Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4863 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4010 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ÇİFTLİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/12/2009NUMARASI : 2009/47-2009/229Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olup üzerlerinde konutu bulunan 211 ada 5 ve 39 parsel sayılı taşınmazlarına, komşu parsel maliki olan davalının proje ve ruhsata aykırı bina yaptığını, binadaki balkon, kapı ve pencerelerin kendisini etkilediğini, binanın altında yapılan ahırın gürültüye neden olduğunu ve etrafa rahatsız edici kokular yaydığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı taşınmazına yönelik müdahale tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 211 ada 5 ve 39 parsel sayılı taşınmazların maliki olan davacının, komşu parsel maliki olan davalının kendi taşınmazı üzerine imara aykırı olarak yapılandığını ve davalıya ait binanın alt katına ahır yapıldığını ve bu ahırın gürültüye neden olduğunu ve etrafa rahatsız edici kokular yaydığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı, mahkemece yapılan keşif sonucunda dava konusu yapının davalı parsel üzerinde kaldığı saptandıktan sonra davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalının, kendi taşınmazına yapılanmak suretiyle taşınmazı kullanması Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkının bir gereğidir. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; davacı, davalı taşınmazının alt kısmında bulunan yerin hayvan barınağı ve ahır olarak kullanıldığını oradan çıkan kokuların kendisini rahatsız ettiğini, üstelik binanın da imara aykırı yapıldığını ileri sürmüş ve mahkemece inşaat mühendisi ve kadastro teknisyeni marifetiyle keşif icra edilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Gerçekten de, davalının kendi taşınmazına imara aykırı olarak yapılanmasının yaptırımı 3194 sayılı İmar Yasasının 32. ve 42.maddelerinde belirtilmiş olup, bu düzenleme tarzı, idareyi ve idari yaptırımı ilgilendirdiğinden bu konuda adli mahkemelerce karar verilmesine olanak yoktur. Ne var ki, mahkemece çevre ve gürültü yönetmeliği de gözetilmek suretiyle içlerinde çevre mühendisi ve ziraat mühendisinin de yer aldığı 3 kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle keşif yapılması, davacı zararının ne olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, buna ilişkin varsa alternatif çözüm yollarının raporda açıklattırılması ve mahkemece, elde edilecek raporda belirtilen önlemlerden hak ve nesafet kuralları gözetilmek suretiyle zararın giderilmesi konusunda en uygun önleme hükmedilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.