Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4848 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 15654 - Esas Yıl 2005





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de miktar itibariyle reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.Davacılar, 19.06.2004 günü elbise almak için A... iş merkezinde bulunan B... ....'e gittiklerini, davacılardan ....'in elbise denemeleri sırasında cüzdanını annesi olan diğer davacıya verdiğini, .....'unda oğlunun denediği elbiseyi görmek için cüzdanı içine koyduğu çantayı yanında bulunan tezgâhın üzerine koyduğunu, bir iki dakika denenen elbiseye bakıldığı sırada çantanın çalındığının fark edildiğini, çantada kredi kartlan bulunması nedeniyle ilgili bankalara hemen telefon açılmış ise de bu arada kartlardan 2.600.000.000 lira çekildiğini, işyeri otoparkında bulunan otoya ait anahtarın da çantada olduğu için güvenlik görevlisinden yardım istendiğini, onun da saat 20.00 den sonra sorumluluklarının bulunmadığını bildirdiğini, hemen en yakın karakola müracaat edilerek çalınan eşyaların beyan edildiğini, olayın meydana geldiği mağazada güvenlik kamerasının bulunmadığı gibi, iş merkezinin güvenlik kameralarının da fiziki engel nedeniyle mağaza çıkışını görüntüleyemediğini, çalınan çantada nakit olarak 350.000.000 lira, döviz olarak 300 ABD doları ve 400 EURO ve ayrıca tamir için taşınan pırlanta bilezik olduğunu, davalılar B... Mağazacılık Tekstil Sanayi Ticaret A.Ş ile K... Giyim San. ve Tİc. Ltd. Şti. B... Club'un sahibi ve işletmecisi olarak diğer davalı ile birlikte sorumlu olduklarını, ayrıca olay nedeniyle manevi üzüntü duyulduğunu ileri sürerek, Aynur için 5.950.000.000 lira Ahmet için 1.180.800.000 lira maddi ve her bir davacı için 2.500.000.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden yürütülecek kanuni faizi ile tahsilini istemiştir.Davalı, S... İnşaat ve İşletme A.Ş. cevabında. A... İş Merkezinin 35 kişiye ait olup, bağımsız bölümlerin kiraya verildiğini, mağazadaki fiili hâkimiyetin kiracıya ait olduğunu, bu nedenle tasarruf hakkı bulunmayan kiralayanın bu tür olaylarda sorumlu tutulamayacağını, kusurun davacılarda olduğunu, zararın da ayrıca kanıtlanması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Davalı, B... Boğaziçi A... Mağazacılık Tekstil San. ve Tic. A.Ş. cevabında, iddia edilen olayın geçtiği mağazanın firmasının ürünlerini sattığını, fiili idaresinin diğer davalı K... firması tarafından yapıldığını, olayda kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, zararı da kabul etmediklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.Diğer davalı K... Giy. San. Ltd. Şti. de cevabında, hırsızlık veya yankesicilik olayına mağaza çalışanlarının karıştığı yolunda bir İddia bulunmadığını, olayda kusur ve ihmalin davacılarda olduğunu, iddia edilen zarar kalemlerini de kabul etmediklerini belirterek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın ayıplı hizmet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, tüketici yararına göre imal eden ve satanın tüketiciye karşı sorumlu olduğu, bu itibarla hırsızlık olayının olduğu mağazanın B... Ürünü sattığı ve bu Unvan ile iş yaptığından husumet itirazının yersiz olduğu, keza, davalı S... Inş. İşletme A.Ş.nin A... İş Merkezini kiraya veren ve güvenlik şirketiyle sözleşme yapan durumunda yani istihdam eden olduğu, böyle bir işyerine gelen müşterinin yapılan reklâmlara ve verilen hizmete güvenerek geldiği, işyerindeki müşterinin davalıların hâkimiyet alanında olup, mağaza içinde tüketiciyi her türlü kötülükten korumak zorunda oldukları, davacıların para ve eşyasının çalınmasında yeterli önlemlerin alınmadığı için davalıların kusurlu ve sorumlu olduğu, çalındığı iddia olunan para ve eşyanın davacıların yanında olması mümkün olan miktar ve nitelikte olup, maddi zarardan davalıların sorumlu olduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.1- Anne oğul olan davacıların olay günü alış veriş için davalılardan K... Giyim San. Tic. A.Ş.nin (bundan sonra kısaca K... olarak anılacaktır) işleteni olduğu işyerine gittikleri, ....'in elbise denemeleri sırasında cüzdanını annesi olan diğer davacıya emanet ettiği, .....'un da ....'e ait cüzdanı kendi çantasına koyduktan sonra çantasını yandaki tezgâhın üstüne koyarak oğlunun giydiği kıyafet ile ilgilenirken çantanın çalındığı, kısa sayılabilecek sürede çantada bulunan kredi kartları ile nakit para çekimi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Böyle bir olayda öncelikle, işyerinde B... markalı ürünlerin satılması nedeniyle bu markalı ürünleri bayilik sözleşmesi uyannca bu işyerine veren B... Mağ. Tek. San. Tic. A.Ş (bundan sonra B... olarak anılacaktır) ile K... ile kira sözleşmesi imzalayan ve işyerinin bulunduğu aiış-veriş merkezinin genel olarak işleten diğer davalı S... Inş. İşi. Tic. A.