Ceza Genel Kurulu 2013/118 E. , 2014/415 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : ÜSKÜDAR 2. Ağır CezaGünü : 11.04.2012 Sayısı : 61-134
Sanık F.. H.. hakkında yağma suçundan yapılan yargılamada, eylemin
hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü ile 5237 sayılı TCK'nun 142/2-a
ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına, sanıklar Ersoy ve İrfan’ın kasten öldürme suçuna
yardım, sanık Ersoy’un yağma ve sanıklar Furkan, Ersoy, Yaver ve
İrfan’ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından ayrı ayrı
beraatlarına ilişkin, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen
21.02.2011 gün ve 300-87 sayılı hükmün katılan vekili ve sanık Furkan
müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.
Ceza Dairesince 30.12.2011 gün ve 6479-8715 sayı ile; "...B- Sanık
Furkan hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet, sanıklar Ersoy
hakkında kasten öldürme, yağma ve kişi hürriyetinden yoksun bırakma,
sanık İrfan hakkında kasten insan öldürme ve kişi hürriyetinden yoksun
bırakma, sanık Yaver hakkında kişi hürriyetinden yoksun bırakma
suçlarından kurulan beraat hükümleri yönünden; Dosya kapsamından
saptanan oluşa göre; sanıklardan Furkan ile öldürülen Necati arasında
husumet bulunduğu, olay günü öğlen saatlerinde buluştukları, sanık
Furkan'ın duyduğu husumet nedeni ile öldürüleni uygun bir yerde
sorgulamak ve cezalandırmak istediği, sanık Yaver'in aracılığı ile
İrfan'ın inşaat halindeki binasına Ersoy ile birlikte götürdükleri,
burada öldürülene şiddet uyguladıkları, olay yerinde elde edilen
izmaritlerden Furkan ve Ersoy'un bizzat sorgulamada bulundukları,
öldürülenin pantolonu ve kazağı çıkarılmış vaziyette ellerinden
kurtularak bir benzin istasyonuna sığındığı, sanıklar Ersoy ve Furkan'ın
bölgeyi tanımadıklarından, yanlarına gelen İrfan vasıtası ile maktülü
benzin istasyonunda buldukları ve Furkan'ın maktülün saklandığı mutfak
kısmına girerek maktülü tabanca ile 13 adet atış yapıp 11 isabet ile
öldürdüğü olayda, a) Sanık Furkan ve Ersoy'un öldürülen Necati'yi
İrfan'a ait inşaata götürüp şiddet uyguladıkları ve alıkoydukları
anlaşılmakla; kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu işledikleri,
böylece TCK'nun 109. maddesine göre cezalandırılmaları gerekirken
beraatlerine karar verilmesi, b) Sanık Yaver'in aracılık etmesi
sonucu sanık İrfan'ın inşaat halindeki boş binasını öldürülenin
sorgulanması için bilerek ve isteyerek tahsis etmesinin kişiyi
hürriyetinden yoksun bırakma suçuna yardım niteliğinde olduğu halde
beraat kararı verilmesi, c) Sanıklardan Yaver'in maktülün sakin bir
yerde sorgulanması için sanık İrfan'ın boş binasının kullanılması için
onunla görüşerek aracı olmasının kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma
suçuna yardım niteliğinde olduğu halde beraat kararı verilmesi, d)
Sanıklar Furkan ve Ersoy'un maktul sorgulanmadan ve öldürülmeden önce
aracını birlikte elinden almış olmaları ve olay sonrasında birlikte
kullandıkları dikkate alındığında, her iki sanığın eylemlerinin yağma
suçunu oluşturduğu halde sanık Furkan'ın hırsızlık suçundan sorumlu
tutulması ve sanık Ersoy'un beraatine karar verilmesi, e) Sanık
Ersoy'un baştan beri Furkan'ın yanında yer alarak öldürülenin
sorgulanmasına bizzat katıldığı, öldürülenin boş inşaattan kaçmasından
sonra asli fail Furkan ile beraber onu aradıkları, öldürme suçu yönünden
TCK’nun 39. maddesi bağlamında yardım eden sıfatı ile sorumlu tutulması
gerekirken beraat kararı verilmesi, f) Maktulün Furkan ve Ersoy'un
elinden kurtularak kaçtığı benzin istasyonuna sığındığı, bu sanıkların
öldürüleni aramaya başladıkları, ancak bölgeyi tanımamaları nedeni ile
sanık İrfan'dan yardım istedikleri, maktulü gizlendiği yerde sanık
İrfan'ın yardımı ile buldukları, dolayısı ile öldürülene karşı suç
işleyeceklerinden haberdar olduğu, öldürme suçu yönünden sanıklara
TCK’nun 39. maddesi bağlamında yardım eden sıfatı ile sorumlu tutulması
gerekirken beraat kararı verilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına
karar verilmiş,Daire Üyesi E.Yeşil; "Dosya kapsamına göre,
sanıklardan Furkan ile öldürülen Necati arasında husumet bulunduğu, olay
günü öğlen saatlerinde buluştukları, sanık Furkan’ın öldürüleni
sorgulamak için yer aradığı, sanık Yaver’den yardım istediği, Yaver’in
aracılığı ile İrfan’ın inşaat halinde olan aynı zamanda büro alarak
kullanılan yeri ayarladıkları, sanık Ersoy’un yardımı ile maktulü
buraya götürdükleri, İrfan, Furkan’a 'şiddet uygulama, bağırtı çağırtı
olmasın' diyerek yeri tahsis ederek bürodan ayrıldığı, sanıklar Ersoy ve
Furkan’ın maktule şiddet uyguladıkları, Furkan’ın, maktulu diğer sanığa
teslim edip olay yerinden ayrıldığı, maktulün bir ara fırsatını bularak
kaçtığı, geri dönen Furkan’ın durumu fark edince Ersoy ile birlikte
maktul’ü aramaya başladığı, İrfan ile karşılaşınca o yöreyi iyi bilmesi
nedeniyle yardımcı olmasını istedikleri, sanık Furkan’ın, maktulün
benzin istasyonuna girdiğini görünce araçla takip edip istasyona
girdiği, 'namus işidir' diyerek maktul’ün teslimini istediği, istasyon
sahibi S.. T..’ın 'bu iş burada olmaz' diyerek karşı çıktığı, sanık
İrfan’ın da, Sami’yi haklı gördüğü ve Furkan’ı engellemeye çalıştığı,
ikna olmuş gibi görünen Furkan’ın diğer sanıklarla Petrol İstasyonundan
bir miktar uzaklaştığı, Furkan’ın ani bir kararla geri dönerek maktul’ün
saklandığı yere gelerek tabanca ile 13 el ateş etmek suretiyle
öldürdüğü olayda, sayın çoğunluk ile oluşa ilişkin görüş farkı
bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu sanık İrfan’ın suça yardım eden
olarak katılıp katılmadığıdır. Sanık İrfan’ın hürriyeti sınırlama
suçunun işleneceğini bilerek diğer sanıklara yer temin etmiştir.
