Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 17.03.2008 tarih ve 2006/504-2008/116 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için, Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine aynı dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 22.07.2005 tarihli yazı ile belirtilen şartlarda kurulan brokerlik sözleşmesine göre, davalının sigorta poliçeleri üzerinde yapılacak çalışma sonucu sağlanacak tasarrufun %20’sinin danışmanlık ücreti olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilince yapılan hizmet bedelinin düzenlenen faturayla davalıdan talep edildiğini, davalının aralarında sözleşme bulunmadığından bahisle ödemeden kaçındığını ileri sürerek, 5.616.05 TL’nin temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkiliyle davacı arasında bağlayıcı sözleşme bulunmadığını, taraflara arasında bir kereye mahsus sözleşme kurulduğunu, ayrıca ileride muhtemel sigorta poliçelerinin temditlerine davacıdan fiyat istenebileceğinin bildirildiğini, yapılan hizmetin bedelinin davacıya ödendiğini, bunun dışında davacının alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporu ve mübrez belgelere göre, taraflar arasında ticari işler tellallığı niteliğinde brokerlik sözleşmesinin kurulduğu, davacının prim alacağının doğması için davalının, davacını aracılığı ile düşük primle sözleşme yapma avantajının sağlanması gerektiği, davacının temin ettiği firma ile sigorta sözleşmesi kurulmadığı gerekçesiyle davanın reddini istemiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, brokerlik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.Sigorta ve reasürans aracıları arasında sayılan sigorta brokeri 5684 Sayılı Kanun’un 2/1-d maddesinde“Sigorta ve reasürans sözleşmesi yaptırmak isteyenleri temsil ederek, bu sözleşmelerin yaptırılacağı şirketlerin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranarak ve teminat almak isteyen kişilerin hak ve menfaatlerini gözeterek sözleşmelerin akdinden önceki hazırlık çalışmalarını yürütmeyi ve gerektiğinde sözleşmelerin uygulanmasında ve tazminatın tahsiline yardımcı olmayı meslek edinen kişi”olarak tanımlanmıştır. Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliği’nin 3/b maddesinde ise, broker anılan yasada tanımlanan gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Dava konusu olayda mahkemece, taraflar arasında davalı yanın talima-tıyla Banka Özel Sigortası (Bankers Blanket Bond) için fiyat değerlendiril-mesi için davacı tarafından fiyat çalışması yapılarak, davalıya sunulması nedeniyle brokerlik sözleşmesinin kurulduğu ancak davacının hazırladığı teklifte ve bulduğu sigorta şirketiyle sigorta sözleşmesinin kurulamaması nedeniyle davacı yanın ücret hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arsında brokerlik sözleşmesinin kurulduğu mahkemenin kabulünde olup, uyuşmazlık, bulduğu teklifle ve sigorta şirketiyle sigorta akdinin yapılmaması halinde brokerin ücrete hak kazanıp kazanmayacağı noktasında toplanmaktır.Bu itibarla, mahkemece, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde uyuşmazlık değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile taraflar arasındaki brokerlik sözleşmesine tela-lıkla ilgili hükümlerin uygulanarak eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.