Ceza Genel Kurulu 2014/203 E. , 2014/420 K.CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 3CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 14CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 308TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 292YARGI
HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN (6352) Geçici Madde 3
"İçtihat Metni"
Hükümlünün kaçması suçundan sanık İ.. A..'nun 5237 sayılı TCK'nun
292/1, 293/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz
rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra hakkında
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin, Tokat 1. Sulh Ceza
Mahkemesince verilen 23.02.2012 gün ve 445-176 sayılı hükmün sanık
tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza
Dairesince 02.05.2013 gün ve 979-6871 sayı ile onanmasına karar
verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.07.2013 gün ve 219868 sayı ile;
“..Sanık ve tanık olarak dinlenilen iki hükümlünün beyanlarından,
sanığın banyoda olduğu sırada, koğuşta yapılan saat 18.30'daki sayımda
yok yazıldığı ve hakkında firar işlemleri yapılıp tutanak tutulduğu,
saat 20.00'de yapılan sayımda koğuşunda bulunduğunun anlaşıldığı, bir an
için sanığın banyoda değil de bir başka nedenden dolayı sayım sırasında
koğuşunda bulunmadığı kabul edilecek olsa dahi, sanığın cezaevi
sınırlarının dışına çıktığına dair iddia ve kabulün bulunmaması, atılı
suçun ne şekilde oluştuğunun gerek iddianamede ve gerekse gerekçeli
kararda açıklanmaması, sanığın elverişli hareketlerle yüklenen eylemin
doğrudan doğruya icra hareketlerine başladığı yönünde de bir iddia ve
kabulün bulunmaması nedeniyle, sanığın sayım sırasında koğuşunda
bulunmamasından ibaret eyleminin disiplin cezasını gerektirebileceği,
atılı suçun unsurlarının oluşmadığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna
müracaat ederek, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel
mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince
04.02.2014 gün ve 10256-1363 sayı ile, itiraz nedeninin yerinde
görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya,
Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır. CEZA GENEL KURULU KARARI Özel Daire ile
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hükümlünün kaçması suçunun
sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;Sanığın
Tokat 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.12.2007 gün ve 298-541 sayılı
mahkûmiyet hükmü uyarınca kasten yaralama ve direnme suçlarından aldığı
toplam 6 yıl hapis cezasının infazına 29.04.2008 günü Tokat Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu'nda başlandığı, Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda da cezanın
bir bölümü infaz edildikten sonra 30.09.2010 tarihinden itibaren Tokat
Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda infaza devam edildiği ve sanığın suç
tarihinde bu kurumda hükümlü olarak bulunduğu, 20.03.2011 günlü
tutanağa göre; saat 08.00-20.00 nöbetinde akşam kapılar kilitlendikten
sonra saat 18.30'da yapılan sayımda sanık İ.. A..'nun da aralarında
olduğu dört hükümlünün eksik olduğunun belirlendiği ve haklarında Tokat
Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce firar fişi düzenlendiği, 21.03.2011
günlü yazı ile de Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunulduğu, Tokat
T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 30.11.2011 gün ve 17248
sayılı yazısına göre; saat 18.30 da yapılan sayımda kurum mücavir alan
sınırlarında olmadıkları tespit edilen dört kişiden biri olan İ..
A..'nun akşam saat 20.30'da vardiya değişiminde yapılan yoklamada
odasına döndüğünün belirlendiği ve firar eylemi nedeniyle kapalı bölüme
teslim edildiği, Anlaşılmaktadır. Tokat T Tipi Açık Ceza İnfaz
Kurumu'nda infaz koruma memuru olarak görev yapan ve suç tutanağını
düzenleyen tanıklar Yahya Akça ve Ahmet Turan Akyüz; olay günü ziyaretçi
görüşleri tamamlandıktan sonra yaptıkları sayımda sanığın cezaevinde
olmadığını tespit ettiklerini, genel uygulamalarına göre cezaevinin
odaları ile yemekhane, banyo ve kütüphane gibi bölümlerini kontrol
ettikten ve diğer hükümlülerle konuştuktan sonra tutanak tuttuklarını
beyan etmişler, Tokat T Tipi Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda hükümlü
olarak bulunan tanıklar Semih ve Emre olay günü sayımdan yarım saat
önce sanığın bulunduğu koğuşa çay içmek için gittiklerini, ancak sanığın
banyoya gideceğini söyleyerek yanlarından ayrıldığını, bir süre sonra
görevlilerce yapılan sayım sırasında sanığın da aralarında olduğu dört
hükümlünün cezaevinde bulunmadığının belirlendiğini ifade etmişler,
Sanık İ.. A.. ise aşamalarda; 20.03.2011 tarihinde sayım yapıldığı
sırada odada bulunmadığını, banyoda olup yaklaşık 45 dakika sonra
çıktığını, arkadaşının kendisini aradıklarını söylemesi üzerine de
cezaevi idaresine giderek banyoda olduğunu ve firar etmediğini
açıkladığını savunmuştur. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 3. maddesinde; ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın öncelikle
genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç
işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı
korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve
kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan
bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olduğu belirtilmiştir.