Maktul’e şiddet uygulanmamasını istemiştir. Öldürüleceği konusunda
hiçbir fikri yoktur. Öldürme bu sanığın iradesi dışında ani bir kararla
gerçekleştirilmiştir. Sanığın yardım etmeden sorumlu tutulabilmesi
için; Kastın bulunması, kast somut bir suç ve bu fiilin işlenişine
katkıda bulunmaya yönelik olmalıdır. Sanığın yardımı hürriyeti tahdit
suçuna yöneliktir. Öldürme suçuna yönelik yardım iradesi bulunmadığından
beraat kararının onanması kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne iştirak
etmiyorum" düşüncesiyle, sanık İrfan’ın sanık Furkan’ın kasten öldürme
suçuna yardım eden olarak katıldığına ilişkin bozma kararı yönüyle karşı
oy kullanmıştır. Yerel mahkeme ise 11.04.2012 gün ve 61-134 sayı ile;
"...Olayda maktülün ölümünü gerçekleştiren kişinin hakkında verilen
mahkumiyet kararı kesinleşen F.. H..'nun olduğu hususu sabit olup bu
sırada sanıklar E.. Ş.. ve İ.. E..'nin de olay yerinde oldukları
hususuda sabittir. Bu nedenle mahkememizce bozulan 2007/300 esas sayılı
kararda her iki sanığın TCK’nun 37. maddesinde belirtildiği üzere 'suçun
kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişiler' olarak
mı yoksa TCK’nun 39. maddesinde belirtilen 'suça iştirak eden kişi'
olarak mı kabulü gerektiği veya sanıkların iştiraklerinin olup olmadığı
hususu mahkememizce değerlendirilerek söz konusu karar verilmiştir.
Suçun işlendiği sırada yapılan hareketlerin TCK’nun 37. maddesinde
belirtildiği üzere müşterek faillik mi, yoksa TCK’nun 39. maddesinde
belirtildiği üzere yardım etme mi olduğu uygulamada her zaman kolaylıkla
ayırt edilebilen bir husus olmayıp aynı görüş öğretide de ileri
sürülmüş, 'suçun işlenmesi açısından önemli olup ta, fiil üzerinde
müşterek hakimiyet kuran yardımların, yardım etme olarak değil, müşterek
fail kapsamında kabul edilmesinin gerektiği, buna karşılık suçun
işlenmesi açısından ikincil nitelikte ve önemde olup ta fiil üzerinde
hakimiyet oluşturmayan, sadece destekleyici, kolaylaştırıcı bir etkiye
sahip olup hareketleri yardım etme kapsamında kabul edilmesi gerektiği
ifade edilmiştir.' (Yrd.Doç.Dr.Vesile Sonay Evik, suça iştirakte yardım
edenin ceza sorumluluğu, ikinci baskı sayfa 220-221) Keza aynı
eserde İtalyan Yargıtayı'nın kararlarından örneklerde verilerek 'Bazı
kararlarda, genel tecrübe kurallarına göre fail ile birlikte suç
mahalinde bulunma fiilinin açıkça benimseme, onaylama, faili manevi
açıdan desteklemeye objektif uygunluk söz konusu ise bunun manevi
iştirak olarak kabul edilebileceği, diğer kararlarında ise suç
mahallinde bulunmanın faili, suçu işlemeye teşvik etmekte, kendisini
daha güvende hissetmesini sağlayarak suçu işlemesine manevi bir katkı
sağladığı kabul edilebiliyorsa manevi iştirak kapsamında
cezalandırılabileceği, diğer bazı kararlarında herhangi bir aktif
faliyette bulunmaksızın suç mahalinde bulunmanın suça iştirak kapsamında
değerlendirilemeyeceği, ancak somutta yapılacak değerlendirmeye göre
failin suç işleme kararını kuvvetlendirdiği veya suçu işlemesini
kolaylaştırdığı, failin suçu işlemesi ihtimalini artırdığı kabul
ediliyorsa suça iştirak olabileceği, bir başka kararda, başkaları
tarafından suç işlenmekte olduğunu bilerek yanlarında bulunarak buna
göz yuman ve suçun işlenmesine engel olmayan kişilerin suça iştirakten
sorumlu tutulabilmeleri için neticeyi önlemek konusunda
yükümlülüklerinin olması gerektiği' belirtilmiştir.(aynı eser sayfa
248-249-250)Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığının 13.11.2007 tarih,
7913/8372 esas ve karar sayılı içtihatında da belirtildiği üzere (aynı
eser cilt 1 sayfa 1136) maktülü öldürme eyleminde yanında yer alan ve
cesaret vererek desteklemeleri eylemi, kasten insan öldürmeye yardım
suçu olarak kabul edilmiştir. Somut olayda sanıklar E.. Ş.. ve İ..
