Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4313 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3138 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : SEFERİHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/11/2009NUMARASI : 2009/207-2009/308Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıların murisi A.Ş. adına kayıtlı 272 ada 189 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, ancak ne kadarının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirleneceğinden davayı taşınmazın tamamına hasrettiklerini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir.Davalı Sedat, davanın reddini savunmuş, diğer davalılar yanıt vermemiştir.Dava konusu taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabülüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; " yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı" gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle, davanın kabulüne dair karar Dairece bu kez “…3402 sayılı yasanın 12. maddesini değiştiren 5841 sayılı yasa gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile …”bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, çekişme konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve yıkım isteklerine ilişkin olup, mahkemece; 3402 Sayılı Yasa’nın 12. maddesinde 5841 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklik gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine, Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Mahakemeleri 5. Cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10. HD 24.02.1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir.Hal böyle olunca, somut olayda mahkemece yapılan keşif sonucu çekişmeli bölümün kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı ve dava tarihinde davacı Hazine’nin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekirken, aksine yazılı düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazine’nin yukarıda değinilen yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,15.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.