DAVA : Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerinde,
temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi
tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sönra işin
gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : 2011 yılı
2,3,4,5,6. aylara ilişkin Kurumun prim ve fer'ileri alacaklarının
tahsili için gönderilen ödeme emirlerinin iptali istenen davaya konu
dönemde davacının, asıl Kurum borçlusu olan ... Sanayi ve Limited
Şirketinde temsile yetkili müdür sıfatının bulunduğu hususunda
uyuşmazlığın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı temsilcisi olduğu
şirket hakkında verilen iflasın ertelenmesi nedeniyle kendisi hakkında
da takip yapılamayacağı iddiası ile eldeki davayla ödeme emirlerinin
iptalini istemektedir. 506 sayılı Kanun'un 80. maddesindeki;
"Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada
belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve
kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul
muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki
yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte
müştereken ve müteselsilen sorumludur." düzenlemesi ve 5510 sayılı
Kanunun 88. maddesindeki; "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları
haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise
kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel
kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kumlu üyeleri de dahil
olmak üzere üs düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni
temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve
müteselsilen sorumludur." düzenlemesi; müteselsil sorumluluk hükmü
içermektedir. Söz konusu hükümlere göre; sigorta primlerini (fer'ileri
ile) yasal süresi içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen tüzel kişiliği
haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri; işbu prim
borcundan dolayı Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve
müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Ancak bu sorumluluğun; "haklı
sebep olmaksızın" ödememe hali ile sınırlı olduğu açıkça belirtilmiş
olup; özel nitelikteki tüzel kişilerin üst düzey yönetici ve yetkilileri
yönünden primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise prim
borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla
şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici
ve yetkilileri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında
bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı
Kuruma karşı işverenle birlikte müteselsilen sorumlu tutulamazlar.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda yukarıda belirtilen Kanunlarda
bir açıklık bulunmamaktadır. Bu boşluğun uygun düştükçe diğer
Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmak ve bilhassa Sosyal Güvenlik
ilkeleri ve davalı Kurumun haklan göz önünde tutulmak suretiyle
doldurulması gerekmektedir, Burada, Anonim Şirket temsilcilerinin
sorumlu olduğu borcu yerine getirmemesini çekilmez derecede güçleştiren
veya imkânsız kılan objektif bir sebebin bulunması gerekir.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamım veya bir kısmını
karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip
bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar
hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç
ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için
herhangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun
tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil
borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı
seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Müteselsil borçlulukta borçlular, alacaklıya karşı, mutlak defi olarak
adlandırılan, borcun sebebinden veya konusundan doğan defiler ileri
sürebilecekleri gibi (örnek olarak müteselsil borçluluğu doğuran
sözleşmenin imkânsızlık, hukuka ve ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz
olduğu; alacaklının fiil ehliyetine sahip bulunmadığı, borcun bütün
borçlular bakımından zaman aşımına uğramış olduğu def'iler), her bir
borçlu, alacaklı ile arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanan def'ileri de
(örneğin alacaklının takibine uğrayan borçlunu ehliyetsizliği;
iradesinin fesada uğramış bulunması; borcunun henüz muaccel olması
gibi.) ileri sürebilir. Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu'nun 179.
maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine karar verilen ya da iflasın
ertelenmesi talebi kapsamında malvarlığının korunması için gerekli
tedbirler alınan ve kayyum atanan bir şirketten, anılan Kanun'un 179/b
maddesindeki "Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna
göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...,"
düzenlemesi uyarınca tahsil edilemeyen iflasın ertelendiği döneme
ilişkin prim borcunun, üst düzey yöneticiden de müteselsil sorumluluk
ilkesi uyarınca tahsil imkânı bulunmamaktadır. Zira söz konusu hüküm
ile; iflasın ertelenmesi kurumunun borçlu ve alacaklı kadar kamuyu da
koruma amacını gerçekleştirmek amacıyla üst düzey yöneticinin şirketi
ilzama ilişkin yetkilerinin tümü ya da bir kısmı kısıtlanmaktadır. Bu
durum, iflasın ertelendiği döneme ilişkin prim borcunun ödenmemesinde
doğrudan sorumluluğu bulunmayan üst düzey yönetici yönünden "haklı
neden" oluşturmaktadır. Ancak, erteleme sürecinden öncesine ilişkin prim
borçlan yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle
tahakkuk ve tediye, dolayısıyla da müteselsil sorumluluk
gerçekleştiğinden, sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi
kararı üst düzey yöneticinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bir başka
deyişle; iflasın ertelenmesi süreci öncesine ait prim borçları için
şirketin iflasının ertelenmesi, üst düzey yönetici yönünden haklı neden
oluşturmayacaktır. Ayrıca, iflasın ertelenmesine ilişkin devam eden
yargılama sırasında, borçlu şirket hakkında yapılan icra takiplerinin,
ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının tedbiren durdurulmasına ilişkin
mahkeme kararlarının da sonuç itibariyle yukarıda açıklanan iflasın
ertelenmesi işlemleri ve haklı sebep kapsamında değerlendirilmesi
gerekeceği nazara alınmalıdır. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki
olgular çerçevesinde prim borçlusu şirket hakkında ilk defa 15.03.2013
tarihinde iflasın ertelenmesine dair ihtiyati tedbir kararı dikkate
alınarak, davacının temsil yetkisine ilişkin belgelerin de temin
edildikten sonra, hukuki durumu ve davaya konu prim borçlarından
sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı
değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.