MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vasisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı ... vasisi ..., mirasbırakanları olan anne ve babalarının .... ... Şubesi'ndeki müşterek hesaplarında 2003 yılı itibariyle 161.518,10 TL mevduat birikimi olduğunu, T.C. Bakanlar Kurulu'nun 03.07.2003 tarihli kararıyla BDDK'nın ....'ye elkoyduğunu, mevduat sahiplerine yapılacak ödemelerin beş yıl gibi uzun bir süreye yayıldığını ve bu elkoyma işleminden dolayı uğradıkları zararın davalı iflas idaresince alacak olarak kaydedilmesi gerektiğini ileri sürerek, 18.000,00 TL alacağın iflas masasına kaydedilmesini talep ve dava etmiştir.Müflis davalı iflas idaresi vekili, dava dilekçesinde usuli eksiklikler bulunduğunu, daha önce aynı konuda açılmış davaların ret kararlarıyla neticelendiğini, kesin hüküm nedeniyle işbu davanın görülemeyeceğini, davacının iddia ettiği şekilde muhtelif zararların iflas masasına kayıt edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve yapılan tebligatlara göre, dava dosyasının 25.09.2013 tarihinde yapılan duruşmasına gelen olmadığından dava dosyasının müracaata bırakıldığı, yasal 3 aylık sürede davacı vasisince de yenilenmediği gerekçesiyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Kararı, davacı vasisi temyiz etmiştir.1-Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, BDDK'nın 03.07.2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul izninin kaldırıldığı, yönetim ve denetimi aynı Kanun'un 16/1. maddesi uyarınca ...'na intikal ettiği, ... tarafından 4389 sayılı Kanun'un 16/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın doğrudan iflasının talep edildiği, .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 08.06.2005 tarih ve 2004/132 Esas, 2005/361 E. sayılı kararı ile davalı bankanın iflasına karar verildiği, kararın 20.04.20006 tarihinde kesinleştiği, ... Tasfiye Dairesi'nin 2005/1. sayılı dosyası ile tasfiye işlemlerine başlandığı, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 106. maddesinin 5. fıkrası hükmü gereği alacaklılar toplantısı görev ve yetkisinin Fon'da olması nedeniyle, Müflis .... İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine kaim olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu'nca 28.12.2006 tarih ve 658 sayılı kararın alındığı, bu kapsamda Fon Kurulu'nun 23.05.2005 tarih ve 251 sayılı kararı ile, iflas idare memuru olarak ..., .... ve ...'un, adı geçenlerin istifa etmeleri üzerine yine Fon Kurulu'nun 25.10.2007 tarih ve 524 sayılı kararı ile ..., 06.05.2010 tarih ve 144 sayılı kararı ile Hülya Köylüoğlu ve 02.02.2012 tarih ve 49 sayılı kararı ile Selmin Kurt'un iflas idare memuru olarak atandıkları anlaşılmıştır.5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 106/5 maddesi; " Fon bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 166 ıncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ıncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas idaresi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder." hükmünü içermektedir...., iflas idaresi görev ve yetkilerini haiz olarak iflas tasfiyesini yürüttüğüne göre, bu sıfatla düzenlenen sıra cetvelinin de ...'nin kamu gücüne dayalı olarak Bankacılık Kanunu uyarınca tek yanlı olarak aldığı idari karara dayalı bir işlemi olduğu kuşkusuzdur. İflas idaresinin İİK'ndaki haiz olduğu yetkileri ...'nin sahip olması, bu hükümlerden yararlanması bu sonucu değiştirmemektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 107. madde uyarınca devir alınan alacaklar nedeniyle Fon'a boçlu olanların iflası halinde 132/9. bent uyarınca Fon'un bir ya da iki temsilcisinin katılımı ile oluşan ve İcra hakiminin seçtiği iflas idaresinin somut olayda söz konusu olmadığı, tamamının Fon'un gösterdiği adaylardan oluştuğu, iflas idaresinin Fon adına tasfiyeyi yürüttüğü anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 07.02.2011 tarih ve 2010/69 E., 2011/5 K. sayılı kararında da, ...'nin düzenlediği sıra cetvelinin iptaline idari yargının karar verebileceği sonucuna varılmıştır.Bu durumda mahkemece, tüzel kişiliği haiz Fon tarafından İİK hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen ve idari işlem niteliğinde bulunan sıra cetvelinin dava konusu edildiği, davalı Müflis .....'nin iflas idaresinin ... adına tasfiye yürüttüğü, gerçek hasmın ... olduğu, bu cetvelde davacının alacağı ile ilgili alınan kararın iptalini amaçlayan davacının alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı varsa cetvelin davacı alacağı ile ilgili kısmının iptali ile ilgili inceleme yapıp karar vermenin Adli Yargının görevi dahilinde olmadığı, anılan kararın iptali üzerine idarece yeni bir karar alınarak davacının alacağının cetvele kayıt ve kabulüne karar verileceği gözönünde bulundurulup, YHGK'nın 20.12.2013 tarih ve 4-2247 E., 1667 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, HMK'nın 30. ve 115/1. madde hükmü uyarınca, davanın her aşamasında, somut olayda henüz taraf teşkili yapılmadan da tensip aşamasında HMK'nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, davacı vasisinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.3-Kabule göre; Ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa'nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6, 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Somut olayda, davanın davacı ... vasisi ... tarafından açıldığı, mahkemece duruşma gününün kısıtlının vasisine tebliğ edilmesi gerekirken dava dilekçesinin kısıtlıya tebliğe çıkarıldığı, davacının 25.09.2013 tarihli duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırıldığı ve yasal 3 aylık süre içinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Öte yandan, İİK'nın 235. maddesine dayalı olarak açılan işbu dava, aynı maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesi uyarınca basit yargılama usulüne tabidir. Mahkemece, HMK'nın 322/1. maddesi yollaması ile HMK'nın 150/1. ve 5. madde hükümlerinin yasal dayanak olarak gösterilmesi gerekirken, yasal dayanağın sadece HMK'nın 150/1. madde hükmü olarak belirtilmesi de doğru olmamıştır.Bu durumda mahkemece, "davacının usulüne uygun şekilde davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olma" koşulunun gerçekleşmediği gözetilmeden, anılan usulsüz tebligata dayalı olarak dosyanın işlemden kaldırılmasına, daha sonra da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vasisinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.