Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 393 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13240 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı ... hakkında açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacı maliki olduğu 2257 parsel sayılı taşınmazın tarım arazisi olduğunu, taşınmazdaki yaklaşık 5200 m2 hissenin .... İcra Müdürlüğünün 2006/7617 Esas sayılı dosyasında ihale ile satın aldığı, satın alınan tarihten bu yana taşınmazı kullanmaktan yoksun bırakıldığını ileri sürerek, toplam 47.000 TL ecrimisil bedelinin işgal tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan alınmasını, müdahalenin önlenmesini ve kal'ini istemiştir.Davalılar vekili, dava konusu 2257 sayılı parselin kullanımında paydaşlar arasında fiili taksim olduğunu, davacının taşınmazda payına isabet eden bölümüne davalıların herhangi bir müdahalesinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı ... hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, tarafların müştereken malik oldukları 2257 parsel sayılı taşınmazda davalının kendi hissesine düşen kısımdan 1277,70 m2 fazla kullanmak sureti ile yaptığı müdahalenin menine, 1.674,00 TL ecrmisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı ... alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bilindiği gibi, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mahkemece bir fen ve bir ziraat bilirkişisi ile mahallinde keşfe gidildiği, bilirkişilerce düzenlenen raporda 2257 parsel sayılı taşınmaza davalı ... ve dava dışı kişilerce yapılan müdahalenin belirlendiği, müdahale edilen alanlar belirlenirken taşınmazın göl ile kaplı olan alanının da hesaplamalara dahil edildiği, sonrasında göl alanının toplam alandan çıkarılması için bilirkişilerce ek rapor tanzim edildiği, yeniden keşif yapılması ara kararla belirlenmiş olmasına rağmen, davacı tarafından keşif avansı yatırılmaması sebebiyle ikinci kez keşfe gidilemediği anlaşılmaktadır.Hâl böyle olunca, düzenlenen bilirkişi raporunun hükme elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı olmadığından, davalı vekilinin temyiz dilekçesinde keşif giderlerinin karşılaması yönündeki talebi de gözönünde bulundurularak, yeniden keşif yapılması, davacının taşınmazda kullandığı alan olup olmadığının açıkça saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davalılar vekilinin bıu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.