Ş.nın (bundan sonra kısaca A... olarak anılacaktır) kusur ve sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki, tüm davalılara yüklenmek istenen kusur ve sorumluluk, Culpa'ın Contrahiende, sözleşme görüşmeleri sırasında işlenen kusura dayanmaktadır. Burada henüz sözleşme kurulmadığı için dar anlamda bir haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilir. (H.... H..... Sözleşme Dışı Sorumluluk CM İst. 1993 sh. 4.b), ihlal edildiği ileri sürülen yükümlülük asli borç ilişkisi ile ilgisiz olup, sadece işyeri sahibinin müşterinin zarara uğramaması için özen yükümüne uymamasından doğan bir borç ilişkisi doğmaktadır. Buradaki sorumluluğunun temelini MK.nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kurallarının oluşturduğu söylenebi!ir(Dr. ..... ..... sorumluluk Hukuku C. 1 sh. 3). Böyle olunca, doğan zararın, üçüncü kişilerin omuzlarına yıkılarak denkleştirilmesi yoluna gidilirken dikkatli olunmalıdır. Roma hukuku ile müşterek hukukun esaslarını benimseyen Borçlar Kanunumuz kusur prensibine (culpa prensibine) dayanmakta olup, buna göre zararın başkasına yükletilmesinin koşulu kusurdur. Hukukta gerçekleşen zararla sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine genel anlamda illiyet bağı denilir. Davacıların doğan zararı ile davalıların eylemleri arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı takdirde sorumlu tutulmaları mümkün değildir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönecek olursak, davalı K...'nın davaiı B... tarafından üretilen giyim ürünlerini sattığı tartışmasızdır. Bu haliyle B...'nin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 3. maddesinde belirtilen "imalatçı-üretici" tanımına uyduğu ve anılan yasanın 3.3 maddesi hükmü uyarınca da satılan malların ayıplarından sorumlu olduğu açıktır. Ne var ki B... ile K... arasındaki ilişki acente veya şube ilişkisi olmayıp, bayilik ilişkisi içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. O halde B...'yi 4077 sayılı Yasa hükümleri gereğince de sorumlu tutmak mümkün değildir. İstihdam eden durumda da olmayan K...'nin sözleşme dışı sorumluluk ilkelerine göre zayıf haksız fiil sorumluluğunun bu davalıya sirayet ettirmek sorumluluk hukuku ilkeleriyle bağdaşmaz. Dolayısıyla zarar ile B...'nin davranışı arasında uygun illiyet bağı olmadığından husumet yöneltilmesi mümkün değildir.A......yönünden bakıldığında ise, A...'nın K...'ye taşınmazı kiralayan olduğu, A... isimli iş merkezinin ortak alanlar ile ilgili güvenlik dahil hizmet verdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, işyeri kiraya verilmekle o bağımsız bölüme ait işletme hakkı kiracı durumunda olan K...'ye geçmiştir. A...'nın artık bağımsız bölümlere müdahale etme gibi bir hakkı ve yetkisinin bulunmadığı gibi, olay genel alanlarda vuku bulmadığına, olayda sorumluluğunu gerektirir başkaca kişisel kusuru iddia ve ispat edilemediğine göre bu davalının da kusur ve sorumluluğundan söz edilemez. Olayın öğrenilmesi üzerine çok sayıda kişinin içeride bulunduğu iş merkezinin tüm kapılarının kapatılarak herkesin şüpheli durumuna getirilmesi ve daha ötesi hürriyetlerinin sınırlandırılması da mümkün değildir. Öyle olunca, bu davalının da kusur ve sorumluluğu bulunmamaktadır.Açıklanan bu nedenlerle davalı B... ve A... hakkındaki davanın reddi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.2-Diğer davalı K...'nin temyiz itirazlarına gelince; dosya kapsamına, takdir edilen delillere ve özellikle sıradan bir mağaza olmayan K...'nin alış-veriş için işyerine gelen müşterinin mal güvenliğini, özellikle kendi muhafazasına terkedilmiş bir eşyasını asgari özen yükümlülüğünde korumak ve kollamak zorunda bulunmasına göre, bu davalının diğer temyiz itirazları yerinde değil ise de, bir kişinin zarara kendisinin kusuru İle sebebiyet vermesi halinde zarara o kişinin kendisinin katlanması gerektiği genel hukuk ilkelerindendir. Kaldı ki, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz. Ne var ki zarar görenin ağır kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta değil ise, hemen illiyet bağının kesileceği sonucuna varılamayacağı doktrinde (Dr. M..... K...... -Sorumluluk Hukuku C.1 sh 326) kabul edilmekte ve bu durumda tazminattan indirim yapılması gerektiği benimsenmektedir. Davacı ....'in saklaması amacıyla kendisine teslim ettiği cüzdanı ve kendi çantasını yandaki tezgâha kontrolsüz bırakan ve cüzdanda bulundurulan kredi kartlarının da şifresini kolayca elde etmesine imkân veren davacıların, olayda ağır kusurlu olduğunun kabulü zorunludur. Böyle olunca mahkemece, davacıların ağır kusurlu olduğu gözetilerek hükmedilen tazminattan indirim yapılması gerekirken bu hususu gözardı ederek yazılı şekilde hüküm tesisi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.3-Davacıların temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacılar zararlarını kanuni faizi ile talep ettikleri halde mahkemece faiz isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de isabetsiz olup, bozma nedenidir.Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı B... Mağazacılık Tekstil San. Tic. A.Ş. ve S... İnşaat ve İşletme A.Ş. yararına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı K... Giy. San. ve Tic. Ltd. Şti. yaranna, 3. nolu bentte yazılı nedenlerle davacılar yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 31.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.