Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4701 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 29924 - Esas Yıl 2014
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Alacaklı tarafından yerleşim yerindeki icra dairesi olan Muş 1. İcra Dairesi'nde bono görünümlü senet ve düzenleme şeklindeki noter senedine dayalı olarak borçlu hakkında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra dairesine yaptığı başvuruda, borca itirazı ile birlikte yetkili icra dairesinin yerleşim yerinin bulunduğu Bursa İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek Muş İcra Dairelerinin yetkisine itirazı üzerine takip durdurulmuş, alacaklı tarafından itirazın kaldırılması istenmiştir. Mahkemenin borca ve yetkiye yapılan itirazların kaldırılmasına ve takibin devamına karar verdiği görülmektedir.İİK'nun 50. maddesi göndermesiyle; bonoya dayalı olarak borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK 6. md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde ve fakat 6102 Sayılı TTK'nun 777/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.Sözleşmenin ifa yeri, TBK'nun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; öncelikle borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Şayet aksine bir anlaşma yoksa para borçlarında borç, alacaklısının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Ancak aranacak ya da aldırılacak borçlarda bu madde uygulanmaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da bu kural benimsenmiştir. Ancak; bu gibi hallerde TBK'nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için de akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir.Somut olayda, takip dayanağı bonoda tanzim yerinin ve muteriz borçlunun adresinin Varto olduğu, ödeme emrinin ise Bursa'da borçluya tebliğ edildiği görülmektedir. Takibe konu bonoda Muş Mahkemelerinin (İcra Dairelerinin) yetkili olduğunun belirtilmesi yetki sözleşmesi niteliğinde ise de, HMK'nun 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi ancak tacirler ve kamu tüzel kişileri arasında yapılabileceğinden ve gerçek kişi olan tarafların tacir olduklarına ilişkin bir belge dosyada bulunmadığından söz konusu yetki sözleşmesi geçerli değildir.Düzenleme şeklindeki noter senedinde ise; Varto İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin yetkili olduğu, borçlunun adresinin ise Bursa olarak gösterildiği anlaşılmıştır. Borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde, borca itiraz edilerek hukuki ilişkinin kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, takip dayanağı sözleşmeye ve dolayısıyla sözleşmesel ilişkiye dayalı olarak yetkinin belirlenmesi mümkün değildir. TBK'nun 89. maddesi uyarınca alacaklının bu hukuki ilişkiye dayanarak kendi yerleşim yerinde takip yapmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Bu durumda, yetkisiz Muş İcra Müdürlüğü'nde takip başlattığı ve geçerli bir yetki itirazının bulunduğu anlaşılmakla alacaklının yetki itirazının kaldırılması talebi reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide hüküm tesisi isabetsizdir.O halde mahkemece; alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.