Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 397 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 637 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 20.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen, 30.12.2010 gün ve 2009/75 E., 2010/539 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 18.01.2012 gün ve 2011/5381 E., 2012/454 K. sayılı ilamı ile karar onanmış, davacı vekili tarafından karar düzletme talebi üzerine, anılan dairenin 29.05.2012 gün ve 2012/7275-13842 E., K. sayılı ilamı ile;(...Davacı, kendisine ait kredi kartlarını kullanan davalının bu kartlarla harcama yapmasına rağmen harcama bedelini kendisine ödemediğini, bu miktarın tahsili için davalı aleyhine icra takibi yaptığı icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini istemiştir.Davalı, davacıya ait kartları kullanmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davacıya ait kredi kartlarının davalı tarafından kullanıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, mahkeme kararı davacı temyizi üzerine dairemizce onanmış, davacı bu defa karar düzeltme talebinde bulunmuştur.Davacı eldeki davada, davalının bir kısım kartları rızası dahilinde ve bir kısım kartları da kendisinden habersizce alarak kullandığı iddiasıyla davalının yaptığını ileri sürdüğü harcama miktarının tahsiline ilişkin takibe vaki itirazın iptalini istemiş, davada aynı zamanda Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyasında delil olarak dayanmıştır. Esasen hazırlık soruşturması dosyası davalının cevap dilekçesinde de bildirilmiş bulunmaktadır. Davacının şikayeti üzerine davalı poliste verdiği 9.1.2009 tarihli ifadede "davacının ödemeleri olduğu ve nakite ihtiyacı bulunduğu zamanlarda kendisine ait tekel büfesine gelerek kartlarla yüklü miktarda içki alımı yaptığını ve üzerine de davacıya nakit olarak ödediğini zaman zamanda kendisinin Tekel'den veya dava dışı şirketlerden mal alımı yapacağı zaman kendisine ait kredi 2012/7275-13842 kartı ile ödeme yapmayı, nakit paranın ise kendisine ödenmesini istediğini, davacının arkadaşı olması nedeniyle bu konularda davacıya yardımcı olduğunu, şikayet dilekçesinde 19.000 TL kullanıldığını beyan etmesine rağmen bu miktarın daha fazla olduğunu, davacıya ait kredi kartları ile yapılan tüm çekimlerin davacının bilgisi dahilinde ve şifre kullanılarak yapıldığını ve davacıya ödendiğini" belirtmiş bulunmaktadır. Davalı bu savunması ile davacıya ait kredi kartını kullanarak mal alımı yaptığını, bedelini de davacıya ödediğini bildirmiş olup, davalının polisteki bu beyanı yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu içinde, davacıya ait kartların davalı tarafından kullanıldığına dair davacı iddiası yönünden, davacının tanık dahil tüm delillerinin toplanarak ve değerlendirilerek karar verilmesi gerekir. Bu itibarla, davacıdan dava konusu iddiasıyla ilgili olarak tanık dahil tüm delilleri ve davalının da karşı delilleri alınarak gerekli inceleme ve araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca uygun karar oluşturulması zorunludur. Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerekir iken zuhulen onandığı bu kez yapılan incelemeden anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme itirazının kabulüyle, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir....)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kredi kartlarının kullanılmasından dolayı doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptali davasıdır.Davacı, davalının kendisine ait kredi kartlarını kullandığını, bu kartlar ile harcama yaptığını ancak harcama bedellerini kendisine ödemediğini, bu miktarın tahsili için davalı aleyhine başlattığı icra takibine, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, davacıya ait kartları kullanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacıya ait kredi kartlarının davalı tarafından kullanıldığının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine ise, metni yukarıda başlık bölümüne aynen alınan ilam ile bozulmuştur.Mahkemece, eldeki davada kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanmayacağı, taraflarca getirme ilkesinin uygulanacağı, davacının delil listesinde ve yargılamada tanık deliline dayanmadığı gerekçeleri ile önceki kararında direnmiştir.Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemenin verdiği kararın yeterli bir araştırmaya dayalı olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.Dava ve karar tarih itibariyle eldeki davaya 1086 sayılı HUMK.nun uygulanması gerekmektedir. Anılan kanun zamanında bilimsel içtihatlarda, davaya hakim olan ilkeler belirlenmiştir.Hâkimin davadaki yetkileri, bazı ilkeler tarafından belirlenir. Bu ilkeler, HUMK.da açıkça yazılı değilse de, hemen her hukuk sisteminde kabul edilen bu ilkelerin usul yasasının yorumlanmasından çıkarmak mümkündür.Bu ilkeler kısaca;1. Tasarruf ilkesi,2. Kendiliğinden (resen) harekete geçme ve araştırma ilkesi,3. Taraflarca hazırlama ilkesi,4. Hakimin hukuk kurallarını kendiliğinden uygulaması,5.