MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ..., ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve traktör satışının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan babaları ...'un 123 parsel sayılı taşınmazı ile 1796 parsel sayılı taşınmazdaki payını ve 07 PK 685 plakalı traktörünü davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, satış işlemlerinin geçersizliği ile miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacı ... davasını takip etmeyeceğini bildirmiştir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, taşınmazlar ile traktörü satın aldığının ve bedel ödediğinin akitlerde yazılı olduğunu, para ödenmediği iddiasını davacıların ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı ...'nin davasını takip etmemesi sebebi ile onun yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacıların açtığı dava bakımından ise; çekişmeye konu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'un 123 parsel sayılı taşınmazını 20.04.2001 tarihinde, 1796 parsel sayılı taşınmazdaki 125/237 payını ise 15.04.2012 tarihinde davalı oğlu ...'a satış suretiyle devrettiği, murisin yine davaya konu traktörünü de 06.01.2010 tarihinde davalıya satış suretiyle aktardığı, 1938 doğumlu olan murisin 11.02.2013 tarihinde ölümü ile geride davacı kızları, davalı oğlu ve dava dışı eşi ...'un kaldıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; çekişmeye konu taşınmazlar bakımından mahkemece yukarıda belirtilen ilkelere uygun araştırma yapılmadığı, özellikle; mirasbırakanın temlik tarihlerindeki ekonomik ve sosyal durumunun araştırılmadığı, temlik tarihinde ve öldüğü tarihte üzerine kayıtlı başka taşınmazların bulunup bulunmadığının ilgili kurumlardan sorulup tespit edilmediği görülmektedir.Hâl böyle olunca, dava konusu taşınmazlar bakımından değinilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanacak deliller toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek miras bırakanın gerçek amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.Dava konusu traktöre ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Hemen belirtmek gerekir ki; ...'nün 03.01.2013 tarihli yazı ekindeki ''Araç Özet Bilgileri'' formunda sahip bilgileri kısmında; dava konusu ... Marka traktörün 28.02.2013 tarihinde ... adına kayıtlı olduğu, eldeki davanın ise 27.02.2013 tarihinde açıldığı, diğer bir söyleyişle çekişmeye konu traktörün dava açıldıktan bir gün sonra dava dışı kişi adına kaydedildiği görülmektedir.Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş 6100 sayılı HMK'nın 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre; iki taraftan biri dava konusunu üçüncü bir kişiye temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.Öte yandan; 01.04.1974 tarihli, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, bizzat mirasbırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların mirasbırakan ya da vekili (temsilcisi) tarafından aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik edilmesi durumunda uygulama olanağı bulur. Olay bu açıdan değerlendirildiğinde, dava konusu traktörle ilgili temlikin anılan İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında mütalaa edilmesine olanak yoktur. Bir başka deyişle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı trafik sicil kaydının iptali ve tescil isteğinde bulunulması mümkün değildir.Ancak; Türk Borçlar Kanununun 19. maddesinde genel muvazaa “…..tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” şeklinde düzenlenmiş olup, sözleşmenin bu biçimde yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanma olanağına sahiptir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinin (mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi) uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 günlü ve 1999/4-286 esas, 1999/293 karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.Hâl böyle olunca, dava konusu traktör bakımından öncelikle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 125. maddesi hükmü uyarınca usuli işlemlerinin yerine getirilmesi, ondan sonra traktörle ilgili Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi (mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi) kapsamında değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacılar ..., ... ve ... vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.