Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3906 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2949 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 13/09/2007NUMARASI : 2004/2042-2007/836Taraflar arasındaki davadan dolayı Büyükçekmece Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 13.09.2007 gün ve 2042-836 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 29.06.2009 gün ve 5885-7510 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: Dava ve birleştirilerek görülen davalar, 3621 Sayılı Yasa'dan kaynaklanan tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, kısmen kıyı-kenar çizgisi içerisinde yer aldığı keşfen saptanan çekişmeli 1226 sayılı parselin, 1965 yılındaki kadastro işleminde tapuya dayalı olarak tespiti yapılan ve sonrasında Hazinenin de taraf bulunduğu Çatalca Tapulama Mahkemesi'nin 1967/323 esas, 1968/14 karar sayılı tespite itiraz davasında 2.10.1968 tarihli kararla İ. H. C. adına tescil edilen 86 sayılı kadastral parselden geldiği görülmektedir.Mahkemece, kesin hükümden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de, 86 sayılı kadastral parselle ilgili Çatalca Tapulama Mahkemesinin 1967/323 esas sayılı tespite itiraz davasında verilen hükmün, tarafı bulunan Hazine yönünden bağlayıcı olduğunda ve kesin hüküm niteliği taşıdığında kuşku yoktur.Ne var ki, çekişmeli 1226 sayılı parselin 86 sayılı kadastral parselden ne şekilde geldiği araştırılmamış, ilk tesisinden itibaren tedavüllü çap kayıtları getirtilmemiş, 1226 sayılı parselin tevhit suretiyle oluşması halinde tevhit parsel ya da parsellerinin 1967/323 esas sayılı kesin hükümden yararlanamayacakları düşünülmemiştir.Diğer taraftan, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve anılan Yasa’nın 3. maddesi ile de aynı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Ayrıca, bir tarafın dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihada göre davasında haklı olmasına rağmen, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybetmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı da kuşkusuzdHal böyle olunca; çekişmeli 1226 sayılı parselin 86 sayılı kadastral parselle ve varsa başka parsel ya da parsellerle ilgili bağlantısını gösteren tedavül kayıtlarının getirtilerek keşfen uygulanması, 1967/323 esas sayılı hükmün kapsamında kalıp kalmadıklarının açıklığa kavuşturulması, kapsam dışında kalmaları halinde kıyı-kenar çizgisi ve 5841 Sayılı Yasa hükümleri yönünden değerlendirme yapılması, bunun yanında taraflara yüklenecek yargılama masrafı ve vekalet ücreti bakımından davadaki haklılık durumlarının belirlenmesi, ondan sonra bir karar verilmesi yerine, eksik soruşturma ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Değinilen hususlar karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, Hazinenin karar düzeltme isteğinin HUMK.’nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairenin 29.6.2009 tarih, 5885-7510 sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 13.9.2007 tarih, 2042-836 sayılı kararının açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.