MAHKEMESİ : ÇERKEZKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/05/2009NUMARASI : 2007/93-2009/710Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan babası M.A.'nin çekişme konusu taşınmazlarını ara malik kullanmak suretiyle davalı oğlu H., gelini G.ve torunu H.a temlik ettiğini, bir kısım taşınmazların ise anılan davalılara devir işlemi yapılmadan diğer davalılar üzerinde bulunduğunu, tüm işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil istemiş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteminde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa olgusunun ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.4.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Ç. ile temyiz eden vekili Avukat H. Ö.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M. A.t.'ın 10 ada 51, 56 ve 248 ada 50 parsel sayılı taşınmazlarının vekili A.H.C.tarafından 01.10.1999 tarihinde satış suretiyle A.C.ya; 51 ve 56 nolu parsellerin A. C. tarafından da davalılar T.K., H. B.ve A.C.ya 19.12.2000 tarihinde satış yoluyla devredildiği; 248 ada 50 nolu parselin imar uygulamasına tabi tutulduğu ve neticede 1381 ada 2,3,4,5,6,7,8 ve 9 nolu parsellerin oluştuğu, anılan parsellerin A. C. tarafından davalılar H. ve H.T.a satış yoluyla temlik edildiği; yine dava konusu 28 ada 16 nolu parselin miras bırakan M.A.T. vekili A.. T..tarafından 24.03.1999 tarihinde davalı A.E.'e satış yoluyla temlik edilerek anılan parselin imar görerek 1215 ada 1 nolu imar parselinde A.E.'in paydaş olduğu; Keza 441 ada 15 nolu parselin miras bırakan M.A.T., 441 ada 17 nolu parselin davalı H.T. adlarına kayıtlı iken tevhidi ile 441 ada 21 nolu parselin oluştuğu ve anılan parselin ifraz ve taksim sonucunda 441 ada 22 nolu parselin H.T., 23 nolu parselin M.A.T. adlarına tescilinden sonra 23 parsel sayılı taşınmazdaki kat irtifakı kurulu 3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin ara malik kullanılmak suretiyle davalılar H., H.ve G.T.a temlik edildikleri anlaşılmaktadır.Davacı, çekişme konusu taşınmazların miras bırakan tarafından ara malik kullanılmak suretiyle yapılan temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsufi-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişte miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arsındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakanın ilk el konumundaki taşınmazları edinenler bakımından yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, ondan sonraki 2. edinenler bakımından taşınmazların temlik tarihlerindeki gerçek değerleri ile akitte gösterilen değerler arasında aşırı değer farkı olduğu, miras bırakanın temlikleri kısa aralıklarla yaptığı, satış bedellerinin de ödendiklerinin belgelerle kanıtlanamadığı, ara malikler ile ilk ve son el konumundaki kişilerin davalı H. ile yakın ilişkiler içerisinde bulundukları, nitekim taşınmazlarında bir çoğunun el değiştirdikten sonra miras bırakanın mal kaçırmak istediği kişilerde toplandığı dosya kapsamı ile sabittir.O halde, somut bu olgular ve bulgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, sonraki edinenlerin ise, TMK'nun 1024. maddesi delaletiyle 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan, davacı vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 06.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.