Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 434 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3573 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline şikayet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-K A R A R-Şikayetçi vekili, borçlu Belediye'ye ait aracın satımı sonucunda düzenlenen sıra cetvelinde, satış parasının, birinci sırada müvekkili ile şikayet olunan arasında garameten paylaştırıldığını, oysa ilk haczin müvekkilinin icra dosyasından konulduğunu ve müvekkilinin alacağının, işçi alacağı olup öncelikli olduğunu, ayrıca şikayet olunanın alacağının hangi kalemleri kapsadığı ve ne kadarının kamu alacağı olduğu tespit edilmeden sıra cetveli düzenlendiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.Şikayet olunan, şikayetin reddini istemiştir.Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; bedeli paylaşıma konu araç üzerindeki ilk haczin, şikayetçi ...'ın alacaklı olduğu icra dosyasından 23.01.2013 tarihinde konulduğu, şikayet olunan ... tarafından ise 12.02.2013 tarihinde haciz konulduğu, 6183 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre, 23.05.2013 tarihli satıştan önce haciz konulduğundan, şikayet olunan alacaklı kurumun ilk hacze iştirak etmesi ve satış tutarının bu iki alacaklı arasında garameten paylaştırılması gerektiği, düzenlenen sıra cetvelinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayetçi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Şikayetçi tarafça, müvekkilinin alacağının işçi alacağı olması nedeniyle öncelikli olduğu, aksi düşünülse dahi şikayet olunan tarafından, kendisine 406.224,98 TL borcu olan Belediye'ye karşı daha önce herhangi bir işlem yapılmaması, taşınır taşınmaz mallarına haciz konulmaması ve haciz tarihlerine de bakıldığında şikayet olunanın sanki borçlu belediye ile danışıklı gibi davrandığı ve müvekkilinin dosyasından araç satışı istenildikten sonra araç kaydına haciz koydurduğu ileri sürülmüştür.6100 sayılı HMK'nın "Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi" başlıklı 31/1. maddesi "Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir." şeklinde düzenlenmiş ve bunun hakimin görevi olduğu açıkça vurgulanmıştır. Maddede, hakimin maddi anlamda davayı sevkYetkisi düzenlenmektedir. Bu yetkisiyle hakim, olayın ve hukuki uyuşmazlığın olgusal ve hukuki boyutlarını gerekli olduğu ölçüde taraflarla birlikte ele alabilecek, tarafların zamanında uyuşmazlığın çözümü için önemli vakıaların tamamı hakkında açıklama yapmalarını, özellikle ileri sürülen vakıalardaki eksiklikleri tamamlamalarını, delilleri ikame etmelerini ve gerekli talepleri ileri sürmelerini sağlayabilecektir.HMK'nın 194. maddesinde de somutlaştırma yüküne yer verilmiştir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına ya da bununla birlikte sıraya yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK'nın m.142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla İcra Mahkemesi'nde (İİK'nın m.142/son) ileri sürülmelidir.Mahkemece öncelikle şikayetçiden, şikayetin dayanağının İİK'nın 142/son maddesi doğrultusunda sadece şikayet olunanın sırasına mı yoksa, İİK'nın 142/1 madde doğrultusunda şikayet olunanın alacağının muvazaaya dayalı olduğu iddiası ile esasına mı ilişkin olduğu hususunda açıklama alınıp şikayet somutlaştırılmalıdır.Bu araştırma sonucunda, şikayetçi tarafça şikayet olunanın alacağının muvazaalı olduğu ileri sürülerek alacağın esasına ya da hem esasına, hem de sırasına itiraz edilmiş olduğunun belirlenmiş olması halinde; İİK'nın 142/1. maddesinde "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin 04.06.2013 tarih ve 3440 E., 3763 K. sayılı ve 15.09.2014 tarih ve 2019 E., 5643 K. sayılı ilamları da bu yöndedir. 6100 sayılı HMK'nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK'nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re'sen gözetilmelidir. Bu durumda mahkemece, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmelidir.Şikayetin, sadece şikayet olunanın sırasına yönelik olduğunun belirlenmesi halinde ise; mahkemece İİK'nın 142/son madde hükmü uyarınca, şimdiki gibi görevli olduğu kabul edilmelidir. Haciz konusu bir malın satış tutarı kural olarak, İİK'nın 138. madde hükmü uyarınca haciz tarihindeki alacakla bu alacağa satışa kadar işleyen faiz miktarının toplamınıkarşılar. Bir diğer anlatımla, haciz tarihinden sonra oluşan alacaklar, önceki hacizden yararlanamaz. Somut olayda, şikayet olunan Mal Müdürlüğü'nün haczinin konulmasından sonra doğan vergi alacakları, bu haciz kapsamında değildir. Şikayetçinin şikayet olunan Mal Müdürlüğü'ne yönelik şikayeti, Mal Müdürlüğü'nün alacağının satış tarihi itibariyle hesaplanması gerektiğine yani, takip hukuku hükümlerine (İİK 138. md.) aykırı hareket etmesi sonucunu doğuran nedenlere dayalı olup, alacağın doğumuna ve gerçek miktarına yönelik değildir. İcra mahkemesince, haciz tarihi itibariyle alacak miktarı ile ilgili bilgi ve belgeler şikayet olunan mal müdürlüğünden getirtilerek haciz tarihi itibariyle miktarının ve bu miktara satış tarihine kadar işleyecek faizinin hesaplanması için bilirkişiden rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.