Aynı kanunun ceza infaz kurumlarının türlerine ilişkin bölümünde yer
alan “Açık ceza infaz kurumları” başlıklı 14. maddesinde de; “(1) Açık
ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde,
çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara
karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik
bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen
kurumlardır. Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca;a) Kadın açık ceza infaz kurumları, b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,Şeklinde kurulabilir. (2) Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir. (3)
İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına
hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında
yerine getirilebilir. (4) Açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü
oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı
olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri
bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar,
kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri
gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur” hükmü
öngörülmüştür. Güvenliğin ön planda tutulduğu, disiplin kuralları
ile idare edilen ve infaz sistemlerinin vazgeçilmez unsurları olan ceza
infaz kurumları, bulundukları toplumun şartları doğrultusunda, güvenlik
standartları, hükümlülük ve tutukluluk durumu, mimari tipleri ve
uyguladıkları infaz rejimi gibi nedenlerle, çeşitli şekillerde
biçimlenmiştir. Güvenlik standardı bakımından yüksek güvenlikli, normal
güvenlikli ve az güvenlikli cezaevleri olarak üç grupta incelendiğinde,
hükümlülerin firar eylemlerine karşı güvenlik tedbirleri ve engelleri
bulunmayan sadece kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile
güvenliğin sağlandığı açık ceza infaz kurumlarının az güvenlikli
cezaevleri kategorisinde olduğu anlaşılmaktadır. 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 14. maddesinin 2.
fıkrasına dayanılarak Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına
Ayrılmaları Hakkında Yönetmelik hazırlanmış ve 17.06.2005 tarih ve
25848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişken, suç
tarihinden sonra, 5275 sayılı Kanunun 14. maddesi ile 6352 sayılı Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 3. maddesinin 2. fıkrasına
dayanılarak hazırlanan ve 02.09.2012 tarih ve 28399 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Açık Ceza İnfaz Kurumlarına
Ayrılma Yönetmeliği ile 17.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik
yürürlükten kaldırılmıştır. Her iki yönetmelikte de açık ceza infaz
kurumuna alınma, kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna
ayrılma, açık ceza infaz kurumları arası nakil ve açık ceza infaz
kurumundan kapalı ceza infaz kurumuna iade halleri hüküm altına
alınmıştır. Hükümlülerin çalıştırılması ve meslek edindirilmesi
önceliğine dayalı, dıştan koruma ile görevli personeli bulunmayan ve
firara karşı fizikî engelleri olmayan açık ceza infaz kurumlarına,
genellikle hakkındaki mahkûmiyet hükmü belli bir sınırın altında
hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin olan ya da kapalı ceza infaz
kurumlarında cezasının belli bir süresini iyi hâlle geçirmiş olan,
böylelikle kaçacağından şüphe edilmeyen düşük güvenlik riskli
hükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması amacıyla ihtiyaç
duyulmuştur. Böylelikle yönetmelikte belirtilen istisnalar dışında
hürriyeti bağlayıcı ceza miktarı az olan ya da kapalı ceza infaz
kurumlarında cezalarının bir bölümü infaz edilen ve bu süre içinde iyi
halli oldukları gözlemlenen mahkûmlar, çalıştırılmak üzere infaz rejimi
daha yumuşatılmış olan açık ceza infaz kurumlarına gönderilmektedir.
