MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-K A R A R-Davacı vekili, borçluya ait taşınmazın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde müvekkili ile garameye sokulan davalı ...’nin borçludan değil, borçlunun yöneticisi bulunduğu şirketten alacaklı olduğunu ileri sürerek, davalıya ayrılan payın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, bedeli paylaşıma konu taşınmazın borçlu ... tarafından teminat gösterildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Müdahil vekili, müvekkilesinin borçludan boşandığını ve maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk ve iştirak nafakasına dair ilamı takibe koyduklarını; özellikle nafaka alacaklarının imtiyazlı olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinde bu alacaklara öncelik verilmesi gerektiğini, bu talebin kabul edilmemesi halinde garameten paylaştırma yapılmasını istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; icra müdürlüğünce satış tarihindeki takyidat durumunu gösteren tapu kaydı celbedilmeden yapılan sıra cetvelinin hatalı olduğu ve vergi dairesinin davacı ile müdahilin alacaklarına iştirak edemeyeceği gerekçesiyle vergi dairesine ayrılan payın cetvelden çıkartılmasına, birinci sıraya müdahilin alacaklı olduğu ... İcra Müdürlüğü’nün 2010/573 sayılı dosyasının, ikinci sıraya ise garameten paylaşılmak üzere müdahil ile davacı alacağının kaydına karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 65/1. maddesine göre asli müdahale bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişinin bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açmasıdır.Somut olayda kendisine sıra cetveli tebliğ edilmeyen ..., davalıları hasım göstererek müstakil ve sıra cetvelindeki tüm alacağı konu alan bir dava açmak yerine, davaya aslen müdahale etmeyi tercih etmiştir. Bu durumda, anılan yasal düzenleme çerçevesinde sıra cetveline konu alacak üzerinde değil, sadece davaya konu edilen alacak tutarı üzerinde hak ileri sürebilir. Davacı ...’ye sıra cetvelinde ayrılan pay dava konusu olmadığından, bu tutar hakkında hüküm kurulması asli müdahaleye ilişkin düzenlemeye aykırıdır.Öte yandan, Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun'un 10 ve 56. maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, kamu borcu için gösterilen mallar üzerine haciz konulması suretiyle bunların teminatlandırılmasının mümkün olduğu ve bunlar hakkında cebrî icraya devam edilebilmesi için teminat gösterenden ödeme talep edilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki somut olayda, davalı ...’nin kamu icra takibine devamla taşınmazın satışını yapması söz konusu olmadığından, başkası tarafından satışı yaptırılan taşınmaz için ödeme ihtarı göndermesi beklenemez ve böyle bir ihtimalde, bu gerekliliğin yerine getilmediğinden söz edilerek alacaklı teminattan mahrum bırakılamaz. Bu durumun, ipotek veren üçüncü kişiye, Türk Medeni Kanunu'nun 887. maddesi uyarınca ihbarda bulunmayan ipotek alacaklısının; bir başka icra dosyasından satış yapılması halinde rehin hakkından yoksun bırakılamayacağına ilişkin ilkeye paralel değerlendirilmesi gerekir.Diğer taraftan Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun'un İcra ve İflâs Kanunu'ndan sonra yürürlüğe girdiği ve kanun koyucunun, kamu alacaklarının hacze iştiraki ile buna ilişkin paylaştırmanın İcra ve İflâs Kanunu'nun 206. maddesine değil, adı geçen Yasa’nın 21. maddesinin birinci fıkrasına göre garameten yapılması konusundaki iradesinin de nazara alınmamış olması doğru görülmemiştir.Bu durumda mahkemece yukarıdaki ilkeler de dikkate alınarak, tarafların iddia ve savunmaları ile asli müdahale bakımından davaya konu edilen alacak tutarı çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.