Çabukluk, basitlik ve ucuzluk ilkesi(usul ekonomisi),olarak özetlenebilir.Bu ilkeler davanın türüne göre uygulama alanı bulacaktır. Tasarruf ilkesi, hâkimin kendiliğinden bir davaya bakamayacağını, ancak talep üzerine davaya bakabileceğini, tarafların dava konusu üzerinde tasarruf yetkisi bulunduğunu ve hâkimin tarafların talepleri ile bağlı olduğunu ifade eder. Kendiliğinden (re'sen) harekete geçme ilkesi gereğince kamu yararı düşüncesi ile hakim bazı hallerde tarafların talebi olmadan da kendiliğinden harekete geçebilir ve gerekli inceleme ve araştırmalarda bulunabilir.Taraflarca hazırlama ilkesi, davanın ve savunmanın dayanağı olan vakıaların ve bunların delillerinin taraflarca mahkemeye bildirilmesi demektir. Bu ilke tasarruf ilkesinin doğal bir tamamlayıcısıdır. Hâkim, incelemesini taraflarca kendisine bildirilmiş olan dava malzemesi üzerinde yapar. Hâkim, tarafların bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz. Hâkim, tarafların kendisine bildirdikleri vakıalara göre, dava konusu olayı tespit eder ve ona göre gerekli hukuk kuralını uygular. Hâkim, sadece kendisine usulüne uygun biçimde bildirilmiş olan vakıaları inceleme konusu yapabilir ve bu vakıalardan anlaşılan itiraz sebeplerini kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür. Buna karşılık hâkim, kendisine usulüne uygun biçimde bildirilmemiş itiraz sebeplerini kendiliğinden gözetemez. Kendiliğinden (re'sen) araştırma ilkesi dava malzemesinin hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olması hali olup, bu ilke kamu yararı gerekçesine dayanır ve taraflarca hazırlama ilkesinin istisnasıdır.6100 sayılı HMK.nun 24.maddeden itibaren “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler”, Tasarruf İlkesi (md.24), Taraflarca Getirilme İlkesi (md.25), Taleple Bağlılık İlkesi (md.26), Hukuki Dinlenme Hakkı (md.27), Aleniyet İlkesi (md.28), Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü (md.29), Usul Ekonomisi İlkesi (md.30), Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi (md.31) olarak sayılmıştır.Taraflarca Getirilme İlkesi HMK.nun 25.maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir. "1-Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. 2-Kanunla belirlenen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz." Bu ilkenin bir sonucu olarak hâkim, tarafların öne sürmediği vakıaları kendiliğinden araştıramaz veya eksik olan vakıaların ileri sürülmesi gerektiğini taraflara hatırlatamaz; aksi davranış hakimin reddi sebebi oluşturur.” (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, HMK Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, Sayfa 249-251)Olayda “Taraflarca Hazırlama İlkesi” uygulanacağından bu ilkenin gereklerinden en önemlisi dava malzemelerinin toplanması ve mahkemeye sunulması taraflara ait bir görev olduğundan tanık delilline başvurma görev ve yetkisi de taraflara aittir. Davacı vekili gerek dava dilekçesinin deliller bölümünde ve gerekse 04.05.2009 tarihli delil listesinde tanık deliline başvurmamıştır.Hal böyle olunca, mahkemenin bu yöne ilişkin direnmesi yerindedir.Ne var ki, davalı savunmasında davacıya ait kredi kartlarını kendisinin hiç kullanmadığını söylediği halde, 09.01.2009 tarihinde poliste verdiği ifadede "davacının ödemeleri olduğu ve nakite ihtiyacı bulunduğu zamanlarda kendisine ait tekel büfesine gelerek kartlarla yüklü miktarda içki alımı yaptığını ve üzerine de davacıya nakit olarak ödediğini zaman zamanda kendisinin Tekel'den veya dava dışı şirketlerden mal alımı yapacağı zaman kendisine ait kredi 2012/7275-13842 kartı ile ödeme yapmayı, nakit paranın ise kendisine ödenmesini istediğini, davacının arkadaşı olması nedeniyle bu konularda davacıya yardımcı olduğunu, şikayet dilekçesinde 19.000 TL kullanıldığını beyan etmesine rağmen bu miktarın daha fazla olduğunu, davacıya ait kredi kartları ile yapılan tüm çekimlerin davacının bilgisi dahilinde ve şifre kullanılarak yapıldığını ve davacıya ödendiğini" belirtmiştir. Davalının poliste verdiği bu beyan mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup, mahkeme dışı ikrarında diğer vakıalar gibi diğer delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı aşamalardaki beyanlarında da davacıya ait kredi kartlarının sliplerinin getirtilerek inceleme yapılmasını istemiştir.Bu durumda mahkemece, davacıya ait olan kredi kartlarına ait sliplerin ilgili yerlerden getirtilerek davalının imzası bulunan harcamalar belirlenip bilirkişi raporu alınmak suretiyle inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.