Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 419 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2214 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.06.2011 gün ve 2009/28 E., 2011/415 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 29.11.2012 gün ve 2011/14084 E., 2012/21667 K. sayılı ilamı ile;(...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı ge-rektirici nedenlere göre, davalı ile H.Y. dışındaki davacıların tüm, davacı H.Y. ’in aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,3-Dava 13.11.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Mahkemece: davacı eş ve çocukların maddi ve zararları sigorta tahsisleri peşin sermaye değeri ile karşılandığından, maddi tazminat istemlerinin reddine, davacı eş ve çocukların manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Temyizin kapsam ve nedenleri dikkate alındığında Yerel Mahkemenin maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kararı isabetlidir. Ne var ki davacı eş H.Y. yararına manevi tazminatın takdirinde hataya düşüldüğü, manevi tazminatın az takdir olunduğu görülmektedir.Davacıların eşi ve babası olan sigortalı A. nın öldüğü iş kazasında sigortalının % 10, davalı asıl işveren Özel İdarenin % 40, dava dışı taşeronun ise % 50 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı, olay ve dava tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.Bu ilkeler gözetildiğinde davacı H.Y. yararına hüküm altına alınan manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatların takdirinde yanılgıya düşülerek ve özellikle davacı H.Y. yararına manevi tazminatın az takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacı H.Y. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleriHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin yakınları olan Ali İhsan Dülger'in 13.11.2008 tarihinde davalı tarafından yapılmakta olan yol çalışması sırasında meydana gelen iş kazasında öldüğünü, belirterek, eş H.Y. için 100,00 TL maddi 120.000,00 TL manevi, çocuklar A. ve Y. için ayrı ayrı 100,00'er TL maddi ve 80.000,00'er TL manevi ve çocuklar N., M., C. ve D. için ayrı ayrı 80.000,00'er TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı Trabzon İl Özel İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu tazminat talebine neden olan 13.11.2008 tarihinde meydana gelen olayda müvekkili kurumca iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alındığı gibi bu konuda da işçilere eğitim de verildiğini, ancak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 ve 499 maddesi ile çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi gereğince A.İ.D'nin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini ve bu nedenle de manevi tazminat talebinin hukuki dayanağının olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Yerel Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile maddi tazminat talebinin; zarar sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılandığından reddine, eş H.Y. için 20.000,00 TL, çocuklar için ayrı ayrı 15.000,00'er TL manevi tazminatın 13.11.2008 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacılara ödenmesine, dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece, eş için takdir edilen manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir.Direnme hükmünü, taraf vekilleri temyize getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazası nedeniyle ölen işçinin eşine takdir edilen manevi tazminat miktarının az olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetin-de iadesini amaçladığından hâkim, MK'nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2033/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları).Somut olayın incelenmesinde, 13.11.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacıların yakınının ölümü ile sonuçlanan olayın meydana gelmesinde davacıların yakınının % 10 oranında, işverenlerin ise%90 oranında kusurlu olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında davacı H.Y. yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavacı H.Y. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğinceBOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3.fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.