Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3997 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4772 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Şikayetçi vekili, müvekkilinin haczi şikayet olunanın alacağından önceki tarihli olduğu gibi, alacağının da, 6183 sayılı Yasa'nın 21. maddesi uyarınca rüçhanlı olduğunu, ancak düzenlenen sıra cetvelinde, usul ve yasaya aykırı olarak, satış bedelinin rehin hakkı sahibi şikayet olunana ödenmesine karar verildiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini istemiştir.Şikayet olunan vekili, şikayetin reddini istemiştir.Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, şikayet olunanın, BK'nın 580. ve İİK'nın 270. maddeleri hükmü uyarınca borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı, düzenlenen sıra cetvelinde rehin alacaklısı olması nedeniyle satış bedelinin şikayet olunana ödenmesine karar verildiği, şikayet olunanın alacağının, bedeli paylaşıma konu aracın otoparkta kalmasından kaynaklanan yediemin alacağı olması itibariyle, İİK'nın 138/2. maddesi kapsamında tüm alacaklıları ilgilendiren ortak masraflardan olduğu ve bu nedenle satış bedelinden öncelikle ödenmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.Şikayet olunanın alacağı otopark ücreti alacağıdır. TBK'nın 580. (BK'nın 482.) maddesi hükmü uyarınca, işletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj, otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya saklama giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına sahiptirler. Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır. Kiraya verenin hapis hakkını düzenleyen TBK'nın 336. (BK'nın 267.) maddesinde ise, "taşınmaz kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere, kiralananda bulunan ve kiralananın döşenmesine veya kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiştir. Kiralayanın hapis hakkı, kiralanan yerde bulanan kiracıya ait taşınır eşyayı kira alacağına karşı alıkoymak ve kira borcunu ödemediği takdirde onu paraya çevirerek alacağını öncelikle tahsil etme yetkisi veren bir tür kanuni rehin hakkıdır. Taşınır malların kiralanan yere gelmesiyle işleyecek altı aylık kira nedeniyle hapis hakkı doğar. Hapis hakkı taşınır malların kiralanan yere gelmesiyle birlikte doğduğundan daha sonra hapse konu malların üçüncü bir şahıs tarafından haczedilmesi ve mahcuzların paraya çevrilmesi halinde kiralayanın geçmiş bir yıllık ve işlemekte olan altı aylık kira alacağının satış bedelinden öncelikle ödenmesi gerekir.(Y.19.H.D'nin 18.03.1999 tarih ve 1199 E., 1767 K. ve Y. 21.H.D'nin 29.11.2005 tarih ve 6074 E., 12377 K. ve Dairemizin 16.12.2014 tarih ve 5154E., 8161 K; 01.04.2015 tarih ve 243E., 2172 K. sayılı ilamları bu yöndedir.)Somut olayda, şikayetçi vergi dairesi tarafından bedeli paylaşıma konu araç üzerine 01.03.2006 tarihinde haciz konulmuş olup, söz konusu araç üzerinde otopark ücreti alacağı için hapis hakkı kullanan şikayet olunanın alacağı ise aracın otoparka girdiği 30.06.2008 tarihinde doğmuştur. Bu itibarla, şikayetçinin vergi alacağı borçlu şirketin vergi borcu olup, 6183 sayılı Kanun'un 21/2. fıkrasının 2. cümlesi kapsamında olan alacaklardan değildir. Bu durumda, şikayet olunanın alacağı rehinli alacaklı ise de, doğum tarihi sonra olduğundan, şikayetçinin alacağına göre öncelikli olduğundan bahsedilmez.Diğer taraftan, İİK'nın paraların paylaştırılması başlığını taşıyan 138/2 maddesi; "Haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masraflar önce satış tutarından alınır ve artan para takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nisbetinde paylaştırılır." düzenlemesine, aynı maddenin 3. bendinde ise; "Vekil vasıtasiyle yapılan takiplerde vekalet ücretinin miktarı, alacaklı ile borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın, icra memuru tarafından avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu şekilde tayin olunan vekalet ücreti de takip masraflarına dahildir." düzenlenmesine yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca, satış bedelinden bütün alacaklıları ilgilendiren ortak masraflar alındıktan sonra, artan para alacaklılara, asıl alacak, talep edilmiş ise işlemiş faiz ve takip giderleri de dahil edilerek, alacakları nisbetinde ödenir. Buradaki takip giderleri sadece o alacaklıyı ilgilendiren, onun takibine ait giderler olup, ödeme ve icra emrinin tebliği masrafları, alacaklının peşinen ödediği harçlar (İİK'nın 15 ve 59. mad.) ve vekalet ücretidir. Mahkemece, şikayet olunanın otopark ücreti alcağının, tüm alacaklıları ilgilendiren ortak masraflardan olduğu ve bu nedenle satış bedelinden öncelikle ödenmesi gerektiği kabul edilmiş ise de, anılan yasal düzenlemede ifade edilen ortak masraflar, satış dosyasında yapılan yed-i emin ücreti, satış ve paylaştırma giderleri gibi bütün alacaklıları ilgilendiren masraflar olup, şikayet olunan alacağının bu kapsamda değerlendirilmesi isabetsiz olmuştur. Şikayetin konusu, İİK'nın 138/2. maddesinde düzenlenen ortak masraflara ilişkin olmayıp, sıra cetvelinde şikayet olunana ayrılan yed-i emin ücreti alacağına ilişkin sıraya yöneliktir.Ayrıca, ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa'nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6, 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 1086 sayılı HUMK'nın 73. maddesi "Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez" hükmünü içermektedir. 6100 sayılı HMK'nın 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş, bu hakkın, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapmasını da içerdiği belirtilmiştir.İİK'nın 18/3 ncü maddesinde "Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir." hükmüne yer verilmiştir. Kanunda açıklık bulunmayan hallerde, duruşma yapılıp yapılmayacağı hakimin takdirine bırakılmış ise de; öngörülen takdir hakkı mutlak bir seçimlik hak olmayıp, halin icabına göre değerlendirilmesi gereken bir takdir hakkıdır. Sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde bu takdir hakkının duruşma yapılarak kullanılması kanunun amacına uygun düşer. Mahkemenin takdirine göre duruşma açılmasının gerekli görüldüğü hallerde ilgililerin duruşmaya çağrılması yasal bir gerekliliktir. Şikayet sonunda hakları haleldar olabilecek alacaklıların savunma haklarını kullanabilmeleri ve adalet dengesinin sağlanabilmesi bakımından takdir hakkı, duruşma açılması yönünde kullanılmalıdır.Bu durumda, mahkemece, şikayet tarihinde yürürlükte olan HMK'nın basit yargılama usulüne ilişkin 316. vd. madde hükümleri uyarınca yargılamanın yürütülmesi, şikayet olunana şikayet dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilip, taraf teşkilinin sağlanması; İİK'nın 18. maddesi uyarınca duruşma açılması, tahkikatın duruşmalı olarak yapılması, ilk haciz sahibi alacaklının şikayetçi vergi dairesi olduğu gözetilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, şikayet olunanın alacağının doğum tarihinin şikayetçinin haczinden sonra olduğu ve alacağının İİK'nın 138/2. maddesinde belirtilen tüm alacaklıları ilgilendiren yed-i emin ücreti alacağı olmadığı gözden kaçırılarak, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.