DAVA
:Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta
tatili, izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise
de; HUMK.nun 435.maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve
incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla Tetkik
Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi,
gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş akdinin haksız ve ihbarsız olarak feshedildiği iddiasıyla
kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta
tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı,
uzun yol tır şoförü olan davacının ara dinlenmelerinin normal işçilere
göre daha uzun olduğu, malı götürdüğü yere ulaştırdığında mesaisinin
bittiğini, tekrar yola çıkmak için beklemesinin fazla çalışma olmayıp
mesleğinin bir gereği olduğunu, seferlerinin tatil günleri göz önünde
bulundurularak hesaplandığını, çok istisnai hallerde dönüşün bayramın
ilk gününe denk geldiğini, bu durumda da harcırah ve ücretinin
ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı davalı avukatı temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1-
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni
gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında
kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla
çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin
imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil
niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp
kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının
ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri
kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç
yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı
belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile
sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı
vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin
niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı
araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti
ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma
yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma
alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması
hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü
delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması
durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı
belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde,
fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda
ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt
ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının
yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.İşyerinde
üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının
gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine
hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan
işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici ya da şirket
ortağı bulunması hâlinde, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin
belirlediğinden söz edilemeyeceğinden, yasal sınırlamaları aşan
çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğar. O halde üst
düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi
tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip
verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak
görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma
yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi
yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri
sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir. Satış
temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük
faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak
belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak
prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla
çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış
priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam
olarak karşılamaması hâlinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir. İş
sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dâhil olduğu
yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270
saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul
etmektedir. Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin
öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması hâlinde, yıllık 270 saatlik
fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi
gerekir. İşçiye her ay ödenen ücret içinde fazla çalışmaların bir
kısmının yer aldığı taraflarca kabul edildiğine göre 270 saatin 12 aya
bölünmesi sonucu belirlenen 22.5 saat, her ay için kanıtlanan fazla
çalışma süresinden indirilmelidir. İşçinin fazla çalışmasının
kanıtlanamadığı veya çalışmaların karşılığının tam olarak ödendiği aylar
için böyle bir indirime gidilmez.Günlük çalışma süresinin onbir
saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu
süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret
ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul
edilmelidir. Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati
geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla
fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık
kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde
yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.
Dairemizin kararları da bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün
2007/40862 E, 2009/17766 K). Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak
Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında
Yönetmeliğin 4üncü maddesine göre, günde yedibuçuk saat çalışılması
gereken işlerde çalışan işçinin, yedibuçuk saati aşan çalışma süreleri
ile yedibuçuk saatten az çalışılması gereken işler bakımından
Yönetmeliğin 5inci maddesinde sözü edilen günlük çalışma sürelerini
aşan çalışmalar, doğrudan fazla çalışma niteliğindedir. Sözü edilen
çalışmalarda haftalık kırkbeş saat olan yasal sürenin aşılmamış
olmasının önemi yoktur.Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal
sınırlama da, İş Kanununun 41inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin
toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki
hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması
hâlinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de
ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya
yöneliktir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.). Fazla
çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68inci maddesi
uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Fazla
çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması
hâlinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması
gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010
gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857
E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine
yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir
indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve
işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir
edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime
gidilmemelidir(Yargıtay 9.HD. 21.03.2012 gün, 2009/48913 E, 2012/9400 K
.). Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden
yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla,
davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen
kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği
kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E,
2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava
konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı
işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce maktu ve nispi vekâlet
ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve
etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan
ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin
adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda
indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dâhi
her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu
avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha
önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma
alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle
birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44üncü maddelerine
göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden
yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık
ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı
sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari
Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce
eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim
nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille
temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği
kabul edilmiştir. Somut olayda; Mahkemece, hükme esas alınan
bilirkişi raporunda davacının haftada 52,5 saat fazla çalışma yaptığı
kabul edilerek hesaplama yapımlaştır. Davacı tır şoförü olarak
şehirlerarası yük taşıma işi yapmaktadır. Mahkemece davacının günde 15
saat çalıştığı kabul edilmiştir. Taraf tanıklarının çalışma saatlerine
ilişkin hesaplamaya elverişli beyanları bulunmamaktadır. Yine davacı
tarafça delil olarak sunulan bölge çalışma müdürlüğünce düzenlenen
tutanak işyerinde çalışan başka bir işçiye ilişkindir. Bu belge tek
başına işyerinde haftada 52,5 saat fazla çalışma yapıldığının ispatı
yönünden yeterli değildir. Davalı tarafça takometre ve araç takip
sistemi kayıtları (GPRS), bu kayıtları tutan Smart Vehicle Tracking
System (SVTS Mobility) şirketinin göndermediği gerekçesiyle dosyaya
sunulamamıştır. Mahkemece, davalıdan ve ünvanı belirtilen şirketten dava
konusu döneme ait kayıtların temini ile takometre ve GPRS kayıtlarının
işinde uzman bir makine mühendisi bilirkişi marifetiyle inceleme
yapılarak davacının haftalık çalışma süreleri tespit edilmelidir. Mahkemece,
hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma
alacağının asgari geçim indirimi alacağı da dahil edilmiş olan en son
net ücret üzerinden hesaplanması hatalıdır. Mahkemece,
teknik bilirkişi marifetiyle takometre ve GPRS kayıtları
incelettirildikten sonra, emsal dosyalarda aynı işi yapan davacılar için
haftalık kaç saatlik fazla çalışmanın hüküm altına alındığı da göz
önünde bulundurularak, işçilik alacakları konusunda uzman başka bir
bilirkişiden rapor alınmak suretiyle dosya içindeki bordrolar dikkate
alınarak davacının dönem ücretlerine göre fazla çalışma çalışması
hesaplattırılarak fazla çalışma alacağı hususunda yeniden bir karar
verilmelidir. 3- Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi
raporunda hafta ve genel tatil alacakları hesaplanırken asgari geçim
indirimi eklenen net ücret üzerinden hesaplanması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.12.2014
gününde oybirliğiyle karar verildi.