MAHKEMESİ :Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Mal Rejiminden Kaynaklanan Alacak, Tapu İptali ve Tescil... ile ... aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak, tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... 5. Aile Mahkemesi'nden verilen 01.07.2014 gün ve 83/550 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ..., boşanma davası ile birlikte açılıp tefrik edilen davada, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz ve araç nedeniyle tapu ve trafik kaydının 1/2 oranında iptali ile adına tescilini istemiş, davacı vekili 22.05.2009 havale tarihli dilekçede tasfiyeye konu aracın 1/2 hissesinin tahmini değerinin 10.000-TL, taşınmazın 1/2 hissesinin tahmini değerinin ise 15.000-TL olduğunu açıklamış ve toplam 25.000-TL üzerinden harç yatırarak araç ve taşınmazla ilgili alacağın davacıya ödenmesini talep etmiş, daha sonra mahkemece verilen süre içerisinde bilirkişi raporunda belirtilen değer itibariyle eksik harcı tamamlamıştır.Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, tasfiyeye konu taşınmazdaki katkı payı olarak tespit edilen 129.000-TL'nin davalıdan tahsiline, davacının araca ilişkin talebinin ve bakiye katkı payı talebinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle(maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.Somut olaya gelince; eşler, 10.07.1975 tarihinde evlenmiş, 04.02.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m).Tasfiyeye konu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydı 2011 yılında oluşmuş ise de; taşınmazın taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde 1995 yılında esas olarak davalının emekli ikramiyesinin üzerine davalı tarafından bir miktar para konulması suretiyle kooperatif yoluyla edinildiği anlaşılmaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra kooperatife para ödendiğine ilişkin dosyada bir delil mevcut değildir. O halde, dava konusu taşınmazın tapu kaydının 2011 yılında oluşmuş olması edinilmiş mal olduğunu göstermez. Taşınmazın mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinin, davalının kişisel malı olduğunun, edinme bedelinin esas olarak davalının gelirinden karşılandığının, davacının az da olsa katkısının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu bakımdan mahkemece TMK'nun 4. ve TBK'nun 50. maddeleri gereğince davacının katkı oranı hakkaniyete göre %50 olarak takdir edilmiş ise de mahkemenin belirlediği %50 katkı oranı fahiş olmuştur. Ayrıca katkı payı alacağı davalarında alacak hesabına esas alınacak taşınmazın değeri, dava tarihindeki değerdir. Mahkemece dava tarihindeki değerin tespit edilip, alacak hesabının buna göre yapılması gerekirken, keşif tarihindeki değerin esas alınması da doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş, TMK'nun 4. ve TBK'nun 50. maddeleri gereğince daha düşük bir katkı oranı takdir edilerek, bu katkı oranının tasfiyeye konu taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılması suretiyle bulunacak miktara alacak olarak hükmedilmesi olmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) nolu bentte gösterilen nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1.) nolu bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 2.203,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.