Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4555 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3313 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : AMASRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/02/2009NUMARASI : 2008/100-2009/22Taraflar arasında görülen davada; Davacı Hazine, tapuda davalıların miras bırakanı adına kayıtlı 1482 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, tapu iptal isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptal ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 1959 ile davanın açıldığı 03.07.2008 tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan re'sen gözetilmesi gerektiği izahtan varestedir.Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren yeni bir yasal düzenleme veya ittihaz edilen bir İçtihatları Birleştirme Kararı gereğince, dava tarihinde haklı olduğu halde, haksız duruma düşen tarafın, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı da tartışmasızdır.Öyle ise, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde yapılan kıyıda kaldığı saptandığına göre, davacı Hazinenin davasında haklı olduğu ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı aksine yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan Avukatlık ücreti ve harçtan davalı tarafın sorumlu tutulmak suretiyle davanın 5841 Sayılı Yasa hükümleri (3402/12-3) gereğince reddedilmesi için karar bozulmalıdır. O halde, davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.