Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4694 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4230 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2001NUMARASI : 2000/469-2001/546Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı adına kayıtlı 43 ada 9 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürüp, tapusunun iptalini istemiştir. Davalı, yanıt vermemiştir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 43 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 22.01.1963 tarihinde kesinleşen kadastro sonucunda davalının bayii adına tapuya tescil edildiği, 12.08.1996 tarihinde ise satın alma ile davalı tarafından edinildiği görülmektedir. Bilindiği üzere; 14.03.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12.maddesinin 3.fıkrasına "Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" cümlesi ve anılan yasanın 3.maddesi ile de aynı yasaya "Bu kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır." şeklindeki geçici 10.madde eklenmiştir.Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Diğer taraftan, hemen belirtilmelidir ki, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü yada İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. Bunun yanında, avukatlık ücretide yargılama giderlerinden sayılır.Hal böyle olunca, mahkemece kurulan hüküm karar tarihi itibariyle doğru olmakla beraber sonradan yürürlüğe giren ve kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da uygulanacağı öngörülen yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası, gerekse yargılama giderleri yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.