MAHKEMESİ : ERZİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2009NUMARASI : 2009/62-2009/362Taraflar arasında görülen davada;Davacı adına kayıtlı taşınmaz ile davalıya ait taşınmazda yapılan imar uygulaması sonucunda, davalının evinin kendisine verilen imar parseline tecavüzlü hale geldiğini tespit edilecek kaim bedelin depo edilmesi suretiyle yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalı davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, belirlenen ve depo edilen bedelin davalıya ödenerek binanın yıkımına karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla: Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 141 ada 6 sayılı imar parselinin maliki olduğu, davalının çekişmeli imar parselinde kayda dayalı bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı, yapılan imar uygulaması sonucu davalıya ait binanın kendisine ait imar parseli üzerinde kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Gerçektende 2952 sayılı kadastral parsel davacı 2953 sayılı kadastral parsel ise davalı adına kayıtlı iken 3194 Sayılı Yasanın 18.maddesi uygulamasına tabi tutulduğu ve 141 ada 6 ve 2 sayılı imar parsellerinin davacı adına 141ada 5 sayılı imar parselininde davalı adına kayıtlandığı dosya kapsamı ile sabittir.Mahkemece, 5 parsel malikine ait yapının imar uygulaması sonucu 6 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü hale geldiği mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile belirlenerek ve bu olgu benimsenmek suretiyle yapının kaim bedeli depo ettirilerek yıkım isteğinin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ne varki, anılan tecavüzün tarafların kendi arzu ve iradeleri dışında idari bir kararla kamusal tasarrufla oluştuğu gözetildiğinde, tecavüzlü yapı malikine kusur atfedilemeyeceği gibi davanın açılmasına sebebiyet verdiği de söylenemeyeceğinden davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler ve olgular gözetilmek suretiyle harç ve mahkeme masraflarının davacı üzerinde bırakılması gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.