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Tüzüğün "Etkinliklere katılma" başlıklı 109. maddesinde
ise; açık ceza infaz kurumlarındaki hükümlülerin, istekli olmaları
hâlinde; kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlenmesi ve
temizlik faaliyetlerine, doğal afet sonrası yardım faaliyetlerine,
tiyatro, konser veya benzeri sosyal ve kültürel çalışmalara, spor
karşılaşmalarına katılabilecekleri, katılım için, kurumun bulunduğu
belediye veya büyükşehir belediyesi sınırları içinde idare ve gözlem
kurulu kararı, belediye veya büyükşehir belediyesi sınırları dışında ise
bakanlık izninin gerektiği hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü
gibi çalışmak ve meslek edinmeye yönelik imkanlardan yararlanmak hakkına
sahip olan açık ceza infaz kurumları hükümlüleri kurum dışında
gerçekleştirilecek olan bir kısım kültürel etkinlik, yardım ve bunu gibi
faaliyetlere de gerekli karar ve izin şartlarının sağlanması halinde
katılabileceklerdir. Öte yandan 5275 sayılı Kanunun "Hapis cezasının
infazında gözetilecek ilkeler" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının (g)
bendinde; "Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve
yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur", "Hükümlüler
ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi" başlıklı 22.
maddesinde; "Hükümlülere, kuruma alındıklarında uygulanacak iyileştirme
çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi edinme ve şikâyet
yolları, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam biçimine
uyum sağlamaları için gereken bilgiler, kurum yöneticileri tarafından
sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur... ", "Cezayı
çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma" başlıklı 26. maddesinin
birinci fıkrasında; "Hükümlü, hapis cezasının yerine getirilmesine
katlanma ve bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve
davranışlar içinde bulunmakla yükümlüdür...",Hükümlerine yer
verilmek suretiyle hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı sırasında
hükümlülerin kanun, tüzük ve yönetmelikte belirtilen hükümlere uymak,
infaz rejimine uygun tutum ve davranışlarda bulunmak zorunda olduğu, hak
ve sorumlulukları ile infaz kurumundaki yaşam biçimine uyum sağlaması
için gerekli bilgilerin idareciler tarafından kendilerine tebliğ
edileceği öngörülmüştür. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün "Güvenlik ve gözetim
servisi" başlıklı 22. maddesinin 6. fıkrası;"Güvenlik ve gözetim servisinde görev yapanlar, aşağıdaki görevleri düzenli olarak yerine getirir.A) Sayım;
1. Müdürü bulunan ve vardiya sistemi uygulanan kurumlarda, sabah ve
akşam sayımları, nöbetçi ikinci müdürün başkanlığında, sorumlu infaz ve
koruma başmemuru, vardiya infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve
koruma memurları tarafından yerine getirilir. Gece sayımları, nöbetçi
ikinci müdürün başkanlığında, bulunmaması hâlinde, bu konuda
görevlendirilen infaz koruma başmemuru başkanlığında, vardiya infaz ve
koruma başmemurları tarafından yapılır. Sayımlarda nöbetçi infaz ve
koruma memurları da hazır bulunur. 2. Müdürü bulunmayan
kurumlarda yapılan sabah, akşam ve gece sayımları, sorumlu infaz ve
koruma başmemuru veya görevlendirilen infaz koruma başmemuru
başkanlığında, vardiya infaz ve koruma başmemurları ve nöbetçi infaz ve
koruma memurları tarafından yerine getirilir. 3. Sayım
sırasında mevcudun tam olup olmadığı kontrol edilir ve sayım defteri
sayıma katılan görevliler tarafından isim yazılarak imzalanır...", "Arama,
güvenlik tatbikatı ve sayım" başlıklı 46. maddesinin 6, 7 ve 8.
