Ceza Genel Kurulu 2014/139 E. , 2014/445 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : PÜTÜRGE Asliye CezaGünü : 05.05.2011Sayısı : 13-34
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan
sanık K.. Y..'ın beraatına ilişkin, Pütürge Asliye Ceza Mahkemesince
verilen 05.05.2011 gün ve 13-34 sayılı hükmün o yer Cumhuriyet savcısı
tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza
Dairesince 07.10.2013 gün ve 3189-22716 sayı ile; "Cumhuriyet
savcılarının nezdinde görev yaptıkları Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına
karşı, 5271 sayılı CMK'nın 260/2 ve 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi
uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 310. maddesi
uyarınca tefhimden itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru
hakkı mevcut iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı
Kanun'un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3. maddesi
ile 01.01.2014 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan
duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı; ancak verilen
hükümlere karşı kanun yollarına başvurabilmesi amacıyla dosyanın
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu açık yasal düzenlemeler uyarınca, Cumhuriyet savcılarının nezdinde
görev yaptıkları asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı hükümlerin
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tarihten itibaren bir hafta
içinde kanun yollarına başvuru haklarının bulunduğunun kabulünde
zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Pütürge Asliye Ceza
Mahkemesince verilen 05.05.2011 tarihli hükmün 07.06.2011 tarihinde
görüldüsünü yapan mahalli Cumhuriyet savcısının 08.06.2011 tarihli
temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla, tebliğnamedeki süresinde
olmadığı düşüncesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmesi
gerektiğine dair görüşe iştirak edilmeyerek yapılan incelemede:
1- Dosya kapsamına göre; katılanın, bilgisi ve rızası dışında, adına bir
arkadaşlık sitesinde üyelik işlemleri yapılarak, elektronik posta
adresi oluşturulan sitede, başka kişilere tanışma ve görüşme isteğini
içerir elektronik ileti gönderilip, katılanın aktif kullanımındaki cep
telefonu numarası ile elektronik posta adresinin yazılması nedeniyle
tanımadığı kişilerin 13.02.2008 tarihinden itibaren kendisini
telefonundan arayarak ve elektronik ileti göndererek rahatsız ettiği
iddiasını içeren 25.03.2008 tarihli şikayet dilekçesi üzerine başlatılan
adli soruşturma kapsamında, katılanın şikayet dilekçesinde geçen
arkadaşlık sitesindeki üye profiline son olarak 23.03.2008 günü saat
03:41:05'te, sanığın abonesi olduğu telefona bağlı IP adresinden giriş
yapıldığının belirlendiği olayda,Sanık savunmasında, internet
ortamında tanıştığı arkadaşı tanık Semanur'un, görüntülü sohbet
yaptıkları sırada, şikayete konu arkadaşlık sitesine üye olmak
istediğini belirtip, kendisinden yardımcı olmasını istemesi nedeniyle ve
üyelik işlemlerini onun adına yaptığı düşüncesiyle söz konusu üye
profilini oluşturduğunu ve giriş için gerekli şifreyi aynı gün tanık
Semanur'a verip, bu profile bir daha giriş yapmadığını, katılanla eşi
arasında duygusal boyutta arkadaşlık ilişkisi olduğunu düşünen tanık
Semanur'un, katılana zarar vermek kastının olduğunu bilmeden hareket
ettiğini, katılanı da tanımadığını beyan etmiş ise de, Tanık
Semanur'un, istinabe yoluyla Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesinde
alınan 17.02.2010 tarihli ilk beyanında, eşinin kendisini katılanla
aldattığını sanığa anlattığında, sanığın, bir talebi olmadığı halde,
katılanı arkadaşlık sitesine üye yapabileceğini söyleyip, kendisinden
aldığı bilgilerle, şikayete konu üye profilini oluşturduğunu, sonuçta
internet kullanıcısı olması sebebiyle isteseydi kendisinin de bu işlemi
gerçekleştirebileceğini, aynı mahkemede alınan 22.09.2010 tarihli ikinci
beyanında ise, katılan adına üye profili oluşturma fikrinin kendisinden
çıkmakla beraber sanığın da bu hususta yardımcı olabileceğini söylemesi
üzerine katılana ait resimleri sanığa gönderdiğini ve üyelik
işlemlerinin sanık tarafından gerçekleştirildiğini, kendisinin sadece
şifresini bildiği üye profili üzerinden başka kişilere elektronik ileti
gönderip, katılanın GSM numarasını verdiğini ifade etmiş olması;
katılanın şikayet dilekçesinde geçen arkadaşlık sitesinin sahibi
olduğunu belirten tanık Elvan'ın Cumhuriyet Savcılığında alınan
23.09.2008 tarihli beyanında, şikayete konu profile son olarak
23.03.2008 günü, saat 03:41:05'te, 85.110.23.34 numaralı IP adresinden
giriş yapıldığını tespit ettiklerini belirttiği, Telekomünikasyon A.Ş.
