Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4539 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1712 - Esas Yıl 2013





1-Gerekçeli karar başlığında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman diliminin gösterilmemesi suretiyle CMK'nun 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi,2-Gerekçede, "... Sanığın bu şekilde doğrudan vücut bütünlüğüne yönelik olan saldırıya henüz saldırı devam ederken karşılık vermesi, saldırı anında vücut bütünlüğünün ağır bir zarara uğramasının söz konusu olması, bu saldırıdan başka türlü kurtulma imkanının bulunmaması sebebiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCY'nın 25. maddesindeki meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması yoluna gidilmiştir. Sanığın suça konu olay sırasında maktul ve yanındaki diğer sanıklara karşı ayaklarına doğru ateş etmesi meşru müdafaa sınırları içerisinde değerlendirilebilir. Sanığın olay anında maktulün ölümüne sebebiyet vermesi ise meşru müdafaanın ötesinde bir hareket olarak düşünülebilir. Ancak suça konu olay sırasında sanığın üzerine gelen kişilerin sayıca fazla olması, olay anında taşlarla üzerine doğru saldırılması, baş bölgesinde çökmeye varan yaralanmaların meydana gelmesi, olayın gelişimi gözönüne alındığında sanık M. H.’ın meşru müdafaa sınırları dışında değerlendirilebilecek olan maktulün ölümüne sebebiyet verme eyleminin suça konu olay sırasında mazur görülebilecek bir korku ve panik neticesinde gerçekleştiğini gösterdiğinden, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY'nın 27 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmış, anılan yasa maddesi uyarınca sanığa ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.'' denilerek sanık M.H.hakkında kasten öldürme, mağdurlar Mehmet A.ve V. kasten yaralama suçlarından "...sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 25. maddesi kapsamında meşru savunma olarak değerlendirilmesi gerektiği; her ne kadar sanık kendisine yönelik saldırıya meşru savunma sınırım aşacak bir biçimde karşılık vermiş ise de, bu davranışının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri geldiği kanaatine varıldığından 5271 sayılı CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca sanığa CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA" şeklinde hüküm kurulmak suretiyle TCK’nun 25 ve 27 maddelerinin aynı olaya uygulanması suretiyle gerekçe ile hükümde çelişki yaratılması,3-Sanık Hasan’dan şikayetçi olduğu anlaşılan ve kararı da vekili aracılığı ile temyiz eden maktul Halil'in annesi Hamide Gül'ün duruşmaya çağrılıp hakları hatırlatılarak, 5271 sayılı CMK.nun 234, 237 ve 238. maddeleri uyarınca davaya katılmak isteyip istemediği sorularak, davaya katılmak istediği takdirde davaya katılmasına karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,4-Mağdurlar M. A. ve V.'in, 08.02.2012 tarihli duruşmada, sanık M. H.'dan şikayetçi olduklarını belirtmesi ve davaya katılma istemleri karşısında, mağdurların kamu davasına katılmalarına karar verilmesi gerekirken, katılma talepleri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle CMK.nun 237 ve 238 maddelerine aykırı davranıl ması,5-Olay yerinde bulunan kovanlar ile 08.08.2011 tarihli tutanakla kolluğa teslim edilen mermi çekirdeğinin, sanık M. H.'dan elde edilen tabancandan atılıp atılmadığının alınacak rapor ile saptanmasının gerektiği düşünülmemesi,6- Mağdurlar M. Ali ve V.’e ait geçici rapor, film ve grafiler ile tüm tedavi evraklarının Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, mağdurlardaki yaraların sayısı ve nitelikleri yönünden TCK.nun 86 ve 87 maddeleri kapsamında rapor aldırılması gerektiği gözetilmemesi,7- Olay yerinde sanıklar, mağdurlar ve tanıklar ile balistik ve adli tıp uzmanı bilirkişilerin hazır bulundurulup, manken kişilerin de kullanılmak suretiyle uygulamalı keşif yapılarak, ateş edilen yerin, atış mesafesinin ve mağdurların vurulduğu yerlerin tespiti ile sonucuna göre; sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi suretiyle eksik soruşturma sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması,Usule aykırı olup, H. G.ve mağdur sanıklar M. A. V. ile sanıklar A. A. M.t E. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle diğer yönleri incelenmeksizin, tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA) 16/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.