Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4380 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2877 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 03/06/2009NUMARASI : 2002/1786-2009/334Taraflar arasındaki davadan dolayı Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 03.06.2009 gün ve 1786-334 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 07.12.2009 gün ve 10340-12615 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ve tapu iptali isteğine ilişkin olup, mahkemece, kurulan hükmün davalı tarafından temyizi üzerine, daire bozma kararında özetle, “ehliyetsiz olduğu ileri sürülen kişiyi davacıların dava tarihi itibariyle temsil yetkilerinin bulunmadığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olması sebebiyle aktif temsil yetkileri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulduğu anlaşılmaktadır. Ancak, anılan bozma kararından sonra ehliyetsiz olduğu iddia edilen R.’ın öldüğü dosyaya ibraz edilen verasete esas aile nüfus kaydı ile sabittir. Davacılar, ehliyetsiz R.’ın mirasçıları olup, dava dışı başka varis olmadığı da görülmektedir. O halde, öldüğüne ve davacılar da R.’ın mirasçıları olduğuna göre, dava ekonomisi gözetildiğinde davanın sürdürülmesi gerekeceği tartışmasızdır. Eş deyişle, başlangıçta bulunmayan şartın davacının ölümü ile gerçekleştiği kabul edilmelidir. Ne var ki, davacılar davada tapu iptali isteğinde bulundukları halde tescil isteğinde bulunmamışlardır.Bilindiği üzere; tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)Hal böyle olunca; davacıların karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440.maddesi gereğince kabulüne, dairenin 07.12.2009 tarih, 2009/10340 esas, 2009/12615 karar sayılı bozma kararının Ortadan Kaldırılmasına, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda tescil davası açmaları bakımından davacılara olanak tanınması, açtıkları taktirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi için mahkemenin 03.06.2009 tarih, 2002/786 esas, 2009/334 sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.