Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi
üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. Davacılar
avukat olduklarını, davalı M.'ın 21.03.2011 tarihinde verdiği
vekaletnameyle eşine karşı boşanma ve 50.000 TL değerinde mal paylaşımı
davası açtıklarını, aralarında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığını,
davalının eşiyle barışarak yaşamını birlikte sürdürmeye başladığını,
açılan davaların tarafların sulh olması nedeniyle sona erdiğini, davalı
M.'ın kendilerini haksız olarak 07.04.2011 tarihinde azlettiğini, hak
ettikleri ücretin ödenmediğini, davalı ile eşi arasında zımni uzlaşma
olduğu için hak ettikleri vekalet ücretinden her iki davalının birlikte
müteselsilen sorumlu olduğunu, vekalet ücretinin tahsili için girişilen
icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek
itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini
istemişlerdir. Davalılar, açılan davanın yersiz olduğunu,
davacılarla avukatlık ücret sözleşmesi düzenlemediklerini, sunulmayan
hizmetin karşılığının talep edildiğini ve borçlarının olmadığını
savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulü ve borç miktarının
10.000 TL olarak tespitine, bu miktara vaki itirazın iptaline karar
verilmiş; hüküm, davalı İ.... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar haksız olarak azledildiklerini ve taraflar arasında zımni
uzlaşma olması nedeniyle vekalet ücretinden davalıların birlikte
müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek eldeki davayı
açmışlardır. Davalılar, verilmeyen hizmetin karşılığının talep
edildiğini ve borçlarının olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece,
davacıların haksız azil edildiği ve davalıların vekalet ücretinden
Avukatlık Kanunu gereğince müteselsilen sorumlu oldukları ve davacıların
13.900.00 TL vekalet ücretini hak ettikleri gerekçesiyle davanın
kabulüne karar verilmiştir. Davacıların davalı M.'ı boşanma ve
mal paylaşımı davalarında avukat olarak temsil ettikleri, açılan bu
davada taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiği,
davalı M.'ın görülen lüzum üzerine 07.04.2011 tarihinde davacıları
azlettiği, 18.05.2011 tarihinde yapılan duruşmaya tarafların katılmaması
nedeniyle davanın işlemden kaldırılmasına ve 14.09.2011 tarihinde ise
yenilenmediği için davanın HMUK 409 maddesi gereğince açılmamış
sayılmasına karar verildiği dosya kapsamından anlaşıldığı gibi taraflar
arasında da bu yön ihtilafsızdır. Davalı M. davacıları görülen lüzum
üzerine azletmiş olup bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere
davacıların görevlerini tam olarak yaptıkları ve azlin haksız olduğu
mahkemenin de kabulündedir. Açılan boşanma davasında davacı M.'ın
davasından feragat ettiğine veya tarafların sulh olduğuna dair dosyada
hiçbir delil mevut değildir. Davanın taraflarca takip edilmemesi
nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde davacının
davasından feragat ettiğinin veya tarafların sulh olduğunun kabulü
mümkün değildir. Bu yönde dosyada herhangi bir delilde mevcut değildir.
Boşanma davasının özelliği gereği tarafların boşanmaya zorlanması
mümkün değildir. Aksine yasalar gereği hakimin tarafları evlilik
birliğini devam ettirmeye davet etmesi gerekir. Davalıların anlaşıp
yuvalarını kurtardıklarını beyan etmeleri hukuki anlamıyla sulh
olduklarının kabulünü gerektirmez. Avukatlık Kanununun 165 maddesinde
sulh ile sonuçlanan işlerde her iki taraf avukatlık ücretinin ödenmesi
konusunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar. hükmü mevcut olup az
yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu avukatlık ücretinden davalı
İ.'in bu yasa maddesi gereği sorumlu tutulması mümkün değildir. Hal
böyle olunca; mahkemece, davalı İ. hakkında açılan davanın yukarıda
açıklanan gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken yanlış
değerlendirmeyle bu davalı hakkında da davanın kabulü yönünde hüküm
tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı
yararına bozulmasına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
HUMKnun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak
üzere, 18.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.