MAHKEMESİ : BATMAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/02/2009NUMARASI : 1995/383-2009/90Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine,1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine itiraz davasında Batman Tapulama Mahkemesinin 28.08.1969 tarih 1959 / 1963 Esas,1969/306 Karar sayılı kararıyla görevsizlik kararı verildiğini, kararın kesinleştiğini ileri sürerek tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, taşınmazın uzun yıllardır davalılar ve miras bırakanları tarafından kullanılan tarım arazisi niteliğinde olduğu, hazinenin bir hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, tapu iptal tescil isteği ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 1 parsel sayılı taşınmazın 06.08.1956 tarihinde 103.400 m2 olarak Temmuz 312 yoklama tarih 6 nolu tapu kaydına dayalı olarak davalılar adına tespit ve tescil edildiği, tespite itiraz davası sonucu Batman Tapulama Mahkemesinin 28.08.1969 tarih 1959/1963 Esas,1969/306 sayılı kararı ile hazinenin itirazının yetkili olmayan kişi tarafından yapıldığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına, mahkemenin görevsizliğine, taşınmazın tespit gibi tesciline karar verildiği, verilen kararın 17.Hukuk Dairesince onanarak 24.04.1996 tarihinde kesinleştiği ve eldeki davanın anılan kararın kesinleşmesinden önce açıldığı ve Hazinenin tespite itiraz davasında belirttiği nedenlerle tapu iptal tescil isteğinde bulunduğu görülmektedir. Mahkemece, yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere, Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.Öte yandan, mahkemece yapılan ilk ve ikinci uygulama sonucu alınan ziraatçı bilirkişi raporlarında taşınmazın krokisinde gösterilen 45.000 m2’lik kısmının tarım yapılmayan çay yatağı niteliğinde olduğu, 58400 m2’lik kısmında ise tarım yapıldığının belirtildiği, son yapılan uygulamada ise tümünün tarım arazisi olduğu belirtilmiştir.Raporlar arasındaki çelişki giderilmeden raporlara dayanılarak karar verilmiş olması da doğru değildir. Hal böyle olunca, dayanak tapu kaydı yönünden yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırmanın yapılması, kayıt kapsamının tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tanık beyanlarından istifade edilerek belirlenmesi, bilirkişilerden uygulamayı izlemeye elverişli krokili rapor alınması, kayıt kapsamının tesbitinden sonra, kayıt miktar fazlası yönünden, kayıt malikleri yararına 3402 sayılı kadastro yasasının 14 ve 17. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı hazinenin temiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.