E..'nin sanık Furkan'ın gerçekleştirdiği eylem sırasında olayın olduğu
yerde bulundukları yukarıda belirtildiği üzere sabit ise de, sanık
Furkan'ın öldürme olayını gerçekleştireceğini bildikleri veya
bilebilecekleri durumda olduklarına dair bir kanıt bulunmadığı gibi
dosyada mevcut tanık anlatımlarından da açıkça anlaşılacağı üzere işyeri
sahibi S.. T..'ın işyerine sığınan maktülü sanık Furkan'a vermeye karşı
çıktığı, sanık İrfan'ın tanıdığı S.. T..'ı haklı görüp Furkan'ı
engellemeye çalıştığı ve birlikte dışarı çıktıkları, fakat sanık
Furkan'ın aniden geri dönüp tekrar işyerine girip petrol istasyonunun
mutfak kısmında saklanan maktüle 13 el tabanca ile ateş ederek
öldürdüğü, bu sırada sanıklar Ersoy ve İrfan'ın sanığın yanında olmayıp
petrol istasyonunun dışında oldukları hususuda sabit olduğu gibi, sanık
Furkan'ın yanında yer aldıkları, bu şekilde sanık Furkan'a cesaret verip
eylemi gerçekleştirmesini sağlamaya yönelik desteklediklerine dair
herhangi bir iddia ve kanıt bulunmadığından beraatlerine karar
verilmesinin bu nedenle somut olaya, yasal düzenlemelere uygun düşeceği
sonuç ve vicdani kanısına varılmıştır. 2-Yağma suçu yönünden:
Sanık Furkan'ın maktülü öldürdükten sonra maktüle ait 34 P 0480 plaka
sayılı kırmızı renk polo marka araç ile tek başına olay yerinden
ayrıldığı ve aracın 15.07.2007 günü Selimiye Mahallesi Şerif kuyusu
Sokak N.69 adresinde polis tarafından kapıları kapalı, terk edilmiş
olarak bulunduğu hususuda sabittir. Yağma suçu bilindiği üzere
TCK’nun 148. maddesinde tanımlanmıştır. Somut olayda Sanık Furkan'ın
veya sanık Ersoy'un maktülün öldürülmesinden önce söz konusu aracını
TCK’nun 148. maddesinde belirtilen şekilde tehtid ederek veya cebir
kullanarak aldıklarına dair bir iddia ve kanıt bulunmadığı gibi maktül
sanıklar Furkan ve Ersoy ile Kartal Askerlik şubesi binası önünde
buluşmuş ve yine her iki sanıkla birlikte önce sanık Yaver'in işlettiği
kahveye gelmiş ve daha sonra gittikleri yerden arabayı bırakarak oradan
ayrılmıştır. Her iki sanığın söz konusu aracı kendilerine verilmesi
konusunda maktüle yönelik cebir ve tehtid iddiası bulunmadığı gibi buna
ilişkin bir kanıtta olmadığından ve yine sanık Ersoy'un Furkan'ın aracın
alınması eylemine TCK’nun 37 veya 39. maddelerinde belirtilen şekilde
katıldığına dair kanıt olmadığı için sanık Furkan'ın maktülü öldürdükten
sonra aracını alıp olay yerinden uzaklaşması ve daha sonra terk etmesi
eylemi bu nedenle TCK’nun 142/2-a maddesi kapsamında hırsızlık suçu
olarak kabul edilmiştir. (aynı yönde Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
2008/146 esas 2009/52 karar sayılı kararına ilişkin olarak Yargıtay 1.
Ceza Dairesi Başkanlığının 04.06.2010 tarih 2009/8314 esas-2010/4144
karar sayılı içtihatı) Keza sanık E.. Ş..'in de yukarıda adam öldürme
suçuna iştirak yönünde belirtilen gerekçelerle iştirakinin söz konusu
olmaması nedeni ile beraatine karar verilmiştir. 3- Maktülü
hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden: Maktül, sanık F.. H.. ve E..
Ş.. ile Kartal Askerlik şubesi binası önünde buluşmuş ve kullandığı araç
ile sanık Y.. İ..'ın işlettiği Ümraniye'de ki kahvesine gelmişler,
burada kahvenin kalabalık olması nedeni ile konuşmak istememişler, sanık
İ.. E..'nin yakınlarda bulunan Ekşioğlu mahallesi Mevlana sokakta olan
binaya gitmişlerdir. Burada maktül ile sanık Furkan'ın karşılıklı birden
fazla sigara içtikleri, burada bulunan sigara izmaritleri ile ilgili
düzenlenen 16.08.2007 tarihli ekspertiz raporu ile sabittir. Maktül
sanık Furkan'ın buradan birisini getirip yüzleştireceği gerekçesi ile o
kişiyi alıp getirmek üzere ayrılması, keza sanık E.. Ş..'in de binadan
dışarı çıkması nedeni ile maktülün rahatlıkla bu sırada bulunduğu yerden
çıkıp oradan uzaklaşması, kaçması dikkate alındığında TCK’nun 109.
