MAHKEMESİ : DÜZCE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/10/2009NUMARASI : 2008/660-2009/271Taraflar arasında görülen davada;Davacı-K.Davalı, 450 parsel sayılı taşınmazın babasından intikal ettiğini, komşu 455 parsele davalı tarafından yapılan ahır ve samanlık binasının daha önce açmış olduğu davada verilen karara aykırı olarak yapıldığını, hayvan dışkılarının parseline geldiğini, kokuya ve sinege yol açtığını, yağan karın evinin çatısına düştüğünü, ayrıca deprem, yangın gibi felaketlerde kendi yapısının risk altında olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve yapının yıkımına karar verilmesini istemiştir. Davalı-K Davacı, davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davasında ise, davacıya ait yapıların taşınmazına tecavüzü bulunduğunu, yapılarına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflarca yapılan yapıların imar mevzuatına uygun olmadığı, binaların tamamen yıkılmak suretiyle tecavüzün giderilebileceği gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı-karşı davalı tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteğinin değerden reddiyle, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve karşı dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, her iki yana ait binaların yıkımına karar verilmiş, hüküm yalnız davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki; imara aykırılık idari yaptırımı ve idari yargıyı ilgilendirir. Eldeki dava ise, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TMK’nun 737 ve devamı maddelerine dayalıdır. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Hal böyle olunca, davalı-karşı davacının hükmü temyiz etmediği gözetildiğinde, davalı-karşı davacıya ait binanın yıkılmasına ilişkin hükmün kesinleştiği kabul edilmelidir. Ancak, mahkemece gerek daha önce taraflar arasında görülüp kesinleştiği anlaşılan Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/461 E. 2001/459 K. sayılı kararda sözü edilen önlemler ile, eldeki davada uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.05.2006 ve 14.06.2006 tarihli raporlar ve ek raporlarda önerilen önlem ya da önlemlere karar verilmesi gerekirken, davacı-karşı davalıya ait binaların da yıkımı yönünde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı-karşı davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.