Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4010 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3103 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : BULDAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/09/2009NUMARASI : 2008/155-2009/144Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden 199 parsel sayılı taşınmaz maliki olduğunu davalıların komşu 866 parsel maliki olup taşınmazlarında tefsiye çalışmaları yaptıklarını, her iki arazi arasında 2,5-3 metre kot farkı oluştuğunu yağan yağmur sularından taşınmazının zarar gördüğünü ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme isteklerinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalıların sınırda göçme ve yarılmalara sebebiyet vermeleri yönünden elatmanın önlenmesine, sınırdaki göçüklerin temizlenerek bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde duvar örülerek taşınmazın eski hale getirilmesine, eski hale getirilmezse 10.326.75.-TL tazminatın davalılardan yasal faizi ile tahsiline karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi eski hale getirme ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının taşınmazı ile davalı taşınmazı arasında kot farkı bulunduğu, davalının kendi taşınmazında tesviye çalışmaları yaptığı, arazinin bu yapısı nedeniyle iki taşınmaz arasında davacının taşınmazına doğru kayma ve göçmelerin meydana geldiği görülmektedir. Davalının bu eyleminde davacı taşınmazına doğrudan bir el atması söz konusu değildir. Davalının kot farkı bulunan kendi taşınmazını mülkiyet hakkının kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak düzeltmek düşüncesiyle hareket ettiği ancak taşınmazların yapısı gereği bilirkişi raporunda belirtilen zararın meydana geldiği sabittir. Açıklanan bu olgular dikkate alındığında taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun komşuluk hukukuna ilişkin 737 ve devam eden maddeleri gereğince çözüme kavuşturulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Komşuluktan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde gözetilmesi gereken ilkelerden birisi de komşu taşınmaz maliklerinin mülkiyetten kaynaklanan haklarını kullanırken bu haklarında karşılıklı fedakârlıklarda bulunmaları gerekeceği dikkate alındığında çekişmenin çözümünde fedakârlığın olaya en uygun düşecek şekilde denkleştirilmesi asıldır. Başka bir deyişle, her taşınmaz maliki komşuluk hukukundan doğan hak ve yetkilerini kullanırken gerekli işlere ve doğan zararın giderilmesine kendi yararlanması oranında katılmakla yükümlüdür. Somut olayda, zarar verici durumun doğrudan davalının kusuruyla oluştuğu kabul edilemez. Başka bir anlatımla, kot farkı nedeniyle oluşacak arazi kaymalarına engel olmak amacıyla yapılması zorunlu olan duvarın masraflarından tümüyle davalının sorumlu tutulması hak ve nesafet kurallarına uygun düşmez. Hal böyle olunca, taraflar arasına mevcut çekişmenin hak ve nesafet kuralları gözetilerek, yanların katılması ile giderilmesi için uzman bilirkişilerden rapor alınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere duvarın yapım masrafının tamamının davalıya yüklenmiş olması doğru değildir. Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.