maddesinde yaptırıma bağlanan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun
işlenmediğinin kabulünün somut olaya, yasal düzenlemelere uygun
düşeceği kabul edilmiştir" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi
karar vermiştir. Bu hükmün de katılan vekili ve sanık Furkan müdafii
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
23.01.2013 gün ve 163566 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay
Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca
değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 1- Sanıklar Furkan, Ersoy, Yaver ve İrfan'ın üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığı,
2- Sanık Furkan'ın maktulün aracını alma eyleminin yağma suçunu mu,
yoksa 5237 sayılı TCK'nun 142/2-a maddesine uyan hırsızlık suçunu mu
oluşturacağı ve sanık Ersoy'un bu eyleme iştirakının bulunup
bulunmadığı, 3- Sanıklar Ersoy ve İrfan'ın sanık Furkan'ın kasten öldürme eylemine yardım eden olarak katılıp katılmadıkları, Noktalarında toplanmaktadır. İncelenen dosya kapsamından;
Sanık Furkan ve Ersoy'un olay günü Kartal Askerlik Şubesinde maktul ile
buluştukları, maktule ait araç ile Alemdağ'da bulunan sanık Yaver'in
işlettiği kahvehaneye saat 12.00-12.30 sıralarında geldikleri, daha
sonra sanık Yaver'in aracılığıyla sanık İrfan'a ait inşaat halindeki
binaya gittikleri, sanık İrfan'ın kullanmalarına izin vermesi üzerine
maktul ile sanıklar Furkan ve Ersoy'un inşaat halindeki binanın beşinci
katında bir süre birlikte kaldıkları, sonrasında maktulün saat
14.30-15.00 sıralarında, üzerinde sadece külot ve palto olmak üzere
oradan ayrılıp yaya olarak öldürme eyleminin gerçekleştiği benzin
istasyonuna gittiği, sanıklar Furkan, Ersoy ve İrfan'ın da maktule ait
araçla benzin istasyonuna geldikleri, burada sanık Furkan'ın ele
geçirilemeyen tabanca ile maktulü öldürdüğü, 21.04.2007 tarihli olay
yeri tespit tutanağında, sanık İ.. E..’ye ait olan inşaat halindeki
yerde maktule ait olduğu tespit edilen bir adet pantolon, bir adet
pantolon kemeri, bir adet kazak ve bir adet beyaz atletin ele
geçirildiği bilgisine yer verildiği, İ.. E..’ye ait inşaat halindeki
yerde bulunan 9 adet sigara izmariti üzerinde yapılan inceleme sonucu
düzenlenen İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü raporunda,
sigara izmaritlerinden beş adeti üzerinde belirlenen genotipin
özelliklerinin maktul N.. A..’ın, Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas
Dairesi raporunda ise, sigara izmaritlerinden iki adeti üzerinde
belirlenen genotipin özelliklerinin sanık F.. H..’nun genotip
özellikleri ile uyumlu olduğunun belirtildiği, 20.04.2007 tarihli
ölü muayene tutanağında, maktulün vücudunda sağ periorbital bölgede
ödem, hematom, sol kol humerusta deformite (parçalı kırık), sağ alt
ekstremite sol pretbtial ön yüzde 10 cm uzunluğunda sıyrık
belirlendiğinin ifade edildiği, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas
Dairesince düzenlenen raporda, ölenin vücudunda 11 adet ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası ve bir adet ateşli silah mermi çekirdeği
sıyrığı saptandığı, yaralardan dördünün tek başlarına öldürücü
nitelikte olduğu, ölümün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına
bağlı, kafatası, kaburga, spakula, klavikula ve torakal omur kırıkları
ile birlikte iç organ ve büyük damar delinmesinden gelişen iç kanama
sonucu meydana geldiği açıklamalarına yer verildiği, Maktule ait aracın 15.05.2007 tarihinde kapıları kapalı ve terk edilmiş olarak bulunduğu, Sanık
Furkan hakkında N.. A..'ı kasten öldürmek suçundan verilen mahkumiyet
kararının Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği, Anlaşılmaktadır.
Tanık H.. Ş.. özetle; olay günü tesadüfen akrabası olan S.. T..’a ait
benzin istasyonunda bulunduğunu, saat 14.30 sıralarında koşarak bir
şahsın gelip "taksi var mı" diye sorduğunu, o mevkide taksi
bulamayacağını söyleyince koşarak mutfak bölümüne geçtiğini ve "beni
öldürecekler" dediğini, bu sırada bir aracın geldiğini ve içerisinden üç
kişinin indiğini, işyeri sahibi Sami yanlarına gittiğinde içlerinden
birisinin namus meselesi olduğunu söylediğini, Sami’nin "burada böyle
şeyler yapmayın" diye müdahale etmesi üzerine daha önceden tanıdığı
sanık İrfan’ın "burası bizim akrabanın yeri burada böyle şey olmaz"
dediğini, sanık İrfan ile yanındaki kişinin oradan ayrıldıklarını,
araçla tek başına uzaklaşan sanık Furkan’ın hızla olay yerine geldiğini
ve silah sesleri duyduğunu ifade etmiş, Benzin istasyonu sahibi
tanık S.. T.., tanık Hakan’ın beyanına benzer anlatımda bulunmuş, ancak
maktulü almalarına izin vermeyince tüm sanıkların araca binerek bir süre
uzaklaştıklarını, sonradan sanık Furkan’ın tek başına gelerek
öldürme eylemini gerçekleştirdiğini dile getirmiş, Benzin
istasyonunda pompacı olarak çalışan tanık S.. A.. ise, ana hatlarıyla
diğer tanıklarla benzer olacak şekilde anlatımlarda bulunmuş, ancak
maktulü almalarına izin vermeyince yalnızca sanık Furkan’ın araca
binerek bir süre uzaklaştığını, diğer sanıklar İrfan ve Ersoy’un araca
binmeden benzin istasyonundan ayrıldıklarını, kısa bir süre sonra sanık
Furkan’ın tek başına gelerek öldürme eylemini gerçekleştirdiğini
belirtmiş,Kolluk, savcılık ve sorguda susma hakkını kullanan sanık
Furkan mahkemede özetle; maktulü tanıdığını, uyuşturucu ticaretine
yönelik olarak iş yaptıklarını, olay günü buluşmak amacıyla
sözleştiklerini, maktulün askerlik işini halletmek için Kartal Askerlik
Şubesine gittiğini, ancak işini halledemeden ayrıldıklarını, daha sonra
konuşmak için Alemdağ’da bulunan yaklaşık 20 yıldır tanıdığı sanık
Yaver’in kahvehanesine gittiklerini, mekanın kalabalık olması nedeniyle
orada konuşamadıklarını, Yaver’den kendilerine konuşmak için bir yer
ayarlamasını istediğini, sürekli olarak taksisinden yararlandığı sanık
Ersoy’un olay sırasında yanlarında olduğunu, sanık Yaver ile birlikte
sanık İrfan’a ait olan yere bakmaya gittiklerini, sanık Ersoy ile
maktulün kahvehanede kaldığını, döndüğünde maktulün kaçmış olduğunu
gördüğünü, daha sonra sanık İrfan da yanlarında olmak üzere araçla
