Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davasının devam ettiğini, davacının en son olarak kendisine uygulanan fiziki şiddet ve hakaret sonrasında müşterek haneden ayrılmak zorunda kaldığını, ziynet eşyalarının hiçbirini yanına almadığını, esasen almasının da mümkün olmadığını, zira ziynet eşyalarının davalının ailesine ait kasaya koyulduğunu, altınlar üzerinde tasarruf hakkının bulunmadığını, kalan ev eşyalarını çok sonra aile fertlerinin ve muhtarın bulunduğu bir ortamda alabildiğini, altınlarının ise verilmediğini belirterek, dava dilekçesinde belirtilen altınların aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedellerin toplamının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; düğünde 20 değil bir iki adet yarım altın takıldığını, dava dilekçesinde belirtilen 10 adet 22 ayar bileziğin hiç takılmadığını, takılan 33 adet çeyrek altının bozdurularak iki adet bilezik, altın listesinin 12. sırasında yazılı 1 adet beyaz altın çerçeveli inci künye ve 13. sırasında yazılı 1 adet halat zinciri ile çerçeveli cumhuriyet altını alındığını; trabzon set, 9 adet 22 ayar üstü çizgili kalın düz bilezik, çeyrek altınlar bozdurularak alınan alınan 2 adet bilezik, kurban hediyesi olarak alınan bilezik, yarım altınlar ve altın künyenin, davacının babasına borçları için, davacının bilgisi dahilinde bozdurularak verildiğini, ilk etapta altınların kasada saklandığı hususunun doğru olduğunu, ancak, bozulduktan sonra davacının takabileceği kadar altın kaldığını, onları da giderken yanında götürdüğünü beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; davacı tanıklarının yakın akrabaları olduğu, altınların davalının ailesine ait kasada saklandığını davacıdan duydukları, buna mukabil tarafsız görgü tanığı kuyumcu A.. B.. tarafından, tarafların düğünden üç ay sonra gelerek altınları davacının babasının borcu nedeni ile bozdurdukları, o sırada alacaklı mevlüt isimli kişinin de dükkanda olduğu, bozdurulan altınların parasının mevlüt'e verildiği yönünde beyanda bulunduğu, davacının bunun aksini ispat edemediği, yemin deliline de dayanılmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dava, ziynet bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Bunun yanında, kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı, kişisel harcamalar vs.) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.Somut olayda; dinlenen tanık beyanları değerlendirildiğinde; Davacı tanıkları, altınların kayınvalidesinin kasasında saklandığını davacıdan duyduklarını, davacı baba evine döndüğünde üzerinde ziynet eşyası olmadığını beyan etmişlerdir. Bunun yanında kuyumcu olan davalı tanığı Ali, düğün için davalının kendisinden 1 adet trabzon seti, 8-9 bilezik, alyans, yüzük ,altın künye aldığını, düğünden hemen sonra gelerek takılan çeyrek altınları bozdurduklarını ve hatırladığı kadarı ile 3 adet bilezik ve 1 adet inci künye aldıklarını, yaklaşık üç ay kadar sonra ise, davacının babasına ait borcu ödemek için altınlarla birlikte dükkana geldiklerini, alacaklı olan Mevlüt isimli şahsın da yanlarında olduğunu, altınları bozdurarak parayı Mevlüt'e verdiklerini ifade etmiştir. Davalı tanığı olan Mevlüt de dinlenmiş; davacının babasının kendisine borcu olduğunu, davalının borcu ödeyeceğini söylediğini, kuyumcuda buluştuklarını , davacının da geldiğini, borç miktarı olan 2,100,00 TL' nin kendisine verildiğini beyan etmiştir.Bilirkişi ise raporunda; altın listesinin 11. sırasında yazılı 10 adet 22 ayar bileziğin davacının sunduğu resimlerde mevcut olmadığını, yine bilirkişi iddia edildiği gibi 20 adet yarım altın değil, 6 adet yarım altın takıldığını tespit edebildiğini rapor etmiştir.Toplanan tüm bu deliller uyarınca , davacıya düğünde 1 adet trabzon set takımı , 1 adet altın kaplama saat, 6 adet yarım altın, 33 adet çeyrek altın, 9 adet 22 ayar çizgili model olarak tabir edilen tanesi 17 gram olan bilezik, 6 adet tanesi 8 gram olan takı bileziği, 1 adet kelepçe modeli 14 ayar yeşil altın bilezik, 2 adet yüzük, 1 adet altın uçlu inci kolye, 1 adet 14 ayar künye , bundan ayrı olarak kurban bayramında kurbanlık hediyesi olarak da bir adet 22 ayar bilezik takıldığı, düğünden sonra 33 çeyrek altının bozdurulduğu ve dava dilekçesinde yazılı olan inci künye, 1 adet halat zinciri ile çevrili cumhuriyet altını alındığı; trabzon seti, 9 adet bilezik, kurban hediyesi olarak alınan bilezik, 6 adet yarım altın ve altın künyenin bozdurulduğu, davacının babasının borcu için 2.100,00 TL'sinin alacaklısı olan tanık Mevlüt'e verildiği anlaşılmaktadır.Davalının, davacının babasının borcu için satılan altınlar dışındaki bakiye kalanların aileye ait kasadan alınarak davacıya verildiğini iddia ettiği, bozdurulan altınlardan 2,100,00 TL'sinin davacının babasının borcu için kullanıldığı nazara alındığında, bozdurulan ve borç ödenen kısım dışında kalan altınlar yönünden ispat yükü davalıya aittir.Açıklanan bu olgular ışığında mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle dava dilekçesinde hem çeyrek altınlar hem de inci künye ve halat zinciri ile çevrili cumhuriyet altını talep edildiğinden mükerrer talepte bulunulduğu da göz önünde bulundurularak bunların alacaktan düşülmesi, devamında bozdurulan ziynet eşyalarından, davacının babasının borcuna karşılık ödenen miktar tespit edildikten sonra , borç ödenen kısım dışında kalan ziynet eşyaları bakımından ispat yükünün davalıda olduğu göz önünde bulundurulmak sureti ile toplanan deliller uyarınca bir karar verilmesi olmalı iken, davanın tümden reddine yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.