Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4556 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3307 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : AMASRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/02/2009NUMARASI : 2008/96-2009/28Taraflar arasında görülen davada; Davacı Hazine, tapuda davalılar adına kayıtlı 1468 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteklerine ilişkindir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalan bölümü yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü, davalı, kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 1959 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 03.07.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 1959 ile davanın açıldığı 03.07.2008 tarihleri arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Öte yandan, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabiDavanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren yeni bir yasal düzenleme veya ittihaz edilen bir İçtihatları Birleştirme Kararı gereğince dava tarihinde haklı olduğu halde haksız duruma düşen tarafın, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı tartışmasızdır. Öyle ise, kadastro tesbiti sırasında çekişmeli taşınmazın tutanağında belirtilen tapu kaydının ilk tesisinden itibaren getirtilerek, bir tescil ilamına dayalı olup olmadığının saptanması, tescil ilamına dayanıyor ise ve anılan tescil ilamında Hazine taraf ise, ilamın Hazineyi bağlayacağının gözetilmesi ve tescil ilamının dayanağı haritanın uygulanması, uygulama neticesinde harita kapsamı içinde kalıyor ise, davacı Hazinenin dava tarihinde davasında haklı olmayacağı ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulacağı, yok eğer bir tescil ilamı bulunmuyor ve taşınmazın tamamı veya bir kısmı, tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde yapılan kıyıda kalıyor ise, davacı Hazinenin davasında haklı olduğu ve yargılama giderleriyle avukatlık ücretinden sorumlu tutulmayacağı aksine harçla birlikte diğer tarafın sorumlu olacağı gözetilmek suretiyle, 5841 Sayılı Yasa uyarınca davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalıların, temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.