maktulü aramaya başladıklarını, otobanda bulunan bir benzin istasyonuna
girdiğini görünce birlikte araçla oraya gittiklerini, maktul ile sadece
konuşacağını belirttiğini, bu sırada İrfan ile Ersoy’un tam olarak
nerede olduğunu görmediğini, orada bulunanların kendisinin maktulle
konuşmasını engellediğini, bunun üzerine geriye döndüklerini, daha sonra
geri dönüp istasyonda maktulün bulunduğu yere girdiğini, aralarında
boğuşma başladığını, maktulün silah çektiğini ve ateş ettiğini, maktulün
elinden aldığı silah ile hatırlayamadığı kadar ateş ettiğini ve sonra
olay yerinden tek başına kaçtığını, bu sırada Ersoy ve İrfan’ı
görmediğini dile getirmiş, Sanık İrfan kollukta özetle; sanık
Furkan’ın bir kişi getireceğini ve birkaç soru sorup ifadesini alacağını
söylediğini, şiddet uygulama ve "bağırtı çağırtı" olmaması kaydıyla
işyerini kullanmalarına izin verdiğini, ne yapacaklarını sorduğunda
sanık Furkan’ın namus için soru soracağını söylediğini, yaklaşık bir
saat sonra döndüğünde sanık Furkan’ın araçla etrafta dolaştığını
gördüğü, ne olduğunu sorduğunda yanındaki kişinin "abi şahsı kaçırdık
onu arıyoruz" dediğini, daha sonra sanık Furkan’ın kullandığı araçla
maktulü aramaya başladıklarını söylemiş, Savcılıkta; sanıklar
Furkan ve Yaver’in yanına gelip, namus meselesi olduğunu, bir kişiyi
sorgulayacaklarını, bürosunu kullanmalarına izin verip vermeyeceğini
sorduklarını, şiddet uygulamamaları halinde kullanabileceklerini
söyleyip ayrıldığını, Yaver ve Furkan’ın yokluğundan yararlanarak
maktulü işyerine getirdiklerini, maktulün yapılan işkence ve eziyetten
kaçmak için çaba sarfettiğini ve kaçarak benzin istasyonuna gittiğini
belirtmiş,Mahkemede özetle; sanık Furkan’ı önceden tanımadığını,
saat 13.00 sıralarında bir iş için işyerinden ayrılırken 30 senedir
tanıdığı Yaver ve yanında bulunan sanık Furkan ile karşılaştığını,
Yaver’in yanındaki kişiyi iyi tanıdığını belirterek, kahvehanesinin
kalabalık olduğunu, bu nedenle kahvede görüşemeyecekleri için
arkadaşları ile görüşmek için yer aradıklarını, yazıhanesini kullanıp
kullanamayacaklarını sorduğunu, döndükten sonra kullanabileceklerini
söylediğini, işini bitirip geri döndüğünde sanık Furkan ile yanında
bulunan şahsın arkadaşlarını kaybettiklerini söylediğini, bulmalarında
yardımcı olmak için araçlarına bindiğini, daha sonra sanık Furkan’ın
maktulü benzin istasyonuna girerken görmesi üzerine oraya gittiklerini,
önceden tanıdığı istasyon sahibi ile Furkan arasında tartışma olduğunu,
Furkan’ın kendisine karışmamasını söylemesi üzerine olay yerinden
ayrıldığını, daha sonra silah sesleri duyduğunu, öldürme olayını
görmediğini, suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiş,Sanık Yaver
aşamalarda özetle; sanık Furkan’ı yaklaşık 20 yıldır tanıdığını, olay
günü saat 12.00-13.00 sıralarında sanık Furkan'ın kırmızı renkli bir
araçla yanında maktul ve iki kişi daha olmak kahvehanesine geldiklerini,
bir mesele görüşeceklerini söylediklerini, daha sonra kahvehanenin
kalabalık olduğunu söyleyerek uygun bir yer ayarlamasını istediklerini,
sanık İrfan’ın yazıhanesini kullanabileceklerini söylediğini, bunun için
İrfan ile konuşmak amacıyla sanık Furkan ile birlikte Furkan'ın
kullandığı kırmızı renkli araçla İrfan’ın yanına gittiklerini,
yazıhanesini kullanıp kullanamayacaklarını sorduklarında Furkan namus
meselesi ile ilgili olarak maktulle konuşacaklarını söyleyince konuşma
nedenini bu aşamada öğrendiğini, İrfan ile sanık Furkan konuşurken
oradan ayrılıp kahvehaneye geldiğini, Furkan’ın araçla kendisinden önce
gelip maktul ve yanındaki diğer kişiyi alarak kahvehaneden ayrıldığını
gördüğünü, yaklaşık iki saat kadar sonra sanık İrfan’ın yanına gelip,
"senin tanıştırdığın şahıs ateş etmiş, konuşmamız lazım" diyince öldürme
olayını duyduğunu, başlangıçta ne konuşacaklarını bilmediğini,
suçlamaları kabul etmediğini dile getirmiş, Mahkeme aşamasında
yakalanan sanık Ersoy özetle; taksi şoförlüğü yaptığını, sanık Furkan’ı
taksisine bindiği için yaklaşık 10 yıldır tanıdığını, diğer sanıkları
ise tanımadığını, maktulü de ilk kez olay günü gördüğünü, sanık
Furkan’ın isteği üzerine olay günü yanlarına gittiğini ve aracı ile
sanık Furkan’ın da içinde bulunduğu maktulün kullandığı aracı takip
ettiğini, hep beraber sanık Yaver’in işlettiği kahvehaneye gittiklerini,
daha sonra sanıklar Furkan ve Yaver’in maktulün aracı ile ayrılıp
gittiklerini, bir süre sonra maktulle birlikte sanık İrfan’ın işyerine
gittiklerini, burada sanık Furkan ile maktulün samimi ortamda
tartıştıklarını, daha sonra sanık Furkan’ın birisini alıp geleceğini
söyleyerek oradan ayrıldığını, sanık Furkan ayrıldıktan sonra maktulün
sanık Furkan’a "gittiğimi söylersin" diyerek gittiğini, geri dönen sanık
Furkan’ın maktulün gittiğini görmesi üzerine maktule ait araçla maktulü
aramaya başladıklarını, bu sırada karşılaştıkları sanık İrfan’ı da
araca alarak kendilerine yardımcı olmasını istediklerini, maktulün
benzinliğe gittiğini öğrenince oraya gittiklerini, işyerinde bulunanlar
maktulü sanık Furkan’a vermeyince İrfan ile birlikte oradan ayrılarak
otobanın karşısına geçtiklerinde silah sesleri duyduğunu, suçlamaları
kabul etmediğini savunmuştur. Uyuşmazlık konularının isabetli bir
şekilde çözümlenmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma ve
kişinin ölmesinden yararlanarak hırsızlık suçları ile faillik ve yardım
etme kavramlarının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Birinci uyuşmazlığın konusunu oluşturan kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçu 5237 sayılı TCK’nun "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma"
başlıklı 109. maddesinde; "(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir
yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye,
bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kişi, fiili
işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa,
iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (3) Bu suçun; a) Silâhla, b) Birden fazla kişi tarafından birlikte, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı, f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması
hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun
neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca
kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde
düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında;
cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi nitelikli hal olarak, üçüncü
fıkrasında ise; suçun fıkrada altı bend halinde sayılan şekillerde
gerçekleştirilmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü
fıkrasında; suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci
fıkrasında cinsel amaçla işlenen özgürlüğü sınırlama suçuna yer
verilmiş, altıncı fıkrasında da; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında
kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin
gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı
belirtilmiştir. Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus,
bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ve
sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile
korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde
hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi
unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin
doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar
kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun hareket etme ya
da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili,
doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar
kullanarak gerçekleştirilebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu,
serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde
kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü
hareket ile işlenebilecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da
bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun
bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani
genel kasttır. Kanunun metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, 5237
sayılı TCK'nun 109. maddesinde öncekine benzer biçimde düzenlenmiş olan
bu suçun temel biçimi bakımından saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim
bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir
Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan
Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş
Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku
Özel Hükümler, Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ankara
2009, Cilt 3, s. 2830) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun
29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve
288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir. İkinci uyuşmazlığın
konusunu oluşturan ilk suç olan yağma 5237 sayılı TCK'nun 148 ila 150.
maddelerinde düzenlenmiş olup, 148. maddenin 1. fıkrasında suçun temel
şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer
verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de hukuki
bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma ile yağmada değer
azlığı yaptırıma bağlanmıştır.Yağma suçunun basit şekli 5237 sayılı
TCK'nun 148/1. maddesinde; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının
hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara
uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı
teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" biçiminde
tanımlanmıştır. Buna göre kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya
cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da
malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit
edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı
koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. 765 sayılı
Türk Ceza Kanununda "gasp" olarak tanımlanan yağma, esasında cebir veya
tehdit kullanmak suretiyle yapılan cebri bir hırsızlıktan ibaret olup,
bir kimsenin taşınabilir bir malını cebir veya tehdit kullanarak
almaktır. Hırsızlık ile yağma suçları ortak unsurlara sahip olmakla
birlikte yağmanın hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak
için cebir veya tehdit kullanılmasıdır. İkinci uyuşmazlık konusuyla
ilgili olan kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya
ölmesinden yararlanılarak işlenen hırsızlık suçu ise 5237 sayılı TCK'nun
142. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde; "Kişinin malını
koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,…İşlenmesi
hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" şeklinde
hüküm altına alınmıştır. Anılan kanunun 142. maddesinin 2. fıkrasının
(a) bendinde hırsızlık suçunun iki ayrı nitelikli hali düzenlenmiş olup
buna göre, suçun kişinin "malını koruyamayacak durumda olmasından" veya
"ölmesinden" yararlanılarak işlenmesi bu bend kapsamında yaptırıma
bağlanmıştır. TCK'nun 142. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde
düzenlenen nitelikli hallerden birincisi olan, hırsızlık suçunun kişinin
malını koruyamayacak durumda olmasından yararlanılarak işlenmesine
ilişkin hükmün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma
fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Anılan bentte
düzenlenen nitelikli hallerden ikincisi olan, hırsızlık suçunun kişinin
ölmesinden yararlanılarak işlenmesi halinde, kural olarak ölümün nasıl
gerçekleştiğinin önemi bulunmamaktadır. Nitekim failin herhangi bir
nedenle kişiyi öldürmesinden sonra oluşan yeni bir kastla kişinin malını
alması halinde de bu nitelikli hal uygulanacaktır. Ancak failin, malını
almak amacıyla kişiyi öldürmesi halinde 5237 sayılı TCK'nun 82/1-h
maddesi uyarınca nitelikli kasten öldürme suçunun yanı sıra hırsızlık
suçundan değil, aynı kanunun 148/3. maddesi uyarınca yağma suçundan da
cezalandırılması yoluna gidilecektir. Dolayısıyla bu nitelikli halin
uygulanabilmesi için failin hırsızlık kastının ölümden sonra ortaya
çıkması gerekmektedir. Faillik ve yardım etme kavramlarının
değerlendirilmesine gelince; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda suça
iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım
etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.Kanunun 37.
