Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 47 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 384 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : .... Sulh CezaMuhafaza görevini kötüye kullanma suçundan sanık ...'nın beraatine ilişkin, .... Sulh Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve .. sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay .... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;“Sanığın kendisine teslim edilen malların .... İcra Müdürlüğünün 2009/2453 talimat sayılı dosyası ile muhafaza altına alındığını, daha sonra eşinden boşanarak kalan mallar ile adresten ayrıldığını iddia etmesi karşısında, savunmanın doğruluğu araştırılıp mallar üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunup bulunmadığı, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu kaybolmasına veya bozulmasına neden olup olmadığı saptanmadan eksik soruşturma sonucu yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise ...gün ve ... sayı ile;"...Mahkememiz tarafından verilen hükümde; sanığa yediemin olarak teslim edilen eşyaların bir başka borç nedeniyle haczedilmesi nedeniyle sanığın bu eşyaları adreste bulunduramadığı belirtilip atılı suçtan beraatine karar verilmiştir. Esasen bozma hükmünü kuran Yargıtay 9. Ceza Dairesi de bu savunmaya işaret etmiş ve sanığın bu savunmasının araştırılması gerektiğine değinmiştir.Bozma hükmüne konu olan ilk hükümden önce yapılan yargılamada; icra dosyalarının onaylı örnekleri getirilip haciz tutanakları incelenmiş, haczedilip sanığa yediemin olarak bırakılan eşyaların, borçlunun bir başka borcu nedeniyle haczedilip muhafaza altına alındığı ortaya konulmuştur. Bu nedenle, sanığın savunması yerinde görülmüş, sanığın elinde bulunmayan eşyaları hazır etmesinin hukuken mümkün olmadığı ortaya konulmuştur.Açıklanan bu duruma göre, sanığın savunmasının doğruluğu araştırıldığında, savunmasının doğru olduğu belirlenerek beraatine karar verildiği ve başkaca bir araştırmaya gerek görülmediği" gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.04.2015 gün ve 341699 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün eksik araştırmaya dayalı olarak verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanığa duruşma gününün tebliğ edildiği ancak sanığın duruşmaya katılmadığı, bu şekilde aleyhine olan bozma kararına karşı sanıktan diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.Öte yandan, bozmadan önceki ilk yargılama sırasında, kendisine iddianame tebliğ edilmeyen ve yakalama kararı üzerine mahkemede hazır bulundurulan sanığın savunması alınmadan önce iddianamenin okunmaması kanuna aykırı olup, bu husus savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- .... Sulh Ceza Mahkemesinin ...gün ve ... sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.