Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı pilotun sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini ileri sürerek, 27.000 euronun faizi ile ödetilmesi istemiştir.Davalı,davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş;hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1- HUMK'un 381. maddesi gereğince mahkeme,hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı yasanın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK'un 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı kanunun 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde HUMK'un 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Öte yandan kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HUMK'un yukarda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.Temyize konu kısa kararda 34.330 euronun fiili ödeme tarihindeki kur karşılığı TL.nin davalıdan tahsiline hükmedilirken, gerekçeli kararda davanın kısmen kabulü ile 24.830 TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kaldı ki gerekçede 24.830 euro üzerinden davanın kısmen kabul edildiği açıklandığı halde hükümde TL. olarak davanın kabul edildiği açıklanmıştır. Bu husus, az yukarda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, mahkemece 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı'nda da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için çelişkili ve infazda tereddüt yaratacak mahiyette kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.2- Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇYukarıda açıklanan 1.bent gereğince hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine 17.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.