maddesindeki; "(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte
gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. (2)
Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail
olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde
araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar
artırılır" şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek
faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.Kanunda
suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından
iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nun 37/1. maddesinde
düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır. Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir: 1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır. 2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil
üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı "fail"
konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının
belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri
ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç
ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini
tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna
göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir
katkıda bulunmaktadır. "Yardım etme" ise 5237 sayılı TCK'nun 39.
maddesinde; "(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş
yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on
yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın
yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez. (2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur: a)
Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya
fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.c)
Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak
icrasını kolaylaştırmak" şeklinde, "Bağlılık kuralı"da aynı kanunun 40.
maddesinde; "(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir
fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi,
diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde
bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. (2)
Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir.
Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya
yardım eden olarak sorumlu tutulur. (3) Suça iştirakten dolayı
sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına
varmış olması gerekir" biçiminde düzenlenmiştir. Suçun icrasına
iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği
kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik”
denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme
olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki
fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail
olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanunun 40.
maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır. TCK’nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır. 1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;a)Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,b)Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış,2-Manevi yardım ise;a)Suç işlemeye teşvik etmek,b)Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,c)Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,d)Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.Kişinin
eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da
suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki
durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra
ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da
dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira
"yardım etme"yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin
suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin
bulunmamasıdır. Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesine gelince; 1- Sanıklar Furkan, Ersoy, Yaver ve İrfan'ın üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığı:
Sanıklar Furkan ve Ersoy'a inşaat halindeki binasını kullanmaları
amacıyla izin veren sanık İrfan'ın, maktulün yapılan işkence ve
eziyetten kaçarak benzin istasyonuna gittiğini ifade etmesi ve bu
ifadesini destekler nitelikte binaya geri döndüğünde sanık Ersoy'un
maktulü kaçırdıklarını kendisine söylediğini belirtmiş olması, ölü
muyane tutanağında yer verilen bulguların maktulün kötü muamaleye tabi
tutulduğunu göstermesi, hayatın olağan akışına uygun olmayan ve kişinin
bulunduğu yerden rızasıyla ayrıldığını kabule imkan vermeyen şekilde
maktulün üzerinde pantolonu olmaksızın sadece iç çamaşırı ile kaçarak
benzin istasyonuna sığınmış olması ve bu durumun tanıklar Sami, Hakan ve
Salih tarafından doğrulanmış bulunması, sanıklar Furkan ve Ersoy'un
maktul ile konuşmak istedikleri konuyu sanık Yaver'in kahvehanesinde
konuşmak yerine sanık İrfan'a ait inşaat halindeki binaya gitmeleri
hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda, maktulün sanık İrfan'a
ait inşaat halindeki binanın beşinci katında yaklaşık olarak iki saate
yakın bir süreyle rızasına aykırı olarak tutulmak suretiyle
hürriyetinden yoksun bırakıldığının kabulü gerekmektedir. Bu
itibarla, eylemi birlikte gerçekleştiren sanıklar Furkan ve Ersoy'un
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı TCK'nun 37.
