annesinin de anılan payı 18.06.1996 tarihinde davalı çocukları ... ile ...'a, aynı akitle 203 ada 1 parsel (geldisi 126 parsel olan) sayılı taşınmazdaki payını da davalı çocukları ...'ye satış göstermek suretiyle devrettiğini, yine muris ...'nün 1402 ada 1 parsel (geldisi 385 ada 10 nolu, yargılama sırasında imar uygulaması ile 2717 ada 1 nolu parsel olan) sayılı taşınmazı da 31.05.2000 tarihinde davalı oğlu ...'e satış suretiyle aktardığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile, mümkün olmadığı takdirde payına isabet eden bedelin tahsiline karar verilmesini istemiş, birleşen davada davacı ...; ...'ın birlikte yaşadığı kadından olma çocuğu olduğunu, mirasbırakan babası ...'in 201 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını eşi ...'ye bağışladığını, ...'nün de davalı çocuklarına satış suretiyle aktardığını, temliklerin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirastan mahrum edildiğini ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile, mümkün olmadığı takdirde payına isabet eden bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, iddiaların doğru olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, taşınmazların bedeli ödenerek satın alındığını, hatta bedelinin tamamını ödeyemedikleri için muris ...'ye 26.06.1996 tanzim tarihli 40.000.000.-TL bedelli senet verildiğini, kaldı ki ...'nün 385 ada 10 nolu parseli noterde düzenlenen ölünceye kadar bakma akti ile davalı ...'e bıraktığını, buna rağmen sonradan bu taşınmazı davalı ...'e sattığını, ...'nün satış bedelinin bir kısmını bankaya yatırıp, bir kısını tedavisi için harcadığını, bir kısmını da yeğeninin oğlu olan ...'e borç olarak verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, birleşen davanın davacısı ...'nin, ...'nün mirasçısı olmadığı, mirasbırakan babası ...'in eşine yapmış olduğu temlikin bağış olduğu, tenkis yönünden 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, asıl dava bakımından ise; davaya konu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'ın, 1 201 ada 3 parsel sayılı (geldisi 110 parsel olan) taşınmazdaki 48/256 payı ile 203 ada 1 parsel (geldisi 126 parsel olan) sayılı taşınmazdaki 48/256 payını 21.04.1967 tarihinde eşi olan ... Yılmaz'a kayıtsız şartsız bağışladığı, ...'nün de 18.06.1996 tarihinde 201 ada 3 parseldeki payını davalı çocukları ... ile ...'a eşit paylarla, 203 ada 1 parseldeki payını ise davalı çocukları ... ile ...hani ...'a satış suretiyle devrettiği, ... ile ...hani'nin de 22.03.2003 tarihinde paylarını dava dışı kişilere devrettikleri, öte yandan mirasbırakan ...'nün de 385 ada 10 parsel (yeni 1402 ada 1 parsel) sayılı taşınmazını 31.05.2000 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu ...'a devrettiği, ... ile davalı ... arasında .... Noterliğinde düzenlenen 07.06.1994 tarihli ''Ölünceye Kadar Sözleşme'' ile ...'nün anılan parsel üzerinde bulunan evini, davalı ...'e bıraktığı, 1916 doğumlu olan mirasbırakan ...'ın 10.03.2005 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak ...'dan olma birleşen davada davacı olan kızı ... ile, ...'den olma çocukları olan davalılar ile asıl dava davacısı ...'ın kaldıkları, yine asıl dava davacısının mirasbırakanı olan 1928 doğumlu ... ...'ın 28.11.2005 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak asıl dava da taraf olarak yeralan çocuklarının kaldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; mirasbırakan ..., çekişmeye konu taşınmazlarını eşi ...'ye bağış suretiyle temlik etmiş olup, resmi akitle belirtilen irade ile miras bırakanın iradesi arasında uyumsuzluk yoktur. O halde, değinilen hukuki sebebe dayalı temliklerde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı'nın uygulanma yeri bulunmamaktadır. Ancak koşulların mevcudiyeti halinde Türk Medeni Kanununun 560. ve devamı maddeleri uyarınca tenkise tabi tutulabileceği tartışmasızdır. Ne var ki, birleşen davada, davacı ...'nin tenkis talebi bulunmamaktadır. O halde birleşen davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğrudur. Bu nedenlerle birleşen dava davacısı ... vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Asıl dava bakımından davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle; davacı ... ile davalıların mirasbırakanı olan ....'ın 201 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı oğulları ...'e temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle anılan parsel bakımından tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, aynı mirasbırakanın 203 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı çocukları ... ile ...hani'ye temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulünde de kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ancak, evrak arasına alınan tedavüllü tapu kayıtları ve resmi akitlerden; davalılar ... ve ...hani'nin dava konusu yapılan paylarını dava açılmadan önce 22.04.2003 tarihinde dava dışı kişilere devrettikleri ve kayıtla ilgilerinin kalmadığı anlaşıldığına göre, bu davalılar bakımından tapu iptal ve tescil isteğinin reddedilerek, davacının terditli bedel isteğinin değerlendirilerek, bedel bakımından varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile anılan davalılar adına kayıtlı olmayan taşınmazın iptal ve tesciline karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı ... ile ilgili temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tanık anlatımlarına göre mirasbırakan ...'nün davalı oğlu ... ile birlikte yaşadığı, mirasbırakanlar ... ve ...'ye yıllarca ...'in baktığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, mirasbırakan ...'nün .... Noterliğinde düzenlenen 07.06.1994 tarihli ''Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde'' açıkça; ''10 parsel nosunda kayıtlı bulunan 1648 m2 miktarındaki taşınmaz üzerinde bulunan takriben 300 m2 lik evi müştemilatlarıyla birlikte şimdiye kadar yanında oturduğum ve bana bakan oğlum ...'a ölünceye kadar bakmak kaydı ile temlik ediyorum'' diye beyanda bulunarak oğlu ...'in yanında oturduğunu ve kendisine baktığını ifade ettiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın değerinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin, başka bir ifadeyle, malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda değinildiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuksal dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifadeyle, murisin iradesi önem taşır.O hâlde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakan ...'nün, davalı ...'a yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak olmadığı bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davalı ... bakımdan davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.