fıkraları ise; "...Sayımlar, Tüzüğün 22 nci maddesinde belirtilen
görevliler tarafından, dörtlü vardiya hizmetinin uygulandığı kurumlarda
sabah, akşam ve gece olmak üzere günde üç kez, diğer vardiya
hizmetlerinin uygulandığı kurumlarda ise her vardiya değişiminde
yapılır. İdare tarafından uygun görülmesi durumunda, her zaman sayım
yapılabilir. Olağanüstü durumlarda, kurum en üst amirinin talebi,
Cumhuriyet başsavcısının oluru ile dış güvenlik görevlileri sayımlara
katılabilir. Sayımlar, yatma plânları da göz önünde bulundurularak
odalarda yapılır. Sayımın yapılış şekli, kurum güvenliğini tehlikeye
düşürmeyecek biçimde odada bulunan hükümlülerin sayısı dikkate alınarak
idare tarafından belirlenir",Şeklinde düzenlenmiştir. Sözü
edilen hükümlerin niteliği ne olursa olsun tüm ceza infaz kurumları için
öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Diğer ceza infaz kurumlarına göre az
güvenlikli olan, hükümlülerinin kaçma riski düşük görülen, firara karşı
engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan açık ceza infaz
kurumlarında da şüphesiz hükümlülerin uymak zorunda olduğu kuralların
bulunduğu, kurum sınırları dışına çıkmanın belli izin ve şartlara bağlı
tutulduğu, sayımların kural olarak dörtlü vardiya hizmetinin
uygulandığı kurumlarda sabah, akşam ve gece olmak üzere günde üç kez,
diğer vardiya hizmetlerinin uygulandığı kurumlarda ise her vardiya
değişiminde odalarda yapıldığı, gerek görüldüğü durumlarda diğer
zamanlarda da yapılabileceği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlıklık konusu
"Hükümlü veya tutuklunun kaçması" suçunun hüküm altına alındığı 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 292. maddesinde ise; “(1) Tutukevinden, ceza
infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden
kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur. (2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun, silâhlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü
tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza bir katına kadar artırılır....” düzenlemesine yer
verilmiştir. Suçun temel şeklinin açıklandığı maddenin birinci
fıkrası uyarınca, kesinleşen mahkûmiyet hükmü nedeniyle cezasını infaz
etmekte bulunan hükümlünün ya da hakkında tutuklama kararı verilmiş olan
tutuklunun tutukevinden, ceza infaz kurumundan ya da gözetimi altında
bulunduğu görevlilerin elinden kaçması ile suç oluşacak ve sanık
hakkında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Suçun
hareket öğesini oluşturan kaçma, bulunduğu kurumun sınırlarını terk
etmek ya da gözetimi altında bulunduğu görevlinin fiili egemenlik
alanından kurtulmak anlamına gelmekte olup, bu durum görevlilerce
tutulan tutanak ve resmi kurum yazıları ile ispat edilebilecektir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinde açık ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan sanığın
saat 18.30 da yapılan sayımda bulunmama nedenini “banyoda olması”
şeklinde izah etmesi ve kovuşturma aşamasında dinlenen hükümlü
arkadaşlarının bu açıklamayı desteklemesi nedeniyle sanığın infaz kurumu
sınırlarını terk etmediği ve böylelikle hükümlünün kaçması suçunun
oluşmadığı ileri sürülebilirse de, 20.03.2011 tarihli firar tutanağı
içeriği, tutanak muhtevasını doğrulayan cezaevi infaz koruma
memurlarının tanık olarak ifadelerinde, saat 18.30 da yapılan sayımda
bulunmadığı tespit edilen sanıkla ilgili olarak kurum mücavir alanları,
odalar, yemekhane, banyo, kütüphane ve diğer bölümler kontrol edildikten
sonra yokluğa ilişkin tutanak tuttuklarını beyan etmiş olmaları, tanık
olarak dinlenen hükümlülerin de, sanığın banyoya gidiyorum diye
koğuştan çıktığını beyan etmelerinin sanığın banyoda olduğunu
göstermeyeceği gibi, açık ceza infaz kurumlarının zayıf güvenlik
sistemleri nedeniyle kurum sınırlarının rahatlıkla terk edilebilecek
olması hususları birlikte dikkate alındığında, infazın amacına uygun
olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyma
zorunluluğu bulunan, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki
yaşam biçimine uyum sağlaması için gereken bilgiler kendisine tebliğ
edilmiş olan, 29.04.2008 tarihinden itibaren cezasını infaz etmekte olan
ve 30.09.2010 gününden itibaren de Tokat Açık Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan hükümlü konumundaki sanığın ziyaret görüşü yapılan suç tarihinde
saati belirlenemeyen bir zaman diliminde infaz kurumunun sınırları
dışına çıkarak kurumu terk ettiği, saat 18.30 da yapılan sayımda kurumda
bulunmadığı tespit edildikten sonra ilerleyen saatlerde kendiliğinden
dönerek saat 20.30'daki sayıma katıldığı, dolayısıyla, hükümlünün
kaçması suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla,
sanığın mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün
onanmasına dair Özel Daire kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; itirazın kabulü gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede
oybirliğiyle karar verildi.