maddesi kapsamında, sanıklar Yaver ve İrfan'ın ise, maktulün sanıklar
Furkan ve Ersoy tarafından rızasına aykırı olarak bir yerde tutulacağını
bilmelerine rağmen, sanık Yaver'in yüklenen suçun işlendiği yerin temin
edilmesinde aracılık etmek, sanık İrfan'ın ise suçun işlendiği yerin
kullanımına izin vermek suretiyle, suçun işlenmesinden önce yardımda
bulunarak icrasını kolaylaştırmış olmaları nedeniyle anılan kanunun
39/2-c maddesi kapsamında sorumlu olmaları gerektiği gözetilmeden, tüm
sanıkların yüklenen suçtan beraatına ilişkin yerel mahkeme direnme hükmü
isabetsiz olup bozulmasına karar verilmelidir. 2- Sanık Furkan'ın
maktulün aracını alma eyleminin yağma suçunu mu, yoksa 5237 sayılı
TCK'nun 142/2-a maddesine uyan hırsızlık suçunu mu oluşturacağı ve sanık
Ersoy'un bu eyleme iştirakının bulunup bulunmadığı: Birinci
uyuşmazlık konusunda ulaşılan sonuca göre, sanıklar Furkan ve Ersoy'un
yaklaşık olarak iki saat süreyle maktulü inşaat halindeki binanın
beşinci katında rızasına aykırı olarak tutarak kötü muamelede bulunmuş
olmaları, maktulün sanık İrfan'a ait binanın beşinci katından bir kısım
giyim eşyaları ile birlikte aracının anahtarı dahi olmaksızın ve aracını
orada bırakarak kaçması, sanıklar Furkan ve Ersoy'un, tutulduğu yerden
kaçan maktülü yine maktule ait araçla aramaları ve öldürme eyleminin
gerçekleştiği yere aynı araçla gelmiş olmaları nazara alındığında, sanık
Furkan'ın maktule ait aracın anahtarını, dolayısıyla da aracını öldürme
eylemini gerçekleştirdikten sonra değil de, maktulü kötü muamalede
bulunarak rızasına aykırı olarak tuttuğu yerde cebir ve şiddetle
aldığının, maktulün sanık İrfan'a ait binanın beşinci katına zorla
getirilmesi anından itibaren sanık Furkan ile birlikte hareket eden,
maktulün hürriyetinden yoksun bırakıldığı iki saatlik sürede ve araçla
aranması sırasında sanık Furkan'ın yanında yer alan sanık Ersoy'un ise
sanık Furkan'ın eylemine 5237 sayılı TCK'nun 37. maddesi kapsamında
müşterek fail olarak katıldığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, dosya kapsamına uymayan ve varsayımlara dayalı gerekçeyle,
sanıklar Furkan ve Ersoy'un yağma suçundan mahkumiyetleri yerine, sanık
Furkan'ın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına, sanık Ersoy'un ise
beraatına karar verilmesi isabetsiz olup, yerel mahkeme direnme hükmünün
bu nedenden dolayı da bozulmasına karar verilmelidir.3- Sanık
Ersoy ve İrfan'ın sanık Furkan'ın kasten öldürme eylemine yardım eden
olarak katılıp katılmadıklarının değerlendirilmesine gelince;
Sanıklar Ersoy ve İrfan, maktulü bulmak için sanık Furkan ile birlikte
öldürme eyleminin gerçekleştiği benzin istasyonuna gelmişlersede, sanık
İrfan'ın benzin istasyonuna kaçan maktulü almak isteyen sanık Furkan'a
engel olan istasyon sahibi tanık Sami'yi destekleyen sözler söylemesi,
sanıklar Ersoy ve İrfan'ın istasyon sahibinin maktülü sanık Furkan'a
vermemesi üzerine maktule ait araçla olay yerinden ayrılan sanık Furkan
ile birlikte gitmeyip, olay yerinden ayrılmış olmaları, maktule ait
araçla olay yerinden ayrılan sanık Furkan'ın kısa bir süre sonra ani bir
kararla tekrar benzin isatasyonuna yalnız bir şekilde geri dönerek
öldürme eylemini gerçekleştirmiş olması hususları nazara alındığında,
sanıklar Ersoy ve İrfan'ın sanık Furkan'ın kasten öldürme eylemine
yardım eden olarak katıldığı hususu şüphe boyutunda kalmaktadır.
Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza muhakemesinin en
önemli ilkelerinin birisi de "şüpheden sanık yararlanır" (in dubio pro
reo) ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması
bakımından gözönünde tutulması gereken herhangi bir meseleye ilişkin
şüphenin, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir
uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği
veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi
halinde uygulanacağı gibi, suçun niteliğinin belirlenmesi bakımından da
geçerlidir. Bu itibarla, sanıkların kasten öldürme suçuna yardımdan
mahkumiyetlerini gerektirir, her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli
delil bulunmadığından, yüklenen suçtan sanıkların beraatına ilişkin
yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup onanmasına karar
verilmelidir. Sanık Ersoy yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan on
üç Genel Kurul Üyesi; "sanık Ersoy'un sanık Furkan'ın kasten öldürme
eylemine yardım eden olarak katıldığının sabit olduğu", Sanık İrfan
yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Genel Kurul Üyesi; "sanık
İrfan'ın sanık Furkan'ın kasten öldürme eylemine yardım eden olarak
katıldığının sabit olduğu" düşüncesiyle, sanıkların beraatına ilişkin
yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerektiği yolunda karşı oy
kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2012 gün ve 61-134 sayılı direnme kararının;
a- Sanıklar Ersoy ve İrfan'ın sanık Furkan'ın kasten öldürme eylemine
katılmadıklarından bahisle verilen beraat hükmü yönünden ONANMASINA,
b- Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçları yönüyle ise;
sanıklar Furkan ve Ersoy'un kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan
5237 sayılı TCK'nun 37. maddesi kapsamında, sanıklar Yaver ve İrfan'ın
ise anılan kanunun 39/2-c maddesi kapsamında sorumlu olmaları gerektiği
gözetilmeden, tüm sanıkların yüklenen suçtan beraatına karar verilmesi
ve dosya kapsamına uymayan ve varsayımlara dayalı gerekçelerle, sanıklar
Furkan ve Ersoy'un yağma suçundan mahkumiyetleri yerine, sanık
Furkan'ın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına, sanık Ersoy'un ise
beraatına hükmolunması isabetsizliklerinden BOZULMASINA, 2-
Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
TEVDİİNE, birinci ve ikinci uyuşmazlık konuları yönüyle 30.09.2014
tarihinde yapılan birinci müzakerede oybirliğiyle, üçüncü uyuşmazlık
konusu yönünden ise 30.09.2014 tarihinde yapılan birinci müzakerede
yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 14.10.2014 tarihinde yapılan ikinci
müzakerede oybirliğiyle karar verildi.