Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4513 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3699 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/01/2010NUMARASI : 2009/45-2010/19Taraflar arasında görülen davada;Davacı, eşinden miras yoluyla intikal eden 2077 ada, 7 parsel sayılı taşınmazdaki payı adına intikal ettirileceğini söyleyerek tapuya götürüldüğünü, yaşlılığından, okuma yazma bilmemesinden yararlanarak, kendisi adına satış yoluyla devrini sağladığını, pay devri konusunda bilgi ve rızası olmadığını, bedel ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, çekişmeli taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma talebinin dava değeri yönünden reddiyle, Tetkik Hâkimi .’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Davacı; iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi konusunda anlaştıkları halde davalının hileli davranışları sonucu pay temliki yapıldığını ileri sürerek temlike konu payın iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuş, mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.İddianın ileri sürülüş biçimine göre davada; hata ve hile hukuksal nedenlerine dayanıldığı açıktır.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ana oğul oldukları, davacının 1933 doğumlu olup akid tarihi 25/08/2008’de 75 yaşında olduğu, okuma yazma bilmediği, davalı M. A. ile birlikte ikamet ettiği, ortak miras bırakanları M.A. adına kayıtlı iken miras yoluyla intikal eden 2077 ada, 7 parsel sayılı dava konusu taşınmazda intikal yaptırılmak üzere tüm iştirakçilerin katılımı ile Tapu Sicil Müdürlüğüne götürüldüğü, 25.08.2008 tarihli akidle intikallerle birlikte davacı H.’nin taşınmazdaki ½ şer payının davalı ve dava dışı oğluna satış yoluyla temlik edildiği, tapu kaydının temlike konu pay oranında iptali amacıyla açılan davanın yargılaması aşamasında, dava dışı oğlu Y. A.A.’ın temellük ettiği payı davacıya devrettiği dosya kapsamı ile sabittir.Bilindiği üzere; İrade ve beyan arasındaki uygunsuzluk olarak da ifade edilebilen ve Borçlar Kanununun 23 ve devamı maddelerinde düzenlenen hata ve hile, akdi geçersiz hale getiren nispi butlan sebeplerindendir. Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun 28/1 maddesinde açıklandığı üzere taraflar biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esas1ı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöne1tilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Eldeki dava da Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; davalının, davacıyı tapuda intikal yaptırılacağına inandırıp kandırarak dava konusu taşınmazdaki payın satış gösterilmek suretiyle ½ payla kendisine temlikini sağladığı ve böylece davacıyı hata ve hileye düşürdüğü, dinlenen davacı ve davalı tanıkları, özellikle akdin tarafı olan dava dışı oğlu Y. A. Aslan’ın, temlik işleminin yapılması sırasında aracılık eden ve mahkemece re’sen dinlenmesine karar verilen S.t A.’in, iştirakçilerden Z.I.ve N.B., K. A.un birbirini doğrulayıp tamamlayan beyanlarında; pay temliki yapmak istemediğini iştirakçilere özellikle ifade ettiği, akit sırasında pay devri konusunda bilgi verilmediği ve satış karşılığında hiçbir ödemede bulunulmadığı, temlik işleminin davacının iradesine uygun biçimde gerçekleşmediği böylece iddianın kanıtlandığı sonucuna varılmaktadır. Kaldı ki yaşlı ve okuma yazması olmayan bir kadının tek güvencesi olan taşınmazdaki payını karşılıksız devir ve temlik etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar vermek gerekirken delillerin takdirinde ve olayın değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yüzeysel ve biçimsel bir anlayışla yargıya varılıp yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.