İstanbul Yakası İl Telekom Müdürlüğünün 04.11.2008 tarihli yazısıyla söz
konusu numaranın sanığın abonesi olduğu telefona bağlı IP adresi
olduğunun belirlendiği ve katılanın 13.02.2008 tarihinden itibaren
rahatsız edildiğini beyan ettiği nazara alındığında, savunmanın aksine,
sanığın üyelik işlemlerini gerçekleştirdikten sonra da şikayete konu üye
profiline giriş yaptığının kuvvetle muhtemel olması karşısında,
Maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi için;
aynı olaydan dolayı tanık Semanur hakkında yürütülen soruşturma
dosyasının akıbeti araştırılıp, ilgili arkadaşlık sitesinden, söz konusu
üyelik işlemlerinin hangi zaman aralığı içerisinde ve hangi IP numarası
tarafından gerçekleştirildiğini gösteren kayıtların mevcut olup
olmadığı sorularak, varsa temini, ayrıca; katılan adına elektronik posta
adresi hesabının oluşturulduğu sırada elektronik posta hizmeti veren
şirkete beyan edilen kimlik bilgileri, elektronik posta adresi
oluşturulurken kullanılan IP adresi ve bağlantı için kullanılan telefon
numarası, elektronik posta adresinin aktive edilmesi için elektronik
posta adresinin alındığı şirkete verilen diğer elektronik posta adresi
ve bu adresin kullandığı IP adresleri ve bağlantı telefon numaraları,
suça konu elektronik posta adresi ve bunun aktive edilmesi için şirkete
bildirilen diğer elektronik posta adresi ile başka adreslere gönderilen
iletilerin tespit edilmesi için dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin
Türkiye İletişim Kurumu Başkanlığına gönderilerek, alınacak yazı
cevabından sonra, gerektiğinde sanığın iş yerinde ve evinde kullandığı
bilgisayarlar üzerinde bilişim uzmanı üç kişilik bilirkişi marifetiyle
inceleme yapılıp, katılanın aktif kullanımındaki cep telefonu numarası
ile elektronik posta adresinin yazıldığı ve katılanın resimlerinin
konulduğu bilgisayar tespit edilip, sonucuna göre sanığın hukuki
durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak,
yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi kanuna aykırı, 2-
Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe
giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara
İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1.
maddesinin, '31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da
sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli
itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan
hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde,
04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci
maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının
ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c)
Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar
verilir.' hükmü gereğince, sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve
takdirinde zorunluluk bulunması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar
verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.12.2013 gün ve 405980 sayı ile;
"...05.05.2011 tarihinde verilen hükmü bir aylık yasal süresi geçtikten
sonra ve 08.06.2011 tarihinde temyiz eden o yer Cumhuriyet savcısının
temyiz talebinin 16.01.2013 tarihli tebliğnamemiz uyarınca reddine karar
verilmesi gerekirken, temyizin başlangıcının görüldü tarihinden
itibaren başlatılması ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin
yasal süresinde olduğunun kabulü ile esastan inceleme yapılarak hükmün
bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir" görüşüyle itiraz kanun yoluna
başvurmuştur. 5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme
yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 23.12.2013 gün ve 28891-30246 sayı
ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle reddine karar
verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel
Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır.Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
o yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin süresinde olup olmadığının
belirlenmesine ilişkindir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
kanun yoluna başvurma hakkını düzenleyen 260. maddesinde; "Hâkim ve
mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu
Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara
bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan
zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır. Asliye ceza
mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki
sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet
savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza
mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları,
bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına
başvurabilirler. Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir",
1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen
yürürlükte bulunan 310. maddesinde de; "Temyiz talebi, hükmün
tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi
veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve
tutanak hakime tasdik ettirilir. Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde
bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet
savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz
edilebilir" hükümlerine yer verilmiştir. 6217 sayılı Kanunun 26.
maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanununa eklenen Geçici 3. maddede ise; "01.01.2014
tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda
Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının
görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya
salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna
başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir"
şeklinde düzenleme yer almaktadır. Buna göre, asliye ceza
mahkemelerince verilen kararlara karşı bulundukları asliye ve ağır ceza
mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları için kanun yolunun açık
olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 6217 sayılı Kanun
ile yapılan değişiklik sonrası 01.01.2014 tarihine kadar asliye ceza
mahkemelerince verilen temyiz edilebilir nitelikte hükümlerin Cumhuriyet
savcıları tarafından hangi süre içinde temyiz edilebileceklerine
ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, Cumhuriyet
savcılarının mevcut temyiz haklarını hangi süre içinde
kullanabilecekleri ve bu sürenin ne zaman başlayacağı belirlenirken bu
husustaki mevcut hukuki boşluk, yürürlükteki hukuk düzeninin bütünlüğü
de dikkate alınarak kıyas metodu ile en uygun hukuk kuralı bulunup
doldurulmalıdır. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271
sayılı CMK'nun istinaf başvurusunun süresini belirleyen 273 ve temyiz
süresini düzenleyen 291. maddeleri, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesinde
öngörüldüğü üzere bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen
ilan edilmemesi nedeniyle henüz uygulanma yeteneği kazanamadıkları için
kıyaslamada da dikkate alınamayacaktır. Aksi düşüncenin kabulü,
kanun koyucunun açık bir irade sergileyerek henüz uygulanmasını arzu
etmediği bir kanun normunun kıyas yoluyla ve dolaylı biçimde uygulanması
anlamına gelecektir. Bu durumda sorun, 1412 sayılı CMUK’nun "Temyiz
talebi ve süresi" başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak
çözümlenmelidir. Bu maddenin birinci fıkrasında, temyiz süresinin
tefhimle başlayacağı ve bir hafta olduğu belirtilerek genel kural
vurgulanmıştır. Ancak, Cumhuriyet savcılarının duruşmasına
iştirak etmediği sulh ceza mahkemesi kararlarını bu süre içinde temyiz
etmeleri çoğu kere mümkün olamayacağı için, bunlar yönünden özel bir
prensip benimsenerek daha uzun bir süre öngörülmüş, bu nedenle maddenin
üçüncü fıkrasında, bu kararların tefhimden itibaren bir ay içinde temyiz
edilebileceği hükme bağlanmıştır. O halde, bölge adliye
mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmesinden önceki
evrede aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar söz konusu olduğunda,
diğer bir ifadeyle 1412 sayılı CMUK’nun 305 ila 326. maddelerinin
uygulanması gereken hallerde, o yer Cumhuriyet savcılarının
duruşmalarına iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi kararlarına yönelik
temyiz süreleri de bu kanunun 310. maddesinin 3. fıkrası kıyasen
uygulanmak suretiyle belirlenmeli ve bu sürenin "tefhim tarihinden
itibaren bir ay" olduğu kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel
Kurulunun 10.06.2014 gün ve 834-321 sayılı kararında da aynı sonuca
ulaşılmış, 06.11.2007 gün ve 167-222 sayılı kararda ise üst Cumhuriyet
savcıları açısından aynı sürenin geçerli olacağı kabul olunmuştur. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Pütürge Asliye Ceza Mahkemesince 05.05.2011 tarihinde tefhim edilen
hükme karşı, o yer Cumhuriyet savcısı tarafından tefhim tarihinden
itibaren, son günün hafta sonu tatiline denk gelmesi nedeniyle
06.06.2011 günü sona eren bir aylık süre geçtikten sonra 08.06.2011
tarihinde temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu
itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, o
yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin süresinden sonra yapılmış
olması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi
uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca reddine
karar verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 07.10.2013 gün ve 3189-22716 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- O yer Cumhuriyet savcısının kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz
talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca
halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede
oybirliğiyle karar verildi.