Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 416 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2034 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 23.06.2011 gün ve 2010/342 E., 2011/430 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 29.02.2012 gün ve 2011/13439 E., 2012/2755 K. sayılı ilamı ile;(...1- Mahkemece verilen 23.06.2011 tarihli karar, davalı B. Yalıtım ve Tecrit Maddeleri Üretim Tic. A.Ş vekillerince süresinde temyiz edilmiş olup, bilahare davalı vekili Av. ÇFnin vekaletnamesindeki yetkisine binaen temyiz talebinden feragat etmiş bulunduğundan Davalı vekilinin vaki temyiz talebinin feragat nedeniyle REDDİNE,2-Davacının, 10.07.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu % 26 oranın da işgöremezliğe uğradığı,olayda davacının % 20 oranında , davalı işverenlerin % 80 oranında kusurlu olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.BKnın 47. Maddesinde hakimin bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özelliklerini göz önünde tutularak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramınınfizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu nedenle hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23.6.2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 40.000,00-TL manevi tazminatın fazla takdir edildiği ortadadır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir.O halde,davalı D. Güvenlik Ltd. Şti vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı Delta Güvenlik Ltd. Şti vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalılara ait işyerinde çalışmakta iken 10.07.2008 tarihinde maruz kaldığı, işkazası neticesinde % 26 oranında maluliyete düştüğünü, olayın meydana gelişinde davalıların kusurlu olduğunu, ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL, maddi ve 50.000,00.TL manevi olmak üzere toplam 51.000,00 TL alacağın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve tava etmiştir.Davalılardan D. Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle: olayın diğer davalının iş yerinde ve davacının kusurlu davranışı sonucu meydana geldiğini müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen maluliyet oranına da itiraz ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davalılardan B. A.Ş. vekili; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Yerel Mahkemece, maddi tazminat talebi atiye bırakıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 40.000,00 TL manevi tazminatın 10.07.2008 olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, dair verilen karar, davalılar vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece, takdir edilen manevi tazminat miktarı yönünden önceki kararda direnilmiştir.Direnme hükmünü, davalı D. Güvenlik Ltd. Şti vekili temyize getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olayın gerçekleşme biçimine, hak ve nesafet kurallarına göre uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Manevi tazminat, beden gücü kaybı nedeniyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetin-de iadesini amaçladığından hâkim, MK'nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2033/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları).Somut olayın incelenmesinde, 10.07.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacının iş göremezlik derecesinin % 26 olarak belirlendiği, olayın meydana gelmesinde davacının % 20 oranında, davalıların ise % 80 oranında kusurlu olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının isabetli olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, çoğunluk tarafından bu görüşe iştirak edilmemiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle iş kazası sonucunda davacıda iş göremezlik derecesi, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavalı D. Ltd. Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanu-nu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğinceBOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3.fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.